firefox-translations-models/evaluation/tr-en/wmt17.tr

3008 строки
370 KiB
Plaintext
Исходник Постоянная ссылка Ответственный История

Этот файл содержит неоднозначные символы Юникода!

Этот файл содержит неоднозначные символы Юникода, которые могут быть перепутаны с другими в текущей локали. Если это намеренно, можете спокойно проигнорировать это предупреждение. Используйте кнопку Экранировать, чтобы подсветить эти символы.

28 Yaşındaki Aşçı San Francisco Alışveriş Merkezinde Ölü Bulundu
Kısa süre önce San Francisco'ya taşınmış olan 28 yaşındaki aşçı, bu hafta içinde yerel bir alışveriş merkezinin merdiven boşluğunda ölü bulundu.
Ancak kurbanın erkek kardeşi, ona zarar vermek isteyebilecek biri olabileceğini düşünmediğini belirterek şöyle dedi: "Sonunda onun için işler iyi gidiyordu."
San Francisco Adli Tıp Kurumu, Çarşamba sabahı Westfield Alışveriş Merkezinde bulunan cesedin 28 yaşındaki San Francisco sakini Frank Galicia'ya ait olduğunun belirlendiğini açıkladı.
San Francisco Emniyet Müdürlüğü, ölüm nedeninin cinayet olduğunun belirlendiğini ve araştırmaların devam ettiğini bildirdi.
Kurbanın erkek kardeşi Louis Galicia, San Francisco'daki ABC istasyonu KGO'ya, daha önce Boston'da mutfak bölüm şefi olarak çalışmakta olan Frank'in, altı ay önce hayallerindeki işe kavuşarak San Francisco Sons & Daughters mutfak bölüm şefi olarak çalışmaya başladığını belirtti.
Sons & Daughters yetkilisi, bu ölümün kendilerini "şaşkına çevirdiğini ve son derece üzgün olduklarını" belirtti.
Sözcü, "Burada sıkı bir aile gibi çalışan küçük bir ekibiz ve kendisi çok özlenecek" açıklamasında bulundu.
Bu zorlu zamanda Frank'in ailesine yalnız olmadıklarını ve dualarımızın onlarla olduğunu belirtmek isteriz.
Louis Galicia, Frank'in başlangıçta hostellerde kaldığını belirtti ve "Sonunda onun için işler iyi gidiyordu" dedi.
Louis Galicia, KGO'ya "Bir daire tutmuştu ve bir kızla çıkıyordu" dedi.
Louis Galicia, küçük erkek kardeşine zarar vermek isteyebilecek biri olabileceğini düşünmediğini söyledi.
O kocaman bir kalbi olan, nazik bir kişiydi.
Aileyle bağ kurma yolu her zaman için bize bir tabak hazırlamak, bize yemek yapmaktı" dedi Louis Galicia.
Münakaşaya girmekten hiç hoşlanmazdı.
Erkek kardeşim, her duruma uyum sağlardı.
O, "Dünyada diğer her şey yalnış giderken, o her gün pırıl pırıl ışıldayan şu işlenmemiş elmastı" diye konuştu.
Bilgi sahibi olan kişilerin 415-575-4444 numaralı telefondan SFPD İhbar Hattını araması istendi.
Asistan doktorlar grevde: Yeni iş yavaşlatma çağrıları
Asistan doktorların temsilcileri, yeni bir sözleşme hakkındaki anlaşmazlık ile ilgili olarak sendikalarının iş yavaşlatma izni vermesini istedi.
İngiliz Tabipler Birliği (BMA) Asistan Doktorlar Komitesi (JDC) genel konseye Eylül başından itibaren daha fazla iş yavaşlatma eylemini desteklemesi için çağrıda bulundu.
JDC, bakanların sözleşme ile ilgili endişeleri gideremediğini ifade etti.
Asistan doktorlar ve tıp öğrencileri, BMA ile yapılan sözleşme anlaşmasında ret oyu kullandı.
Bu, oy veren üyelerin %58'i tarafından reddedildi.
Perşembe gecesi Twitter'da yayınlanan bir yazıda, JDC başkanı Ellen McCourt, hükümetin sözleşmenin reddedilmesine neden olan sorunlar konusunda "ısrarla sessiz" kaldığını belirtti.
Kendisi şunları söyledi: "Bunun ışığında, JDC Yönetim Kurulu, önerilen yeni sözleşmeyi tamamıyla reddetme yönünde oy kullandı ve endişeler konusunda yeniden resmi müzakere başlatılması çağrısında bulundu."
JDC yönetimi, hükümetin sessizliğine yanıt olarak, BMA Kurulunun Eylül ayı başından itibaren iş yavaşlatmayı artırma yönünde bir programa izin vermesi için resmi bir talepte bulundu.
Anlaşmazlık, asistan doktorların bu sene NHS tarihindeki ilk topyekün kesintiyi de içeren altı greve katılmasına neden oldu.
BMA'daki asistan doktor lideri Dr. Johann Malawana, BMA'nın önerdiği sözleşme şartlarına ret oyu verilmesinin ardından istifa etti.
54.000 asistan doktor ve tıp öğrencisinin oy vermesi öncesindeki toplantılar sırasında BMA üyelerine bunun kabul edilmesi gereken iyi bir anlaşma olduğunu söylemişti.
Oylamanın ardından, Sağlık Bakanı Jeremy Hunt, sözleşmenin İngiltere'deki doktorlar için geçerli olacak şekilde uygulamaya konacağını belirtti.
Rusya ve Türkiye: Bir 'uyumsuzlar ittifakı' mı?
Bu, krizi sonlandıran bir jestti.
Rusya ve Türkiye'nin liderleri, Salı günü el sıkışmak ve kelimelerle ve ekonomik yaptırımlarla sürdürülen sekiz aylık savaşın resmi olarak sonlandırıldığını duyurmak için bir araya geldi.
Ancak Vladimir Putin St. Petersburg Sarayı'nın gösterişli salonunda Türk mevkidaşını selamlarken, bu uzlaşmayı en fazla isteyen tarafın Ankara olduğu bariz izlenimine kapıldım.
El sıkışıldı, evet.
Ancak Sayın Putin'in gülümsemesi oldukça zayıftı ve kendi kısıtlı standartların karşı dahi herhangi bir sıcaklık yaydığı söylenemezdi.
Aksine, Recep Tayyip Erdoğan defalarca "iyi dostu" Sayın Putin'den bahsetti; bir rapora göre beş defa.
Ben sayısını şaşırdım.
Kendisi ayrıca Rusya ile ilişkilerin kriz öncesi seviyeye dönmekle kalmayacağı, çok daha üst seviyelere ulaşacağının sözünü verdi.
Ertesi gün, buradaki bir gazetede Sayın Erdoğan'ın hiç kötü bir şey olmamış gibi davrandığı ifade edildi.
Bence kendisinin heyecanı bunun tam tersini gösteriyordu.
Ancak Sayın Putin'in etrafa verdiği soğuk intiba, Rusya liderinin hiçbir şeyi unutmadığını gösterdi.
Aslında, açılışta yaptığııklamada bahsettiği ilk şey de krizin nedeniydi: Türkiye'nin Suriye sınırında Rus savaş uçağını vurarak düşürmesi.
O zaman Rusya'nın verdiği tepki hiddet doluydu.
Sayın Putin, sert bir çıkış yaparak Ankara'yı Moskova'yı sırtından bıçaklamakla suçladı.
Kırgınlık çok daha büyüktü, karşı tarafın dost olduğu sanılıyordu.
Güvenin gerçek anlamda yeniden inşa edilmesi zor olacak, belki de imkansız.
Kasım ayından bu yana Rusya halkının fikri de değişti.
Devlet kontrolündeki medya, aylarca sarsıcı ve saldırgan bir şekilde Ankara'yı hedef aldı.
Aniden, her şeyin suçlusu Türkler oldu.
Bunlardan en ciddileri, üst düzey görevlilerin Sayın Erdoğan'ın ailesinin Suriye'deki sözde İslam Devleti'nin kontrolü altındaki alanlarda gerçekleştirilen yasa dışı petrol ticaretinden kâr elde ettiği yönündeki suçlamalardı.
Kendisi bunu kesin olarak reddetti.
Ancak St. Petersburg'dan çıkan resmi mesaj, yola devam etme zamanı geldiği yönündeydi.
Nihayetinde, bu toplantının gerçekleşmesinin sebebi Sayın Putin'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan talep ettiği özrü almış olmasıydı.
Rusya bunu bir çeşit zafer olarak görebilir.
Ankara için ateşkes çağrısının sağlayacağı faydalar çok net.
Öncelikle, Erdoğan'ın geçtiğimiz ay gerçekleşen ve neredeyse devrilmesine neden olacak olan başarısız darbe sonrasında dostlara ihtiyacı var.
Türkiye'deki yinelenen terör saldırıları da kendisini oldukça etkiledi.
Ayrıca ekonomik nedenler de etkin.
Rusya'nın uyguladığı yaptırımlar sıkı vurdu; özellikle de her yıl Türkiye'nin kıyı bölgelerine birkaç milyon Rus turist taşıyan özel seferlerin yasaklanması.
Bu sayı neredeyse %90 oranında düştü.
Rusya'da da tur operatörleri ve kiralama şirketler de uçuşların devam edecek olması ile kesinlikle rahatladı.
Akdeniz'deki sezon sonu yoğunluğuna bel bağlamış durumdalar.
Ve bu hafta, devlet televizyonu, Türk tarım ürünleri ithalatlarına yeniden izin verilmesi ile meyve ve sebze fiyatlarında azalma olacağı öngörüsünde bulundu.
Vedemosti gazetesindeki bir haberden alıntı yapacak olursak "Turistler oraya, domatesler buraya".
Ancak ziyaretin Moskova için ayrı bir siyasi değeri de mevcuttu.
Ankara, darbe girişimine verilen tepkiyi yeterli bulmadığı için Batı'ya kızgın.
ABD'ye katılma konusundaki görüşmelerin salyangoz hızında ilerlemesi nedeniyle uzun süredir duyduğu kızgınlık da eklendiğinde, Türkiye'nin Batı ile bağlarının kopmasından ve aradaki soğukluktan faydalanmak isteyen Sayın Putin devreye giriyor.
Rus lider darbe girişimi sonrasında seçilmiş yetkililerin desteklenmesi çağrısı nedeniyle kesinlikle Ankara'dan sempati toplamış görünüyor.
Unutmamak gerekir ki, kendisi de rejim değişikliği konusunda köklü bir korku taşıyan Moskova için bu kaçınılmaz bir tutumdu.
Deniz kenarındaki bu gösterişli sarayda düzenlenen bu zirve, Rusya ve Türkiye'nin bir analistin bana açıkladığı şekilde bir "uyumsuzlar ittifakını" temsil ediyor: Batı'nın reddettiği ve kötü davrandığı iki ülke güçlerini birleştiriyor.
Yine de sergilenen bu uzlaşı görüntüsüne rağmen, birbirlerinden oldukça farklılar.
Bunlardan en önemlilerinden biri Suriye hakkında: Moskova kendisini arabulucu olarak gösterse de Rusya ve Türkiye farklı tarafları destekliyor.
Neredeyse üç saat süren ilk görüşmeler sonrasında, iki başkanın basın toplantısında bu konuya değinilmediğini söylemesi de bunu destekliyor.
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, bu farklar ile ilgili bir soruyu yanıtlamaktan açıkça kaçınırken, Sayın Putin bunların altını çizmeyi seçti.
Suriye'de ortak zeminin nasıl belirleneceği konusunda net bir fikir birliği yok.
Ancak aylardır açıkça sürdürülen husumetten sonra - ve Nato üyesi Türkiye'nin Rus savaş uçağını vurup düşürmesiyle ortaya çıkan mutlak felaket potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda - iki liderin en azından konuşmaya başlaması kesinlikle iyi bir gelişme.
İskoçya Kraliyet Bankası, İskoçya dışındaki müşteriler için yok oluyor
Banka icra kurulu başkanının beyanına göre RBS markası, arka ofis pozisyonuna geçecek.
İskoçya Kraliyet Bankası, İskoçya dışındaki müşteriler için yok olacak.
Ross McEwan, BBC İskoçya'ya RBS markasının bankanın küresel hedefleri ile ilişkili olduğunu ifade etti.
Sekiz yıl önce neredeyse batma durumuna geldiğinden bunlardan geri çekilmek ve vazgeçmek durumunda kalındı.
Bu süre içerisinde, marka strateji uzmanları diğer tüketici finans markalarını korumak için 'RBS'yi kullandı.
Bu, Altı Ulus ragbi şampiyonasından Wimbledon Andy Murray şampiyonuna kadar birçok sponsorluk için milyonlarca sterlin ile desteklendi.
Ancak şimdi, daha ulusal markaların öne çıkmasının doğru olacağına karar verildi.
İskoçya Kraliyet Bankası İskoç müşterileri tarafından kullanılacak ancak yeni başlangıçlar yapılmayacak.
İngiltere ve Galler'de merkez ve borsaya kote edilme durumları dışında RBS'ye yapılan tüm atıflar NatWest olarak değiştirilecek.
İrlanda Cumhuriyeti ve Kuzey İrlanda'daki müşteriler için halihazırda Ulster Bank markası kullanılıyor.
Bireysel bankacılık için çok daha baskın bir görev üstlenecek daha küçük markalar da mevcut; Coutts, Adam & Co, Drummond ve Holt's Military Bank.
Bay McEwan, Inverness-shire'da müşteriler ve personel için düzenlenen bir turda röportaj verdi.
BBC İskoçya'ya şunları söyledi: "Bundan sonra daha çok markalardan oluşan bir banka olacağımızdan artık RBS markası yatırımcı markamız ve personelimizin istihdam edildiği marka olmayacak."
Bankanın kendisi küresel bir marka haline geldikçe, RBS küresel marka haline geldi.
Artık küresel değil, yerel hedeflerimiz olduğunu söylüyorum.
Bu markalardan her biri, bulunduğu toplulukta biraz farklı bir şekilde öne çıkacak ve personelimiz müşteriler ile bu markaların adı altında çalışacak.
RBS, Altı Ulus şampiyonası sponsorluğunu sürdürmeyeceğini ve spor sponsorluğu konusunda farklı markaların profilini yükseltmekte olduğunu açıklamıştı.
İcra kurulu başkanı, "Artık markalar bankası anlayışına geçme zamanımız geldi çünkü (kendimize soruyorduk) bunu müşteriler için nasıl daha iyi bir banka yapabiliriz?" dedi.
Üç yıl önce müşterilerimiz için harika bir banka olacağımız ve bu markaları sunacağımızı belirtmiş olsak bunu alayvari bulurdum.
Ancak yürüttüğümüz çalışmalar ve kendimizin değil, müşterilerin ihtiyaçlarına odaklanmamız ile çok fazla değişiklik göreceğinizi düşünüyorum.
Bu markaları yeniden devreye sokabiliriz, bu nedenle bunun doğru zaman olduğunu düşünüyorum.
Frankie Dettori, Predilection ile Newmarket'ta elde ettiği zafer ile 3000. defa kazandı
Dettori, Newmarket'taki çifte başarısı ile 3000. zaferine ulaştıktan sonra şampanya patlattı
Jokey Frankie Dettori, Cuma günü Newmarket'ta İngiltere'deki 3000. zaferini kazandı.
Yerel pistinde, John Gosden'in eğittiği Predilection ile gecenin ikinci zaferini kazanarak bu kilometre taşına ulaştı.
45 yaşındaki İtalyan, Engelsiz koşuda bu kilometre taşına ulaşan altıncı jokey.
Kendisi Sör Gordon Richards, Doug Smith, Lester Piggott, Pat Eddery ve Willie Carson'ın izlerini takip ediyor.
Daha önce Ghayyar'da da zafere ulaşan üç şampiyonluğu bulunan jokey şunları söyledi: "Bu özel bir durum."
Ailem de burada olduğu için çok duygulandım
Bunun 30 yıl önce bu işe başladığım Newmarket'ta olması beni gerçekten çok mutlu ediyor.
Bu önemli bir toplantı değil, bir Royal Ascot değil - sadece 20.000 kişi ile sıradan bir Cuma gecesi.
Kendimi hafiflemiş ve rahatlamış hissediyorum.
Dettori, zafer sonrasında Predilection'ı getirerek tezahüratları kabul etti
Engelli koşuda bu kilometre taşına ulaşan iki jokey oldu: şampiyon jokey Richard Johnson ve 20 defa şampiyon olmuş ve rekorlarla dolu kariyerinde 4300'ü üzerinde zaferi bulunan emekli jokey Sör Anthony McCoy.
Derby yarışını dokuz defa kazanan Lester Piggott'un kariyerinde 4493 zafer bulunuyor
Frankie, çağımızın en iyi jokeylerinden biri ve kendisinden önce yalnızca birkaç kişinin ulaştığı bir kilometre taşına ulaşması şaşırtıcı değil.
Tarz sahibi ve güçlü bir kişi, ancak terazide diğerlerinden ağır basmasını sağlayan unsur sahip olduğu taktiksel zihniyet.
Kendisi at yarışını olağanüstü bir şekilde temsil ediyor, bu konudaki heyecanı ve karizması ile insanları senelerdir bu spora çekiyor.
Birkaç hafta önce, Epsom'da Frankie'ye sadece hafta sonları ve büyük yarışlarda yarışan bir jokey olmasa 6000. zaferine ulaşmış olabileceğini söyledim.
Ciddi olmak gerekirse, Frankie, Birleşik Krallık'ta yarıştığı 30 yılın büyük bir kısmını zaferlerle geçirdi ki bunu görmek çok güzel.
Kendisi oldukça heyecanlı bir karaktere sahip ve bu İngiliz yarışları için çok iyi bir özellik ancak bunun da ötesinde olağanüstü bir jokey.
Frankie Dettori, bu kilometre taşını simge haline gelmiş zıplayarak attan inme hareketi ile kutladı
Zıplayarak bitirdiği yarışlardan, attan zıplayarak inişlerine kadar birçok hareketle Frankie Dettori yirmi yıldır İngiliz engelsiz koşularının simgesi haline geldi.
Bu, inişli çıkışlı dolu bir yoldu.
1996 yılında, Ascot'taki ünlü 'Büyük Yedili' zaferini de içeren birçok büyük yarışı kazanmakla birlikte bir uçak kazasında hayatta kaldı ve ilaç yasağına uymaması nedeniyle yasaklandı.
Üç yıl önce bu altı aylık uzaklaştırma sürecinden geri dönüş sırasında başta zorluklar çekse de kendisinden şüphelenenleri haksız çıkarmak ve en iyi haline dönmek için gereken şekilde güçlü bir karaktere sahip olduğunu gösterdi.
Ve bir süre daha devam edebilir; Dettori daha önce en az 50 yaşına kadar yarışmaya devam etmek istediğini ifade etmişti.
Rusya başkanı Putin, özel kalemi Sergei Ivanov'u görevden aldı
Rusya Başkanı Vladimir Putin, özel kalemi Sergei Ivanov'u beklenmedik bir şekilde görevden aldı.
Sayın Ivanov, uzun yıllar boyunca Sayın Putin'in güvendiği yakın çevresinin bir parçasıydı.
63 yaşındaki, şimdi çevre ve taşımacılık sorunları için özel temsilci olarak görevlendirildi.
Kremlin'den yapılan bir açıklamada, Sayın Putin'in "Ivanov'un Rusya yönetimi sorumlusu görevine son verme kararı verdiği" ifade edildi ancak herhangi bir neden verilmedi.
Bu pozisyon için Sayın Ivanov'a 2012 yılından bu yana vekillik yapan Anton Vaino görevlendirildi.
44 yaşında olan Vaino, eski bir diplomattır.
1972 yılında Estonya'nın başkenti Tallinn'de doğmuş, tanınmış Moskova Devlet Enstitüsünün Uluslararası İlişkiler (MGIMO) bölümünden mezun olmuş ve Tokyo büyükelçiliğinde görev yapmıştır.
Daha sonra başkanlık protokolü ve hükümet personelinin idaresiyle ilgilenmiştir; Kremlin web sitesindeki ifadeler bu şekildedir (Rusça).
Görevlendirilmesinin ardından Sayın Putin'e şunu söyledi: "Bana güvendiğiniz için teşekkür ederim."
İdarenin en önemli görevinin kanun çıkarma ve talimatların uygulanmasını denetleme açısından devletin başı olarak faaliyetlerinizi desteklemek olduğunu düşünüyorum.
Sayın Putin, Cuma günü Rus televizyon kanalına Sayın Ivanov'dan görevden çekilmesini istediğini ve yerine geçmesi için Sayın Vaino'yu önerdiğini açıkladı.
Gülümsemeler ikna edici mi?
Bu, Moskova'yı hayrete düşüren bir hamle.
Sergei Ivanov, uzun süredir Vladimir Putin'in en yakın müttefiklerinden biri olarak çalışmaktaydı ve kendisi gibi Sovyet güvenlik kuvvetleri KGB 'ye hizmet vermişti.
Özel kalem olarak ülkedeki en güçlü insanlardan biriydi.
Başkan Putin ile yapılan ve devlet televizyonunda yayınlanan bir toplantıda her ikisi de özel kalemin kendi isteğiyle görevden çekildiğini ifade etti.
Ancak kameralara verilen gülümseyen pozlara rağmen burada çok az kişi buna ikna olmuş durumda; özellikle de parlamento seçimlerinin yaklaştığı bu dönemde.
Peki bu bir tür iktidar mücadelesinden kaynaklana bir anlaşmazlık mı?
Henüz bunu kimse bilmiyor.
Ancak başkan olabilecek bir kişinin birden Rusya'nın çevre politikasını yönlendirmek istemesi yönündeki resmi açıklama büyük şüphelerle karşılandı.
Kremlin web sitesinde verilen alıntıya göre Sayın Ivanov Sayın Putin'e yönelik olarak şu sözleri sarf etmiştir: "2012 yılının başlarında bir konuşmamızda bu zorlu - hatta sorunlu diyebileceğiniz - görev için dört yıl boyunca bana güvenmenizi istediğim doğru.
Eh, görünüşe göre dört yıl, sekiz ay boyunca başkanlık özel kalemi olarak görev yaptım.
Sayın Ivanov, Aralık 2011'de bu görevi üstlendi.
Daha önce başbakan yardımcılığı ve savunma bakanlığı görevlerinde yer almıştı.
Kendisi, Rusya Güvenlik Konseyi üyesi ve Sayın Putin gibi KGB devlet güvenlik kuvvetleri eski üyesidir.
1990'lı yılların sonunda, Sayın Putin KGB'nin yerini alan Federal Güvenlik Kuvvetlerinin (FSB) başkanı konumundayken, Sayın Ivanov ona vekalet etmiştir.
Sayın Putin iktidara geçtiğinde, Ivanov'u en güvendiği beş kişiden biri olarak gösteriyordu.
Sayın Putin'in üçüncü dönemde de başkanlık yapması anayasaya aykırı olduğundan Sayın Ivanov'un Sayın Putin'in ikinci dönemi sonrasında başkan olabileceği düşünülüyordu.
Ancak bu görev, Putin'in başka bir yakın müttefiki Dmitry Medvedev'e devredildi.
Sayın Putin, üç buçuk yıl sonra yeniden başkanlığa dönmeden önce başbakan olmuştu.
Criminal Minds dizisinin yıldızı Thomas Gibson, yapımcıya vurduktan sonra kovuldu
Gibson, geçtiğimiz ay dizinin Los Angeles'taki setinde fiziksel bir kavgaya müdahil oldu.
Dizinin yapımcılığını üstlenen ABC Studios ve CBS Television Studios, ortak bir açıklamada kendisinin işten çıkarıldığını duyurdu.
Özel Ajan Aaron Hotchner'ı canlandıran Gibson, fesih duyurusunun yapılması öncesinde, Salı günü bir özür yayınlamıştı.
Sette yaratıcı konular ile ilgili farklılıklar ve bir anlaşmazlık mevcuttu.
Bir beyanda "Böyle bir olayın gerçekleşmesinden dolayı üzüntü duyuyorum" dedi.
ABC Studios ve CBS Television Studios'un beyanında, Gibson'un oynadığı karakterin bir grup FBI ajanını izleyen programdan nasıl çıkarılacağına dair ayrıntılı bilginin ileride bir tarihte verileceği belirtiliyor.
Daha önce Dharma & Greg adlı durum komedisinde yer alan 54 yaşındaki aktör, 2005 yılındaki ilk sezondan bu yana programda yer almaktaydı.
Gibson, Cuma günü yayınlanan bir beyanda "Criminal Minds'ı seviyorum ve geçtiğimiz on iki yıl boyunca ona kalbimi ve ruhumu vererek çalıştım" dedi.
Sonuna kadar kalmak isterdim ancak bu artık mümkün değil.
Sadece yazarlara, yapımcılara, aktörlere, harika ekibimize ve en önemlisi de bir programın sahip olabileceği en iyi destekçilere teşekkür etmek istiyorum.
Programın on ikinci sezon için 28 Eylül'de ekranlara geri dönmesi bekleniyor.
Banff bahçesindeki balıkların gizemi
Banff bölgesinde yaşayan bir kişi, Banff'taki bahçesinde ortaya çıkan balıkların tanımlanması için yardım başvurusunda bulundu.
Kevin Bain, bu 75 balığın deniz hortumu ile taşınan kum balıkları olabileceğini düşünüyor.
Denizden 500 m uzakta yaşayan Bain, birilerinin iki inç uzunluğunda balıkların ortaya çıkışına ışık tutması umuduyla görüntüleri Periscope'ta yayınladı.
Queensferry Geçidi: Köprü artık Fife'ye bağlandı
1,35 milyar £ değerindeki projenin Mayıs 2017'ye kadar tamamlanması gerekiyor
Mühendisler Queensferry Geçidinin kuzeyini ve viyadüğü birleştirdi; bu da köprünün artık Fife'a bağlandığı anlamına geliyor.
Bu, köprünün üç kulesinden her birinin çevresinde tamamlanmak üzere olan "tabliye fanları" arasındaki dört kapanıştan ilkidir.
Köprünün Fife'den gelen kesiti 600 metre uzunluğunda ve 30.000 ton ağırlığındadır.
10.000 ton çelik ve 20.000 ton beton ile 46 destek kablosundan oluşmaktadır.
1,35 milyar £ değerindeki projenin Mayıs 2017'ye kadar tamamlanması gerekiyor.
Ekonomi Bakanı Keith Brown, bugün tesisleri ziyaret ederek karadan köprüye yürüyen ilk kişilerden biri oldu.
Şöyle dedi: "Bu, Queensferry Geçidi'nin inşaatında tarihi ve sembolik bir an.
Hepimiz köprünün sadece bu kısmının inşası için 30.000 tonun üzerinde beton kullanılan bu proje ile gerçek anlamda destansı ölçekte mühendisliğe şahitlik ediyoruz.
Viyadük ile köprü tabliyesi arasındaki boşluğu kapatan köprünün olağanüstü boyutu ve ağırlığına rağmen, bu uyum için son derece hassas toleranslar gerektiren hassas bir çalışma.
Genel olarak, toplam köprü tabliyesinin neredeyse %79'u yerleşmiş durumda, tabliyenin ilk kesitinin beton dökümü bugün Rosyth'de gerçekleştirilecek bu da tabliyenin tamamının köprü üzerine kaldırılmaya hazır olacağı anlamına geliyor.
Forth Geçit ve Köprü Müteahhitleri projesi direktörü Michael Martin şunları söyledi: "Tüm köprü projelerinde, ilk kapanış her zaman önemli bir kilometre taşıdır.
Bu olağanüstü projede, bu kapanış, inşaat mühendisliğinde öncülüğü temsil ediyor.
Son karayolu tabliyesinin de yerleştirilmesi ve genişleyen Kuzey Kulesi seviyesine bağlanması sonrasında kuzey -veya kara- tarafındaki boşluğu kapatmamız gerekiyordu.
Bu da kuzeydeki viyadüğün 700 milimetre kadar güneye çekilmesiyle gerçekleştirildi.
Bu çok büyük ancak aynı zamanda çok hassas bir işlemdi.
Büyük olmasının sebebi, viyadüğün 222 metre uzunluğunda, neredeyse 6000 ton ağırlığında olması ve yaklaşık %3 eğimde çekilmesinin gerekmesiydi.
Hassas olmasının nedeni ise ekibin uyması gereken tolerans değerlerinin çok düşük olmasıydı; her iki tarafta da yalnızca birkaç milimetre kadar.
Neyse ki her şey yolunda gitti.
Moelfre Körfezi kurtarma ekibi: Üç adam 'hayatta olduğu için şanslı'
Üç adam, Anglesey'de balıı teknesinden düşmeleri sonrasında "hayatta kaldıkları için şanslı".
Moelfre RNLI cankurtaran filikası istasyonu, tertibatın Moelfre Körfezi'ndeki vakayı görmesi sonrasında Cuma günü, İngiliz yaz saati ile 13:20'de alarm verdi.
Üç adam, tekneleri kendi kendine yoluna devam ederken güvenli bir alana doğru yüzmek için çabalıyordu.
Moelfre cankurtaran filikası kontrol sorumlusu "Teknenin onlara doğru daireler çizdiğini gördük ve endişeye kapıldık" dedi.
"Neyse ki biz onlara doğru yola çıkana kadar güçlü rüzgarlar ile uzaklaşmıştı" diye ekledi.
Adamlardan ikisi yerel bir balıı teknesi tarafından kurtarılırken 60 yaşındaki üçüncü adam yorgun düşmüş bir halde can yeleği olmadan bir şamandıraya tutunurken bulundu.
Hepsi kıyıya doğru yol alan cankurtaran filikasına çıkarıldı ve cankurtaran filikası istasyonuna getirildi
Bay Jones şunu söyledi: "Suya düşen üç adam, hayatta oldukları ve hiç yara almamış oldukları için şanslı.
Tekne motorunda bir acil durum durdurma kablosu vardı ancak tekne alabora olduğunda tekneyi kullanan kişiden bir şekilde kopmuş olmalı.
Bugün bu üç adamı birileri izliyordu.
Sağlık ve mutluluk için değerli bir avlanma türü, Pokémon Go
Dünyanın nasıl değiştiğini görmek gerçekten şaşkınlık verici.
Gençler ve çocukların artık oyun oynamak için dışarı çıkmaması, boş zamanlarını ekranlara bakarak geçirmeyi tercih etmesi, geçtiğimiz on yıl boyunca çoğu kişinin üzüldüğü bir durumdu.
Pokemon Go insanları kanepeden kalkarak hareket etmeye teşvik ediyor.
Ekranlara bakarak harcanan zaman, başta televizyon ile sınırlıyken zamanla video oyunlarına ve son olarak da akıllı telefonlara kadar yayıldı.
Bu nedenle, teknoloji ve açık havada hareket etmenin birbirini dışlayan unsurlar olmadığını görmek gerçekten harika.
Tabii ki de 90'lı yıllarda başta video oyunu için oluşturulan (daha sonra çizgi diziye, oyun kartlarına ve diğer yan ürünlere dönüştü) karakterlere dayanan bir uygulama olan Pokémon Go'dan bahsediyorum.
Popüler kültürün bir çok olgusu gibi, bu yeni oyun da Temmuz başlarında ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda'da sunulduğunda ortalığı birbirine katmıştı.
Daha sonra, sunucularda aşırı yüklemeye neden olan yoğun ilgi nedeniyle diğer ülkelerde sunum ertelendi.
Günler içinde Pokémon Go Tinder'dan daha fazla ve neredeyse Twitter ile aynı sayıda kullanıcıya ulaştı.
Peki nasıl çalışıyor?
Kısaca açıklamak gerekirse, oyuncular akıllı telefonlarını alarak, GPS ile takip edilen şekilde Pokémon aramaya çıkıyor ve bulduklarının 'fotoğrafını çekebiliyor' (telefonda ekran görüntüsü alarak) veya bunları 'yakalayabiliyor'.
Oyunu daha genç yaşlarda oynayan bir nesil arayış için kanepeden çıkarak bu çılgınlığa katıldı.
ABD'de oyun, "ortalama" bir kişinin her gün attığı adım sayısında kayda değer bir artış sağladı.
Apple Watch için geliştirilmiş olan bir uygulama olan ve 35.000 kullanıcıyı izleyen Cardiogram, kısa süre önce Washington Post'a oyunu sunulmasından sonraki iki gün içinde takip ettiği kişiler arasında her gün 30 gün egzersiz yapan kişi oranının yüzde 45'ten yüzde 53'e yükseldiğini ifade etti.
Şirket kimlerin Pokémon Go oynadığını bilmiyor; yalnızca egzersiz düzeyinde ham verileri görebiliyor.
İnsanların "30 dakika zaman ayırması", "kanepeden kalkması" ve "her gün aktif olmasını" teşvik eden çoğu kamu sağlığı kampanyası, çoğu kamu sağlığı mesajının sıkıcı olması ve perişan görünen kişiler tarafından iletilmesi nedeniyle göz ardı edildi.
Ama yine de egzersizin önemi ne kadar vurgulansa az.
Düzenli olarak egzersiz yapan kişilerin, kanser veya depresyon olasılığı azalır.
Egzersiz, kilo kontrolü, yüksek tansiyon ve diyabet gibi konularda yardım sağlar ve burada listelenemeyecek kadar uzun bir avantajlar listesine sahiptir.
Ancak Pokémon Go'nun güzelliği, insanları keyif aldıkları bir şeyi yapmak için dışarı çıkarmasıdır.
Bu şekilde sağlığın üç temel unsuru da karşılanır: hareket, temiz hava ve güneş ışığı ile eğlence.
Bazı kişiler av sırasında yeni arkadaş bile edinebilmektedir.
Her zamanki gibi, şikayet edecek bir şey arayan suratsız oyunbozanlar da mevcut.
Ve tabii birisi yürürken kapıya da çarpabilir.
Ne fark eder?
Büyük bir yenilik sunuldu.
Fitbit gibi akıllı telefon uygulamaları hareketimizi izlese de bize bu oyun gibi egzersiz yapmak için bir neden sunmadı.
Yeniliğin etkisi geçecek ve kullanım da zamanla azalacak.
Ancak Pokémon'un başarısı nedeniyle, uygulamalar ve sanal gerçekliği gerçek dünyadaki aktiviteler ile birleştirme yoluyla ava çıkan kişilerin daha aktif, formda ve sağlıklı olmasına yardımcı olan birçok oyun çıkarılacak.
www.drjoetoday.com adresinden Dr. Joe'nun blog yazılarını okuyun
Simone Biles, kadın jimnastik genel değerlendirmesinde altın madalyayı kaptı
Baskıyı unutun.
Heyecanı unutun.
Simone Biles'ın tüm bunlara bağışıklığı var.
Atlama konusunda dinamik.
Denge aletinde rahat.
Yerde ile şaşkınlık verici.
Başta aşağı mükemmellik.
Ve o artık bir Olimpiyat şampiyonu.
19 yaşındaki Amerikalı jimnastikçi, Perşembe günü genel değerlendirmeyi de birinci olarak tamamlayarak Olimpiyatlar'da kendisi ile dünyanın geri kalanı arasındaki farkııkça sergiledi.
Toplamda aldığı 62,198 puan, gümüş madalya sahibi ve "Son Beş" takımından arkadaşı olan Aly Raisman ve Rus bronz madalya sahibi Aliya Mustafina'nın çok üzerindeydi.
Amerika Birleşik Devletleri'nden Simone Biles, Perşembe günü, Brezilya'da düzenlenen 2016 Rio de Janeiro Yaz Olimpiyatlarındaki kadın artistik jimnastik genel değerlendirme finalinde denge aletinde performans sergiledi.
Biles, arka arkaya genel değerlendirme ödülünü alan dördüncü ve genel olarak beşinci Amerikalı kadın oldu ve kendi jenerasyonunun ve belki de tüm zamanların en iyisi olarak adını duyurdu.
Son toplam yayınlandığında gözyaşlarına boğuldu ve bu ana ulaşmak için çıktığı uzun seyahat sona erdi.
Bu başarı, sporu yeni seviyelere ulaştıran her nesilde bir defa görülebilecek Michael Phelps gibi atletler ile aynı seviyeye çıkardı:
Biles, son üç yılını 10'u altın olmak üzere 15 dünya şampiyonası madalyası ve 1984 yılı Olimpiyat şampiyonu Mary Lou Retton'un kendisini "şimdiye kadar gördüğüm en iyi jimnastikçi" olarak adlandırmasını sağlayan hırs ve hassasiyet karışımı çarpıcı rutinler ile bu sporun en başarılılarından biri olarak geçirdi.
Brezilya'da son bir test onu bekliyordu; bu yarışma Biles ile alandaki diğer kişiler arasında olmaktan çok kendisi ve büyük beklentilerin oluşturduğu yük arasındaydı.
Teksas, Spring'deki aile evine bir avuç altın madalyadan daha azı ile dönmesi hayal kırıklığı olarak görülecekti.
Amerika Birleşik Devletleri'nden Simone Biles, solda, ve Aly Raisman, Brezilya'da düzenlenen 2016 Rio de Janeiro Yaz Olimpiyatları'nda artistik jimnastik kadınlar genel değerlendirmesinde sırasıyla altın ve gümüş madalya aldıktan sonra, Perşembe, Ağu.
Biles, ilkini emekli olan milli takım koordinatörü Martha Karolyi'nin veda partisinde ünlem işareti olarak görev yaptığı Salı günü kazandı.
Biles zirveye doğru bu uzun koşusunda hiç ileri bakmadığında ısrarcı olsa da bu tam olarak doğru değil.
Yer egzersizi rutinin simge haline gelmiş taklalı geçişini de içeren kısmı, Rio Olimpiyat Arena'nın hemen dışındaki caddeye tam olarak uyum sağlayacak Latin müzikleri ile hazırlanmıştır.
Bu bir tesadüf değildir.
Büyük annesi ve büyük babası tarafından daha küçük bir çocukken evlat edinilmiş olan ve Aimee Boorman'ın antrenörlük yaptığı bir jimnastik salonuna yapılan gezide Boorman'ın annesi tarafından keşfedilen kız, bir güç haline geldi.
2013 yazından bu yana genel değerlendirmelerden hiç birini kaybetmedi; bu Biles istediği sürece devam etmesi gereken bir galibiyet serisi.
Mustafina iki rotasyonda liderliği üstlense de bu geçiciydi.
Biles'ın dünya şampiyonluğunu üstlendiği denge aleti ve yer egzersizleri henüz yapılmamıştı.
Denge aletinde 15,433 puan ile öne geçti ve bunu yer egzersizinde de 15,933 puanla taçlandırdı.
Raisman, son puanı beklerken nezaketen ona hafifçe sarıldı ve Biles'ın bir zamanlar bir karalama defterine yazdığı vizyonu gerçek olurken, ışıldayan kırmızı, beyaz ve mavi göz makyajı çevresinde gözyaşları belirdi.
Raisman'ın performansı, dördüncülüğü paylaştığı ancak daha sonra bronz madalyayı Mustafina'ya kaybettiği dört yıl önceki performansın rövanşı gibiydi.
Bu defa, Amerikalıların "nine" adını verdiği 22 yaşındaki takım kaptanı öne geçmişti.
Zaman zaman şüpheli görünen bir geri dönüş ile üstesinden geldiği yer egzersizi sonrasında kalabalığa öpücük gönderdi.
19 yaşındaki Biles içinse bu haftanın başlarında attığı çok paylaşılan tweet'in artık tamamen yeni bir anlama kavuştuğu söylenebilir:
Polis: Seri katil vakasında 3 kurban, arabada müzik dinlerken vuruldu
Phoenix'in on yıldır ilk seri katil vakasında iki kadın ve 12 yaşındaki bir kız çocuğu, Perşembe günü yayınlanan polis raporlarına göre arabada konuşurken ve müzik dinlerken vuruldu.
Yetkililer, Angela Rochelle Liner, Stefanie R. Ellis ve Ellis'in kızı Maleah'ın 12 Haziran'da bir garaj yolu üzerine park edilmiş arabada vurulduğunu ifade etti.
Raporda silahlı kişinin arabanın yolcu tarafında ayakta dururken tabanca ile sekiz el ateş ettiği ve başka bir araçla uzaklaştığı ifade ediliyor.
Polis bu üç cinayetin soygun amaçlı görünmediğini söylüyor çünkü saldırgan yetişkin kurbanların el çantalarını veya 2.900 dolar parasını almamış.
Phoenix polisi sözcüsü Komiser Yardımcısı Jonathan Howard, silahlı saldırının araştırmacıları bunun önceki dört saldırı ile bağlantılı olup olmadığını incelemeye yönlendirdiğini ifade etti.
Dört aylık bir sürede ağırlıklı olarak İspanyol kökenlilerin yaşadığı mahallelerde gerçekleşen dokuz saldırıda toplamda yedi kişi öldü ve iki kişi yaralandı.
Howard, bu ayın başında, CBS iştiraki KPHO'ya "Bu, bir evin önündeki yerleşim bölgesinde oldu" açıklamasında bulundu.
Şüphelinin 1990'ların sonlarına doğru bir modelde kahverengi Nissan, 1990'ların sonlarına doğru bir modelde siyah BMW ve bir beyaz Cadillac ya da Lincoln'ü de içeren birkaç araç kullandığı düşünülüyor.
Araştırmacılar, saldırıların aynı katil ile ilgili olduğu ve aynı katil tarafından gerçekleştirildiği sonucuna varmalarını sağlayan delilleri açıklamayı reddetti.
Ellis (33) yaralanmaları nedeniyle hastaneye kaldırıldı ve sonrasında da hayatını kaybetti.
Liner (31) ve Ellis'in kızı Maleah olay yerinde hayatını kaybetti.
Olaya şahit olan bir kişi, polise bu kişilerin park etmiş arabada oturarak müzik dinlemesinin olağan dışı bir durum olmadığını söyledi.
Yetkililer aynı zamanda, üç cinayetten yarım saat önce boş bir kamyoneti hedef alan ateş etme olayı ile ilgili de bir polis raporu yayınladı.
Araştırmacılar mermi kovanları buldu, bir koltuktan bir mermi çıkardı ve motor bölmesinde de mermi parçacıkları tespit etti.
6 yaşındaki mikrosefali hastasının annesi: "Daha iyi bir hal alıyor"
Çoğu altı yaşındaki çocuk gibi, Edmund Picciuto da şarkı söylemeyi, oyuncaklarını ve tabii ki de annesini çok seviyor.
Ancak akranlarının aksine Edmund'da mikrosefali rahatsızlığı mevcut; bu, annesi Elizabeth Picciuto'nun hamileliği sırasında varlığından haberdar olmadığı genetik bir bozukluk.
Eve ilk geldiğinde, ilk düşüncem bunu yapamayacağım oldu.
Bunu yapamam.
Ben bunu istemedim.
Bunlar tabii ki de doğru değil, bunu tabii ki de istersin" dedi.
Kendisi ve eşi Vincent'a, Edmund'un onları hiç tanıyamayabileceği ve hatta hayatta kalamayabileceği söylendi.
Bazı doktorlar, bakım evine yatırılmasını teklif edecek kadar ileri gitti.
Picciuto "İlk tepkim, insanların bunu artık yaptığını düşünmediğimi söylemek oldu" açıklamasında bulundu.
Edmund, bir yürüteç yardımıyla yürüyebiliyor.
Edmund, üç yaşına gelene kadar dik oturamadı veya emekleyemedi ve hala konuşamıyor.
Ancak kendisi bazı dönüm noktalarına yavaşça ulaşıyor.
Yardım alarak yürüyebiliyor ve bisiklete binebiliyor.
Ayrıca, iki erkek kardeşi ile oyun oynamayı ve şarkı söylemeyi seviyor.
Elizabeth, Edmund'un "lütfen bana şarkı söyle" demek için uydurduğu işaret dilini gösteriyor.
Picciuto, CBS News'a şunu söyledi "Ona işaret dili öğretiyoruz".
Ancak bu bildiğimiz gibi işaret dili değil, Edmund'un kendi işaretlerini uydurduğunu söylüyor.
Mikrosefali, bir dizi farklı durum nedeniyle ortaya çıkabilir; Edmund gibi genetik bir durum mevcut olabilir ve hamilelik sırasında kızamık ve Zika gibi virüslerin oluşturduğu enfeksiyonlardan kaynaklanabilir.
Belirtiler ve hastalığın seyri çok büyük farklılıklar gösterebilir.
Zika enfeksiyonu bulunan kişilerin hayatının bu durumdan nasıl etkileneceğini söylemek için daha çok erken.
Picciuto, geleceğinin belirsizliğinin oluşturduğu duygusal yükü hatırlıyor.
Sürekli olarak ne olacak diye soruyordum.
Ne olacak?
Ve kendisi hala bunu bilmiyor.
Aslında, kimsenin bana gerçekten söylemesini beklemediğimden baya uzun süredir hastalığın seyri ile ilgili bir soru sormadım.
Ancak Picciuto, Zika nedeniyle doğuştan özrü olan bebeklerin anneleri için umut dolu tavsiyeler sunabilecek durumda.
Daha iyi bir hal alıyor.
Sizin için daha iyi olacağını biliyorsunuz.
Çocuğunuzu seveceksiniz, çocuğunuz da sizi sevecek.
Louisiana, Mississippi'de yoğun yağmur ve su baskınları kurtarma ekiplerini harekete geçirdi
Louisiana'da yoğun yağmur ve yaygın su baskınları, Cumartesi gününe kadar daha fazla yağmurun beklenmesi ile Cuma günü valiyi olağanüstü hal ilan etmeye yönlendirdi.
Ulusal Hava Durumu Hizmetleri, Louisiana'nın kuzeydoğusunda ve Mississippi'nin güneyindeki sayısız nehirde taşma oluştuğunu ve bunun yoğun yağmur akışı sonrasında yaygın su baskını tehlikesi oluşturduğunu bildirdi.
Louisiana Valisi John Bel Edwards, devlet yetkililerinin sürekli olarak yerel yetkililer ile temasta olduğunu ve durumdan etkilenen mahallelere desteğin yolda olduğunu ifade etti.
Valilik Yurt İçi Güvenlik ve Acil Durum Hazırlığı Ofisi sözcüsü Mike Steele, yüksek su araçları, tekneler ve siperlikler için taleplerde bulunulduğunu söyledi.
Steele, sadece Tangipahoa Mahallesi için tonlarca siperlik talep edildiğini ifade etti.
Cumartesi gününe kadar güney Louisiana'nın çoğunda bir su baskını nöbeti uygulanacak.
Hava durumu hizmetleri, bir beyanda alana ilave 3 ila 5 inç kadar yağış düşebileceğini ifade etti.
Güney Alabama'da, Mobile bölgesinde yağmur devam ettiğinden Cumartesi günü bir su baskını nöbeti mevcuttu.
Her ikisi de Louisiana'da bulunan Baton Rouge yakınındaki Comite Nehri ve Denham Springs yakınındaki Amite Nehrinde hafta içi boyunca rekor düzeylere ulaşılması bekleniyor.
Tahminci Alek Krautmann, her iki nehrin de Baton Rouge yakınlarındaki banliyö bölgelerinde birçok evi su altında bırakabileceğini söyledi.
Kendisi, ayrıca dolu nehirlerin Maurepas Gölü'ne akışı yavaş olacağından Ascension Mahallesi'ndeki su baskını akışının bir tehdit oluşturduğunu ifade etti.
Liverpool, Louisiana'da Mississippi eyalet sınırının hemen güneyinde bulunan Tickfaw Nehri, sabah 9'da ölçülen en yükse düzeye zaten ulaşmış durumdaydı. Cuma.
Kurtarma ekipleri, insanları Mississippi'nin güneybatısında bulunan Amite ve Wilkinson kazalarındaki su baskınlarından kurtarmaya devam ediyor.
Leroy Hansford, eşi ve üvey oğlu, Cuma günü Gloster yakınında kurtarılanlar arasındaydı.
Hansford (62), normalde evinden 400 fit uzaklıktaki Beaver Deresi'nden gelen suların gece içinde hızla yükseldiğini söyledi.
Yakınlarda oturan başka bir üvey oğlunun onu uyardığını ifade etti.
Hansford, "Uyandık ve su gelmeye devam ediyordu" dedi.
Belime kadar geliyordu.
Eşi, Hansford'a burada yaşadığı 48 yıl boyunca derede gördüğü en yüksek seviyenin bu olduğunu söyledi.
Hansford, kendisinin ve aile bireylerinin engelli olduğunu ve kendisinin yüzebilen tek kişi olduğunu ifade etti.
Hansford, acil durum çalışanlarının üçünü de büyük, askeri tarzda bir kamyonla kurtardığını ve Cuma günü sığındıkları Gloster'deki itfaiye istasyonuna götürdüğünü söyledi.
Krautmann, yoğun yağmurlar devam ettikçe su baskınlarının "hızla yaygınlaştığını" ve yetkililerin tahliye emri çıkarmayı düşündüğünü ifade etti.
Krautmann, Livingston yakınındaki bir gözlemcinin gece yarısından Cuma sabahına kadar 13,75 inç yağmur yağdığını bildirdiğini söyledi.
Krautmann, Çarşamba gününden bu yana zeminin yüksek düzeyde doymuş durumda olduğunu söyledi.
Otoriteler, yoğun yağmurlar ve su baskını altında kalan caddelerin, Tangipahoa Mahallesi sakinlerinin kurtarılması ve beş okul bölgesinde okulların tatil edilmesi ihtiyacını doğurduğunu söyledi.
CBS iştiraki WWL, Tangipahoa'daki bir kadın belediye meclisi üyesinin 200 evin su baskını altında kaldığını söylediğini bildirdi.
Sakinler, tahliye edilerek iki kiliseye alındı ancak bunlar da şu an su baskın altında.
Mahalle Sorumlusu Robby Miller, yetkililerin yükselen sular nedeniyle mahsur kalan 72 kişi ve yedi evcil hayvanı kurtardığını söyledi.
Amite kasabasında ve Hammond şehrinde tahliye edilen kişiler için sığınaklar açıldı.
Kendisi, "Sular geri çekilmeye başladığında, eve dönmelerine izin verilecek" dedi.
Tangipahoa Mahallesinin Hammond kentinde, yükselen sular nedeniyle neredeyse iki düzine cadde kapatıldı ve suyu ev ve işletmelerinden uzak tutmaya çalışan sakinler tarafından alınmak üzere siperlikler sunuldu.
Şehir idari sorumlusu Lacy Landrum, "Yaşadığımız en son büyük su baskını Mart ayındaydı" dedi.
Bu da benzer bir olay olacak gibi.
Mississippi'de, Harrison Kazası Acil Durum Yöneticisi Rupert Lacy Körfez Kıyısında yağmurun istikrarlı bir şekilde devam ettiğini söyledi.
Salı günü birkaç evde su baskını olduğunun bildirildiğini ancak Cuma günü için şimdiye kadar bu yönde herhangi bir bildirim olmadığını ifade etti.
Amite'deki Shopper Value Foods'un yöneticisi Keith Townson, 40 yıldır bu bölgede yaşıyor.
Townson "Daha önce hiç su görmediğim yerlerde su olduğunu gördüm" dedi ve ekledi "ve hala yağış var."
"Vücudu kurşunlarla delik deşik edilen" 6 yaşındaki Mahaj Brown, Philadelphia saldırısından canlı kurtuldu
Polis, 6 yaşında oğlan çocuğunun Philadelphia'da vurulduğunu açıkladı, bu, şehirde bu hafta 6 yaşında bir çocuğun vurulduğu ikinci olay.
CBS Philadelphia için Mahaj Brown'u büyükannesi ve büyükbabası teşhis etti.
Büyükannesi ve büyükbabası Brown'un vücudunda, kasık bölgesi, bacak, kol ve karnı da içeren bölgelerde birden fazla ateşli silah yaralanması bulunduğunu ancak hastaneye getirilirken bilincinin yerinde olduğunu ifade etti.
Büyükannesi Delores Melendez, istasyona "Çok fazla acı çekmiş, küçücük gövdesi kurşunlarla delik deşik olmuş" açıklamasında bulundu.
Buna inanamıyorum.
Oğlan çocuğunun hastanede kritik durumunu koruyanlar arasında listelendi ve bazı ameliyatlardan geçti.
Aile, istasyona, kendisinin iyileşmesinin beklendiğini söyledi.
Yerel ilköğretim okulunda birinci sınıfa başlayacaktı.
Brown, Germantown bölgesinde vurulan dört kişi arasındaydı.
İkisi 29, biri 32 yaşında iki erkek de vurulmuştu.
CBS Philadelphia, 29 yaşındaki erkeklerden birinin durumunu kritik olduğunu, diğer iki kurbanın durumunun ise stabil olduğunu ifade etti.
İstasyon, çocuğun, durumu kritik olan 29 yaşındaki erkeklerden biri ile birlikte bir arabanın ön koltuğunda vurulmuş olarak bulunduğunu bildirdi.
Diğer iki kurban arabada değildi ve polis yaralılardan birinin saldırgan olup olmadığını araştırıyor.
Dedektifler, CBS Philadelphia'ya birden fazla silahlı saldırganın birbirine ateş etmiş olabileceğini ifade etti.
Olay yeri, farklı saldırı silahlarına ait saldırı silahı tarzında mermi kovanları doluydu.
Görünüşe göre kesinlikle uzun süreli bir çatışma olmuş.
Caddede ve kaldırımın her iki tarafında kovanlar mevcuttu.
Bu da birden fazla silahlı saldırganın bulunduğunu ve her ikisinin de aktif olduğunu gösteriyor", Philadelphia Komiser Anthony Ginaldi istasyona bunları söyledi.
Bölgedeki birden fazla ev ve araç da hasar gördü.
Herhangi bir tutuklama gerçekleşmedi ve polisin güvenlik kameralarını incelediği bildirildi.
Yine 6 yaşında olan bir kız çocuğu, Salı günü West Oak mahallesinde evinin önünde oyun oynarken kaza kurşunu ile kolundan vuruldu.
Kendisi iyileşme sürecinde ve polis hala bir şüpheli arıyor.
Simone, Gabby ve Laurie'ye ihtiyaç duymamızın nedeni
Bu yılın Kadınlar Olimpiyat Jimnastik Takımına bu adı taktım ve bunun birden fazla nedeni var.
Öncelikle, 1984 yılından bu yana tüm Yaz Olimpiyatlarına katıldım ve ABD daha önce hiç bu kadar baskın olmamıştı.
İkincisi de: Bu takım, farklı etnik kökenlere sahip birçok kız çocuğuna ilham veren üç jimnastikçiye sahip: Simone Biles, Gabby Douglas ve Lauren "Laurie" Hernandez.
Yahudi Aly Raisman ve Katolik Madison Kocian tarafından bir araya getirilen bu ekibin yapısı herkesi gururlandırıyor.
Takım, sonunda Amerika'ya benzer bir görünüm sergiliyor.
Aynı zamanda siyahi ve Latin kökenli kadınların bu sporun üst seviyelerinde gösterdiği varlığı da güçlendiriyor.
Geçtiğimiz dört yıl içinde, birinci kadın jimnastikçi hep Afrikalı kökenli bir Amerikalı oldu.
Geçtiğimiz sene, Simone ve Gabby 1 ve 2. sıralamadaydı.
Bu güçlü bir şey.
Son Olimpiyatlarda, Gabby Douglas sürpriz bir olimpiyat şampiyonuydu ve Amerika kendisini destekledi.
Artık tüm dünya üç Dünya Şampiyonluğu bulunan Simone Biles, Douglas ve Laurie Hernandez'in beklenmedik ancak ustaca sergilediği jimnastik rutinlerinden oluşan olağanüstü performanslarına şahit olabilecek.
Perşembe günü, Simone, kadınların genel değerlendirmesinde altın madalya kazanan arka arkaya dördüncü Amerikalı oldu.
Ve takım arkadaşı Aly Raisman da gümüş madalya kazandı.
Bu sporun en iyi zamanlarına tanılık ediyoruz ancak ülke genelindeki jimnastik kurslarında durum böyle görünmüyor.
Simone, Gabby ve Laurie, Olimpiyat takımlarında yer alabilmek için Aly ve Madison ile aynı yolu izledi.
"Son Beşli" olmalarının nedeni, bir sonraki Olimpiyat jimnastik takımında yalnızca dört jimnastikçi bulunacak olması ve bunun Marta Karolyi'nin antrenörlük yapacağı son yıl olması.
Ancak gerçekte jimnastik oldukça maliyetli bir spor ve jimnastikçiler öncelikle ebeveynlerin ödediği eğitim, seyahat, forma, yarışma, otel ücretleri (antrenörler, jimnastikçiler ve aileler için) ve daha birçok ücret ile desteklenen özel jimnastik kulüplerinde çalışıyor.
Bu jimnastik kulüplerinin çoğu bu işletmeleri desteleyebilecek, varlıklı banliyö mahallelerinde yer alıyor.
Bu kulüpler, jimnastikçilerin eğitim alabildiği tek yer ve jimnastikçilerin aileleri için maliyetli ve uzun vadeli bir taahhüt gerektiriyor.
Simone Biles'ın antrenörü Aimee Boorman ve Laurie Hernandez'in koçu Maggie Haney, bu atletleri jimnastiğe başladıkları günden beri eğitmekteler.
Simone, Gabby ve Laurie'den etkilenen sayısız genç kız için topluluklara daha makul fiyatlı ve erişilebilir jimnastik eğitim olanağı sunmayız.
Ben kendi jimnastik vakfımı 20 yıl önce kurdum.
Kuruluşlarımda, Harlem merkezli olarak kentteki 15.000'in üzerinde gence (öncelikle siyahi ve Hispanik) ücretsiz ve düşük maliyetli jimnastik eğitimi sunduk ve hem ulusal hem de uluslararası şampiyonlara koçluk yaptık.
Eylül ayında, bu harika Olimpiyat sporunu öğrenme ve bundan faydalanma fırsatını hak eden gençlere kaliteli jimnastik eğitimi sunmak üzere Detroit'e (büyüdüğüm yere) genişleyeceğiz.
Jimnastik, vücudun kuvvetini, esnekliğini ve koordinasyonunu geliştirir ve zihinsel açıdan sıkı çalışma, disiplin ve kararlılık özellikleri sağlar.
Bu kombinasyon, sağlık, okulda ve işte başarıısından uzun vadeli avantajlar sunar.
Binlerce genç kızı jimnastiğe yönlendirecek olan, bu takımın vereceği ilham olacak ve bu harika bir şey.
Spor faaliyetlerine katılım, özellikle kızlar için çok önemli.
Gerçekten heyecan verici zamanlardan geçiyoruz.
Simone, Aly, Laurie, Gabby ve Madison'a Olimpiyat ekibi olarak altın madalyayı getirerek "Kızların Gücünü" açıkça gösterdikleri ve farklı arka planlara sahip birçok genç kızı sağlıklı, güçlü ve başarılı bir genç kadın olma yönünde motive ettikleri için teşekkürler.
Jeremy Hunt'ın teklifinin reddedilmesi sonrasında asistan doktorlar grevlere devam etme kararı aldı
Bakanlar, İngiliz Tabipler Birliği görevlileri ile geliştirilmiş sözleşme üzerinde mutabakata varılmasının ardından anlaşmazlığın sona ereceğini umuyordu, ancak oylamaya katılan 37.000 asistan doktorun yüzde 58'i ret oyu verdi.
Temmuz ayında, Sayın Hunt, NHS'nin "kimsenin mülkü olmadığını" ve daha fazla gecikme yaşanmasının personel ve hastalara zarar vereceğini ifade ederek sözleşmeyle ilgili yaptırım uygulama yönündeki planlarınııkladı.
İlk asistan doktor grubu, normal saatler dışında bakımın iyileştirilmesi için geceleri ve hafta sonlarında çalışma uygulamalarında değişiklikler içeren yeni sözleşmeye geçirildi.
BMA'nın asistan doktorlar komitesi başkanı Dr. Ellen McCourt, dün geceki beyanında şunları söyledi: "Asistan doktorların önerilen sözleşme ile ilgili olarak hala ciddi endişeleri bulunuyor; özellikle de bunun mevcut iş gücü krizini tetikleyeceğini ve tüm doktorlara eşit bir tutum benimsenmediğini düşünüyorlar."
İlk doktor grubunun yeni sözleşmeye geçirilmesine sadece sekiz hafta kalan bu süreçte ilerleme sağlanması gerekiyor ve zaman dolmak üzere.
BMA'nın anlaşmazlığı konuşarak çözme yönünde gösterdiği çabalar hükümetin etkileşim kurma konusundaki isteksizliği ve bazı durumlarda da sağır edici sessizliği ile karşılandı.
Bu, Jeremy Hunt'ın geçen ay kapısının her zaman açık olacağına dair verdiği söze rağmen görülen bir gelişme.
"Jeremy Hunt'ın hemen harekete geçmesi, yaptırımı kaldırması ve asistan doktorların endişelerine kulak vermesi gerekiyor."
Asistan doktorlar, bunu yapmaması halinde iş yavaşlatma eylemlerini artırma yönünde hazırlıklı olduklarını net bir şekilde dile getiriyorlar.
Nisan ayının sonunda gerçekleşen son grevde, neredeyse 13.000 rutin operasyon ve 100.000 randevu ertelenmiş, hemşireler ve danışmanlar, grev hattındaki doktorların yerine bakmak zorunda kalmıştı.
Bakanlar, İngiliz Tabipler Birliği görevlileri ile geliştirilmiş sözleşme üzerinde mutabakata varılmasının ardından anlaşmazlığın sona ereceğini umuyordu.
BMA, sözleşme konusu 54.000 asistan doktor için hafta sonu ücretlerinde iyileştirme istiyor.
NHS İşverenleri icra kurulu yöneticisi Daniel Mortimer, asistan doktorları herhangi bir grevi uygulamamaya çağırdı.
Sayın Mortimer şunları söyledi: "Grev hiçbir şeyi çözmez ancak hali hazırda yoğun olan ekip ve hizmetler üzerinde baskı yaratarak hastalar, bakıcılar ve aileleri için endişe, rahatsızlık ve sıkıntıya neden olur."
Geçtiğimiz iki ay boyunca Asistan Doktorlar Komitesi ile görüşmelerimizi sürdürdük ve Sağlık Bakanlığı ve diğer yetkililer ile birlikte Gözetmenlik Görevi ve İhbarda Bulunma ile ilgili endişelerine olumlu bir şekilde yaklaştık.
İşverenler, önemli konular - dağıtım, eğitim esnekliği, kariyerlerine ara verenler için ilave eğitim, eğitim maliyetleri, müfredat konusunda karşılıklı mutabakat, eğitim nedenli izin ve tıpta cinsiyetler arası maaş farkı gibi - ile ilgili olarak pozitif iletişimin sürdürülmesinin, Kasım, Şubat ve Mayıs'ta BMA ile varılan anlaşmalara uyumlu olarak hareket edilmesinin işverenler, İngiltere Tıp Eğitimi ve Sağlık Bakanlığı tarafından ne kadar ciddiye alındığına dair bir işaret olduğu konusunda umutluydu.
Günde 2£ maliyetle kalp krizi tehlikesini ortadan kaldırabilecek ilaç
Yetkililerin daha uzun süreyle daha fazla kişiye verilmesini önermesinin ardından binlerce kalp krizi hastası günde 2£ maliyetli ilaçtan faydalanabilecek.
Pıhtılaşmayı önleyen ticagrelor, kalp rahatsızlığı bulunan kişiler için yinelenen kriz riskini azaltmaktadır.
İlaç, kalp krizini takip eden 12 ay boyunca verilmekte ve felç ya da başka bir kriz riskini azaltmaktaydı.
NHS gözlemcisi, NICE, kardiyovasküler sorunlara dair riski daha da azaltmak için bunun dört yıl boyunca insanlara verilmesini önerdi.
Ancak şimdi NHS gözlemcisi, NICE, kardiyovasküler sorunlara dair riski daha da azaltmak için bunun dört yıl boyunca insanlara verilmesini önerdi.
Her yıl İngiltere'de 140.000 civarı kişi kalp krizi geçirmekte ve bunların dörtte biri başka bir kriz ya da felç geçirmektedir.
Kalp krizleri ve felçlerin nedeni, yağ maddelerinin birikerek arter duvarlarında plak oluşturmasıdır.
Plağın parçalanırsa, bu, kan pıhtısına neden olup kalbe giden kanı engelleyerek kalp krizine neden olabilir.
Ve pıhtı yerinden çıkarsa kan akışında ilerleyerek beyne kan akışını engellemesi durumunda felç oluşur.
Daha önce bir kriz geçirmiş kişilerin başka bir kriz geçirme riski daha yüksektir.
Birleşik Krallık firması AstraZeneca tarafından Brilique ticari adı ile oluşturulan Ticagrelor, pıhtı olasılığını azaltarak bu riski azaltır.
Bugün yayınlanan NICE kılavuzu taslağı, kişilere 12 ay boyunca 90 mg ticagrelor verilmesini ve daha sonra da üç yıl boyunca günde iki defa aspirin ile birlikte 60 mg uygulama yapılmasını önermektedir.
NICE sağlık teknolojisi değerlendirme merkezinde yönetici olan Profesör Carole Longson şunları söylemiştir: "Etkili ikincil önleme tedavilerinin mevcut olmasına rağmen, kalp krizi geçirenlerin dörtte bir kadarı başka bir kalp krizi veya felç geçirmekte ve genellikle bunların sonuçları yıkıcı olmaktadır."
Yeniden nüksetme korkusu, kişinin yaşam kalitesi üzerinde oldukça olumsuz bir etki yaratabilmektedir.
Deliller, ticagrelorun aspirin ile birlikte kullanılmasının, daha önce kalp krizi geçiren kişilerde yinelenen kalp krizi ve felç riskini azaltma konusunda etkili olduğunu göstermektedir.
Ticagrelorun geçici olarak önerilmesiyle , bundan faydalanmak için bekleyen binlerce kişiye sunulan tedavi seçeneklerini artırmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz.
Ticagrelorun etkililiği ve güvenliği hakkında üç yılı aşan bilgiler -başta kanama riski olmak üzere- sınırlı olduğundan, kılavuz taslağı bu dönem sonrasında tedavi önerisinde bulunmamaktadır.
PC kültürü, Müslüman bölgelerde oy yolsuzluğunu artırdı
Eski Tower Hamlets belediye başkanı Lutfur Rahman, geçen sene hükümet raporunun ardından yolsuzluk nedeniyle görevinden alındı
Bugün sunulan yıkıcı hükümet raporunun da gösterdiği gibi, siyasi doğruluk kültürü, Müslüman topluluklarında geniş kapsamlı oy yolsuzluğunun göz ardı edilmesine neden oldu.
Eski Kabine Bakanı Sör Eric Pickles, "etnik köken ve din konusundaki aşırı hassasiyet" nedeniyle seçim suistimaline dair delillerin göz ardı edilmesi nedeniyle polisi, seçim gözlemcilerini ve belediye sarayını azarladı.
Eski topluluk sekreteri ve günümüzün yolsuzluk karşıtı çarı, seçmenlerin dini gerekçelerle sindirilmesi öyle kötü bir düzeyde ki polisin korkan seçmenleri korumak için oy verme kabinlerinin dışına şerit çekmesine izin verilmesi gerek dedi.
Seçmenlerin, oy verdikleri sırada kimliklerini kanıtlamak için kimliklerini yanlarında bulundurmalarını önerdi.
Mevcut durumda, seçmenin adı ve adresini söylemesi yeterli oluyor.
Rapor, kişilerin iki defa oy vermesinin önlenmesi için oy verme işlemi sırasında parmağa kalıcı mürekkep sürülmesini dahi öneriyor.
Sör Eric, ihbarda bulunanların daha iyi bir şekilde korunması gerekiyor dedi.
Kendisi, kurul evrakları ve resmi olmayan komiteler ya da çalışma gruplarının kararları konusunda Basına daha iyi erişim sağlanması yönünde çağrıda bulundu.
"Bu yalnızca seçimlerde sahtekarlığa karşı koruma sağlamak değil, aynı zamanda yerel hükümeti bununla el ele giden yolsuzluk ve mali dolandırıcılık kültüründen de korumayı amaçlıyor" dedi.
Rapor, Tower Hamlets'ın Doğu Londra'daki oy skandalı sonrasında Downing Street'in talimatıyla hazırlandı.
Geçtiğimiz yıl, özel bir seçim mahkemesi, yinelenen yolsuzluk ve yasa dışı uygulamalar sonrasında belediye başkanı Lutfur Rahman'ın görevinden alınması yönünde karar verdi.
Mahkeme, Rahman'ın Müslüman toplumun dini hislerini "utanmazca suistimal ettiğini" ve kendisini eleştirenleri ırkçılık ve İslamofobi suçlamalarıyla susturduğunu tespit etti.
Rahman'ın "kampanyasını inançlı Müslümanların kendisine oy vermesinin dini bir görev olduğu temeline dayalı olarak yürüttüğü" ifade edildi.
300'e kadar oyun şüpheliydi veya sahte kimlik kullanımının, yani başkasıymış gibi oy kullanmanın sonucuydu.
Sör Eric, ülke genelinde sahtekarlık yapıldığına dair delil bulunduğunu ifade etti.
Kendisi, özellikle posta ile oy kullanmadaki yolsuzluklar hakkında uyardı - burada Müslüman topluluğun yaşlı bireylerinin kendi seçtikleri adaya oy verilmesi yönünde baskı uyguladığı iddia ediliyordu.
Sör Eric, kişilerin kim olduğunu kanıtlamak üzere yanlarında kimlik bulundurmasını da içeren şekilde oy verme sisteminin düzenlenmesi için bazı önerilerde bulundu
Raporu aşağıdaki ifadeleri içeriyordu: "Bazı etnik azınlık topluluklarının başta kadın ve gençler olmak üzere değerli bireylerine özellikle Pakistan ve Bangladeş kökenli topluluklarda yaşlıların iradesine uygun yönde oy verilmesi yönünde baskı uygulandığına dair deliller elde edildi.
"Devlet kurumlarının etnik köken ve dine karşıırı hassasiyete dayalı "siyasi doğruluk" nedeniyle bu tür davranışları göz ardı ettiğine dair endişeler mevcuttu."
Sör Eric, posta ile oy evraklarını siyasi aktivistlerin "oy toplama" amacıyla işleme almasının engellenmesini de içeren şekilde sistemin düzenlenmesi için 50 öneride bulundu.
Theresa May tarafından incelenen rapor, aynı zamanda seçim kütüğünün göçmenlik ve sosyal yardım yolsuzluğu amaçlı olarak kullanılmasını önlemek üzere kayıt kontrollerinin sıkılaştırılması yönünde de çağrıda bulunuyor.
Seçmenlerin oy vermeden önce kimlik göstermesinin şart koşulması seçeneğinin göz önünde bulundurulması.
Herhangi bir kişinin iki defa oy vermesinin önlenmesi için oy verme sonrasına kişinin parmaklarına kalıcı mürekkep uygulanması.
Oy vermeye uygunluğun belirlenmesi için kişinin uyruğu ile ilgili sistematik kontroller yürütülmesi.
Otomatik posta ile oy kullanılması için yapılan taleplere üç yıllık sınırlama uygulanması.
Siyasi kampanya görevlileri ve aktivistlerin tamamlanmış postayla gönderilen oyları ve posta ile gönderilen oyların zarflarını işleme almasının yasaklanması.
Polise, oy verme kabinleri çevresine şerit çekme yetkisi verilmesi.
1983 tarihli Halk Temsili Kanunu kapsamında insanları korkutma suçlamasının kolaylaştırılması için kanunun değiştirilmesi.
Oy verme kabinlerinde fotoğraf çekmenin yasa dışı hale getirilmesi.
Oy verme kabinlerinde (Galler haricinde) yalnızca İngilizce konuşulmasının şart koşulması.
Personelin seçmenlerin kabine yalnız girmesine dair kuralın yaptırımına dair aldığı eğitimin güçlendirilmesi.
Sör Eric, Tower Hamlets vakasında herhangi bir suçlama yapılmamasının "ilginç" olduğunu söyleyerek Polis Teşkilatını acımasızca eleştirdi.
"Seçim mahkemesi, Lutfur Rahman ve temsilcisi için yinelenen yolsuzluk ve yasadışı faaliyetler konusunda suçlamaya yer olmadığı yönünde karar verdi" dedi.
Bir dizi gerekçe ile kendisi makul şüphelerin ötesinde -cezai delilin niteliğine göre- suçlu bulunmuştu.
Kendisi aynı zamanda belediye sarayının seçim kayıt departmanlarındaki etkili olmayan "kutucuk işaretleme kontrollerini" de eleştirdi.
Sör Eric şunları söyledi: "Tower Hamlets'in geçen yılki mahkeme kararı bir uyarı alarmıydı.
Ulusumuz, parlamentoların anasını oluşturmanın verdiği gurura sahip olsa da bu endişe verici ve gizli seçim yolsuzluklarının yaygınlaşması ve bazı kurumlar tarafından reddedilmesi bu iyi itibarın zedelenmesine neden olabilir.
Kate'in bisikletçi benzeri ve Rio Olimpiyat Oyuncularının diğer ünlü benzerleri için deli olmak
Bu hafta, Rio 2016 Olimpiyatları tutkunları, Cambridge Düşesine etkileyici şekilde benzediğini kanıtlayan Fransız bisikletçi Pauline Ferrand-Prevot için çılgına döndü.
Ancak 24 yaşındaki Olimpiyat sporcusu, bu yaz altın madalya için mücadele ederken ünlülere benzerliği ile dikkat çeken tek sporcu değil; en azından sosyal medya böyle düşünüyor.
Bu nedenle, Rio Oyunları ve ekranlarımızda gördüğümüz tüm ünlü simaların şerefine, FEMAIL, Hollywood ünlülerine onları andırmanın ötesinde benzeyen Olimpiyat sporcularının listesini hazırladı.
Avcı ve kurt: ABD Erkekler Okçuluk Takımı üyesi Brady Ellison (solda), çocukluğundan beri Leonardo DiCaprio ile karşılaştırılmış
Kate'in bisiklet pistindeki benzerine ek olarak, çevrimiçi ortamdaki birçok kişi bir okçunun Leonardo DiCaprio'ya ikizi kadar benzeyebileceğini gösterdi.
ABD Erkekler Okçuluk Takımı üyesi Brady Ellison, Para Avcısı filminin yıldızına olan benzerliğini sergileyen fotoğrafları ortaya çıktıktan sonra Twitter'ı salladı.
Ve okçu da sosyal medyadaki bu çılgınlığı fark ederek çocukluğundan beri kendisine Leo'ya benzediğinin söylendiğini itiraf etti.
Brady, Huffington Post'a şunları söyledi: 'Ben saç ve sakal haricinde çok büyük bir benzerlik olduğunu düşünmüyorum.'
'Kendisi yakışıklı bir adam, bu nedenle sanırım bu bir iltifat.'
Londra 2012'nin en popüler karşılaştırmalarından biri olan ve şüphesiz olarak bu sene daha da dikkat çekecek olan bir benzerlik daha var: İngiliz uzun atlama sporcusu Greg Rutherford'un popüler aktör Neil Patrick Harris'e inanılmaz benzerliği.
Rus jimnastikçi Aliya Mustafina'nın, büyük ve anlamlı bakan gözleri ile Küba kökenli Amerikalı sanatçı Gloria Estefan'ın birebir benzeri olduğu ifade edildi.
Ve havuzda, Güney Afrikalı yüzücü Cameron van der Burgh, yıllardır Glee'nin yıldızı Matthew Morrison'a benzetiliyor.
Değişiklik: Bu kullanıcı, Nathan'ın Başlangıç filmi yıldızının 'atletik bir versiyonu' olduğunu ifade ediyor
Tenis yıldızı Rafael Nadal ve aktör Josh Hartnett gür kaşları ve dudaklarının benzerliği nedeniyle uzun süredir birbiriyle karşılaştırılıyor.
Rusya ekibinin gümüş madalyalı yüzücüsü, aktris Annalynne McCord ile aynı bronz cilde ve sarı saçlara sahip iken hayranları ABD Takımından Nathan Adrian'ın 'Joseph Gorgon Levitt'in atletik versiyonunu andırdığını' söylüyor.
Sert kadınlar: Futbol yıldızı Hope Solo (solda) ve Dexter'ın yıldızı Jennifer Carpenter (sağda) benzer bir yüz şekline ve gözlere sahipler
Yalnız değil: Bir Twitter kullanıcısı, başka kişilerin de bu benzerliği fark etmesinden çok memnun oldu
Havada kalan bir teori: Bu kullanıcı, bu çiftin benzer görünümde olmasının arkasında bir neden olabileceğini düşünüyor
Bir Twitter kullanıcısı, "internetin geri kalanının da Hope Solo ve Jennifer Carpenter'ın ikiz gibi olduğunu düşünmesi" konusunda duyduğu mutluluğu bu siteye taşıdı.
Gerçekte de ABD'li futbol yıldızı ve Dexter'da oynayan aktris benzer yüz şekillerine ve gözlere sahip.
Başka popüler karşılaştırmalar arasında Kerri Walsh-Jennings ile aktris Laura Linney'nin birbiriyle neredeyse aynı gülümsemesi ile başka bir altın madalyalı jimnastikçi olan Gabby Douglas ile Gençlik Ateşi filminin yıldızı Gabrielle Union'un birbirine benzeyen büyük gülümsemeleri de yer alıyor.
CBC Olimpiyat spikeri, Çin yüzücünün 'domuz gibi öldüğüne' dair yorumu için özür diledi
Byron MacDonald'ın 14 yaşındaki Ai Yanhan'ın 4x200 m serbest yarışındaki dördüncülüğüne dair analizi, CBC'nin Çarşamba günkü canlı Olimpiyat yayınını izleyenleri çok öfkelendirdi
Kanadalı yayın kuruluşu CBC, spikerlerinden birinin 14 yaşındaki kadın Çin yüzücünün 'kötü bir koku gibi silinip gittiğine' ve yarışta 'domuz gibi öldüğüne' dair yorumları nedeniyle özür dilemeye zorlandı.
Spiker Byron MacDonald, kadınlar 4x200 m serbest bayrak yarışı finalinde kendi fikirlerini açıklamaya başladığında mikrofonunun kapalı olduğunu düşünüyordu.
CBC'nin spiker ekibine 'renk' katmak üzere dahil edilen MacDonald'ın şu sözleri sarf ettiği duyuldu: '14 yaşındaki küçük Çinli ağır çuvalladı, bebeğim'.
Fazla heyecanlıydı, kötü bir koku gibi silinip gitti ve bir domuz gibi öldü.
Bunun için teşekkürler.
Çin Yüzücü Ai Yanhan (14), bayrak yarışının ikinci ayağını 1:57.79 süreyle bitirerek Kanadalı Taylor Rack'in 1,61 saniye gerisinde kalarak Kanadalıların Çin ile arasındaki farkı kapatabilmesini sağladı.
Kanadalı izleyiciler, kullanılan ton ve dil nedeniyle şaşkınlığa uğradıktan sonra hızla harekete geçti
Emmett Macfarlane "CBC spikeri az önce 14 yaşındaki yüzücünün 'bir domuz gibi öldüğünü' mü söyledi???? şeklinde bir tweet attı.
Geri zekalı, hala yayında olduğunun farkında değildi.'
Çinli Ai Yanhan, 4 x 200 m Serbest Bayrak Yarışında şu şekilde tanımlandı: '14 yaşındaki küçük Çinli ağır çuvalladı, bebeğim.'
Twitter'da oldukça sert ve hızlı bir şekilde Byron MacDonald hakkında eleştiriler yayınlandı ve birçoğu kendisini ihbar eder nitelikteydi
Twitter kullanıcıları, Byron Macdonald'ın ne kadar duyarsız davrandığını duyduğunda kendilerini tutamadı
Başka bir Twitter kullanıcısı Sarah Paradis, şunları yazdı: 'Vay #ByronMacDonald.
CBC ve Kanada'yı temsil ediyorsun ve hepimizin ırkçı gibi görünmesine neden oluyorsun. #midebulantısı.
Kısa süre sonra, CBC'nin yayınını sürdüren Scott Russel, MacDonald'ın yorumu için şu sözlerle özür diledi: 'Yüzme yarışı ile ilgili olarak yayına verilen yorum için özür dileriz.'
Bunlar gerçekten talihsizce seçilmiş kelimelerdi, böyle bir olay yaşandığı için üzgünüz.'
CBC, yoruma tepki olarak tweet atan kişilerden en az 90 defa daha özür dilemek durumunda kaldı
Başka bir spiker olan Scott Russel, MacDonald'ın adına özür dilemek zorunda bırakıldı
CBC daha sonra MacDonald'ın yorumları ile ilgili şikayetlerini ileten 90'ın üzerinde Twitter kullanıcısına bu özrü kopyalayıp yapıştırdı
Ağ, hızla özür dileyerek bir açıklama yayınladı.
Bu ifadelerde bulunulmuş ve bunların yayına verilmiş olması konusundaki samimi pişmanlığımızı ifade etmek isteriz.
Dün akşam, yayında, izleyicilerimizden, Sosyal medyada da takipçilerimizden hızla özür diledik.
ıklamak isteriz ki, Byron'un yorumları yüzücünün kişiliği değil, performansı ile ilgiliydi.
Bununla beraber, bunlar oldukça uygunsuz ve talihsiz bir şekilde seçilmiş kelimelerdi ve Byron da söylediklerinden son derece üzgün.
Perşembe günü, öğleden sonra MacDonald yayında da özür diledi ve kişisel bir saldırıda bulunmak istemediğini söyleyerek bu sözlerini savunma girişiminde bulundu.
Kendisi, CBC'nin Olimpiyat yayınında 'Dün akşam kadınların bayrak yarışı sonrasında yaptığım bir yorum için özür dilemek istiyorum' dedi.
'Yüzücünün kişiliğine değil, performansına atıfta bulunuyordum.'
'Fazla söze gerek yok, saygısızlık etmek istemedim ve çok üzgünüm.'
Primark müşterisi, mağazanın orta yerinde umarsızca iç çamaşırı deneyen kadına öfke kustu
Müşteriler, bir kadın Primark'ın ortasında mağaza katında külot denemek için giysilerini çıkardığında ne yapacağını bilemedi.
Daha da kötüsü, kadın bunun kendisinde nasıl göründüğüne baktı, çıkardı ve yeniden rafa koydu.
Bakınmaya devam etti ve sonradan Folkestone'daki Bouverie Place alışveriş merkezinde dört çift iç çamaşırı denedi.
Kadının yeniden rafa koymadan önce külot denediği yer Folkestone'daki Bouverie Place alışveriş merkezinde yer alan Primark mağazasıydı
O sırada mağazada bulunan iki çocuk annesi Jenny Davidson, gizemli kadının iç çamaşırını denedikten sonra 'yeniden giyindiğini ve herhangi bir şey almadan mağazadan çıktığını' ifade etti.
Kendisi şunları söyledi: 'İnsanlar gözlerine inanamadı.'
Mağazanın orta yerinde durdu ve vitrinden bir külot aldı, külotlu çorabını ve pantolonunu çıkararak üzerine giydi.
'Bunu yapmak için özel bir yer aramaya çalışmadı, tüm saygısızlığıyla ortada duruyordu.'
'Külotu çıkarırken herkes ona bakıyordu ve külotu beğenmediği anlaşılıyordu çünkü yeniden rafa koydu.'
Hiçbir şeyi beğenmediğine karar verene kadar üç çamaşır daha denedi ve daha sonra yeniden giyinerek mağazadan çıktı.
'Kendisini izleyenler umurunda değil gibi görünüyordu ve üzerine denediği külotları daha sonra satın alacak kişiyi düşünmüyordu.'
Kent kasabasında yaşayan Bayan Davidson (33) şunları söyledi: 'Başka birisinin giydiği, temizlenmemiş bir külotu birinin alıp eve gideceğini düşünmek ne kadar da iğrenç.'
Bu olay Salı günü öğleden sonra gerçekleşti.
Bayan Davidson ekledi: 'Personelin o çıktıktan sonra giysileri bularak satış dışına aldığını düşünüyorum ki bu da iyi bir durum.'
'Yeni bir külot alıp eve gittiğimde, külotu başkasının giyip çıkardığını ve yıkanmadan bana geldiğini düşünmek gerçekten çok kötü olurdu."
Bir Primark sözcüsü şunları söyledi: 'Primark, 9 Ağustos Salı günü Folkestone'daki mağazamızda gerçekleşen olaydan haberdardır.'
İlgili ürün, satıştan kaldırılmıştır.
Krav Maga ile silahlı saldırılara karşı kendinizi nasıl koruyabilirsiniz
Dış dünya oldukça tehlikeli ancak Dailymail.com'un sunduğu bu video daha güvende olmanıza yardımcı olabilir.
Yakın mesafedeki silahlı soyguncularla nasıl baş edilebileceğini öğrenmek için New York merkezli Krav Maga Federasyonunun baş ustası Rhon Mizrachi ile görüştük.
Size ister önden, ister arkadan yaklaşılıyor olsun, bu video, durumu nasıl soyguncunun aleyhine çevirebileceğinizi gösterecek.
Mizrachi, size arkadan yaklaşıldığında, ilk yapmanız gerekenin yüzünüzü dönerek saldırganı görmeniz ve 'ateş hattını boşaltmanız' olduğunu söylüyor.
Daha sonra silahı ön kolunuz ile omzunuz arasında tutarak boştaki dirseğiniz ile yüzüne vuracaksınız.
Daha sonra kasıklarına diz attığınızda saldırganın acısı iki katına çıkacak ve bu aşamada silahı çevirerek elinden alacak ve silah ona dönük halde, silahın namlusu ile arka kısım yukarıda kalacak şekilde kendisinin yüzüne vuracaksınız.
Silahlı kişi önden yaklaştığında da benzer bir teknik uygulanır; vücudunuzu ateş hattından çekerek silahı kavrar ve saldırganın ateş edemeyeceği şekilde çevirirsiniz.
Aynı anda, ağırlığınızı silaha vererek saldırgana göğüs bölgesinden yumruk atarak silahı çevirip ondan alır ve silahı ona doğrultarak gerilersiniz.
Kulağa alengirli mi geliyor?
Mizrachi'nin bunu nasıl yaptığını görmek için videoya göz atın.
Ancak unutmayın; bir Krav Maga ustası değilseniz, her soygundan kaçınmak için en güvenli yol paranızı soyguncuya vermek olacaktır.
Gezgin Ian Wright seyahat rehberi için dilini Avrupa'nın en pis yerlerine sürdü
İngiliz gezgin, Avrupa'nın en pis ve iğrenç yerlerinden bazılarını yalayarak bağışıklık sistemi ve öğürme refleksini ciddi bir testten geçirdi.
Sunucu ve gezi yazarı, Suffolklu Ian Wright (51), bağışıklık sisteminin gücünü kanıtlamak için dilini bir Euro banknotu, bir Piccadily Sirki tırabzanı, bir tren tuvaletinin sifon düğmesi ve Rusya'daki bir ankesörlü telefona sürdü.
Her bir nesneyi yalamadan önce kendisine ve bize ne tür bir işe bulaştığını göstermek için bir lüminometre kullandı.
Ancak The Lickhiker's Guide to Inner Strength adlı bir filme dönüştürülecek olan deney, bazı şaşırtıcı sonuçlar verdi.
Binlerce kişi tarafından kullanılan bir trendeki sifon düğmesini yalama düşüncesi son derece iğrenç olsa da aslında mutfak lavabosunda çok daha fazla kötü bakteri mevcut.
Bay Wright, Avrupa'daki gezisi boyunca mide bakterilerinin artması ve sağlığı ile ilgili olarak doktorlar ve tıp uzmanları ile görüştü.
Neyse ki yaladığı hiçbir şey ağzında bıraktığı kötü tat haricinde bir etki yaratmadı.
Bay Wright, dünyayı gezerek ve tuhaf ve harika şeyler yiyerek midesinin dayanıklılığını test etmesiyle tanındı.
Tren istasyonlarındaki genel tırabzanlardan tuvalet sifonu düğmelerine kadar geniş bir aralıktaki bu görev, kesinlikle bağışıklık sistemini test etti
Bununla ilgili yapılan filmde şunu söyledi: 'Çocukluğumdan beri sağlığıma pek dikkat eden biri olmadım ve topraktan, solucana ve çamurlu suya kadar birçok şeyi ağzıma soktum.'
Film süresince de bu ününün nedenini kesin bir şekilde kanıtladı.
Reddettiği tek şey, Rusya'daki pis bir umumi tuvaletti.
Sürüntü örneği 4000 ünitenin üzerinde lüminometre sayımı gösterdi.
Karşılaştırma yapılması gerekirse; yeni yıkanmış ellerde bu sayının 60'ın altında olması gerekiyor.
Ancak yeni yıkanmış ellerde 60'ın altında iken lüminometre sayımı 4000 ünitenin üzerinde çıktığında yalamayı reddettiği bir Rus umumi tuvaleti oldu
Bay Wright ve Fin süt ürünleri üreticisi Valio, banyo gibi farklı yerlerdeki bakteri sayısını gösteren The Lickhiker's Guide to Inner Strength adlı gezi filminin yapımcılığını üstlendi
Kendisi filmde şunu söyledi: 'Bu bir tuvalette kokladığım en kötü şeylerden biri olmaya yakın.'
Bundan daha pis bir şey olamaz!
İçerisi iğrenç olduğundan hiçbir şeyi yalamayacağım.
The Lickhiker's Guide to Inner Strength, Fin süt ürünleri üreticisi Valio ile birlikte hazırlandı.
Şirket, Bay Wright'a laktik asit bakterilerinin yanı sıra mide bakterileri ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine yardımcı olan C ve D vitaminleri içeren Valio Gefilus sağladı.
Valio'nun Atıştırmalıklar, Meyve Suları ve Yeni Kategoriler Bölümü Kıdemli Başkan Yardımcısı Niko Vuorenmaa şunu söyledi: "Tüketicilere gerçekten yeni bir şey sunmak istedik.
İzlemesi etkileyici olan ve aynı zamanda probiyotiklerin faydalarınııklayacak bir şey.
Sonunda "haydi Ian'ı arayalım" fikrinin ortaya çıktığı birçok çılgın beyin fırtınası yaptık.
Mide sağlığı konusundaki ilginin küresel bir olgu haline geldiğini iddia ediyorlar
Sadece ürünler hakkında konuşmak yerine ürünleri çok daha büyük bir bağlama koymak istedik; günlük olarak çevremizdeki iyi ve kötü bakteriler, mide sağlığının önemi ve bunun bağışıklık sistemi ile bağlantısı.
Mide sağlığı konusundaki ilgi küresel bir olgu haline geliyor ve bu belgesel ile tüketicilere bu durum ile ilgili olarak ilgi çekici bir şekilde daha fazla bilgi verebilecektik.
Aynı zamanda filmin harika bir mizah anlayışına sahip olduğumuzu gösterdiğini düşünüyorum!
Filmi yöneten Tom Hakala, ekledi: "Şöyle söyleyeyim; Ian, filmde gösterilen iğrenç Rus tuvaleti gibi yalamasını istediğim bazı şeyleri yalasaydı ona karşı saygımı kaybederdim.'
Doğal olarak bazı şeyleri yalamak Ian için kolay olsa da bazıları oldukça zordu.
Bu pis yalama eylemlerinden bazılarını kayda aldığımız için mutluyum.'
2015 yılında Valio tarafından yürütülen bir ankette, katılımcıların yüzde 84'ü laktik asit bakterilerini mide sağlığı ile ilişkilendirdi ve yüzde 58'i de laktik asit bakterileri içeren ürünleri en azından aralıklı olarak kullandığını ifade etti.
Maganda aile, tahliye öncesinde Saltash, Cornwall sosyal konutunu tahrip etti
Bir maganda ailesi, komşularını korkuttukları gerekçesiyle tahliye edildikleri sosyal konutta 50.000 £ değerinde hasar bıraktı.
Tanya Skeldon ve eşi Shaun Trebilcock haklarındaki birçok şikayet sonrasında Saltash, Cornwall'daki konuttan atıldı.
Mülkten zorla uzaklaştırıldıklarında, konut derneği yetkilileri mülkün onarılamaz halde olduğunu görerek şaşkınlığa uğradı.
Duvarlarda büyük delikler mevcuttu, döşeme tahtaları sökülmüş, yerlere çöpler saçılmış ve duvarlara duvar yazıları yazılmıştı.
Aile şimdi konuttan uzaklaştırıldı ve özel konaklama seçeneklerinden faydalandıkları sanılıyor
Cornwall Housing konutlandırma yöneticisi Donna McEvoy, durumun kurtarılamaz halde olmasından korktuğunu ifade etti.
Kendisi şunları söyledi: 'Bu, buradaki kişiler için gerçekten bir kabus ve insanların bu şekilde yaşamak zorunda kalmaması gerektiğini düşünüyorum.
Hesaba katılması gereken çok şey var çünkü bu mülk artık Cornwall'ın pek hoş olmayan bir kısmı olarak bilinecek.
Bu aile kötü bir şöhrete sahip ve adları da kötü bir şöhrete sahip.
Ailenin ara ara mülkte yaşayan üç oğlu vardı ve polise göre aile, sokakta beyzbol sopasıyla kavga etmek, yakındaki sakinleri korkutmak, uyuşturucu kullanımı, uyuşturucu satışı ve aşırı bağırma, tartışma ve küfrü de içeren birçok korkutucu davranış benimsemişti.
Haziran ayında, Kira sözleşmesinde adı bulunan Skeldon (47) için antisosyal davranış kararı verilmişti.
Yıkılması düşünülen evin birçok odasında eski çöpler bulundu
Geçmişte uyuşturucu satışı yapılan mülkün döşeme tahtaları yerinden çıkarılmıştı
Komşular, sokakta kavga ettiklerini gördüklerini ve polisin sıklıkla arandığını ifade etti
Cornwall Housing, gönüllü olarak taşınmaları için uzatılmış olarak 11 hafta süre tanıdıktan sonra onu ve eşini bu hafta mülkten zorla tahliye etti.
Tahliye işlemi, hayatlarının kabusa döndüğünü söyleyen rahatlamış komşular tarafından sevinçle karşılandı.
Bir kişi şunu söyledi: 'Kimse umurlarında değildi.'
20 yıldır onlarla yan yana yaşıyoruz ve durum hep kötüydü.
Burada kaç defa polis gördüğümüzü söylesek, inanamazsınız.
'Bu sabah, uyuyamadık.'
Ortalık çok sessiz olduğu için uyandık; buna alışkın değiliz!
Nihayet gittiler, artık her şey harika olacak.
Cornwall Housing'in komşuluk yaptırım görevlisi Adam Fitzpatrick, ailenin yerel idare ile işbirliği yapmadığını ifade etti.
Aile, 20 yıldır bu evde yaşamaktaydı ve mülke sıklıkla polis çağırılmaktaydı
Sosyal konutun bitkilerle kaplanmış tarafına çöp ve eski oyuncaklar atılmıştı
Şunu ekledi: 'Kiracının kendisi ve ailesinin tahliyesi konusunda herhangi bir sorumluluk üstlenmemesi gerçekten utanç verici; tahliye her zaman için Cornwall Housing'in son olarak başvurduğu seçenek olmuştur.
Davranışlar aşırı düzeyde olduğundan ve eylemleri komşuların şahitlik etmemesi gereken düzeyde korkutucu olduğundan bu çok zorlu bir vakaydı.
Ekibimin, Devon ve Cornwall Polis Kuvvetlerinin ve bize bilgi vermek üzere cesurca öne çıkan topluluk üyelerinin çabalarını oldukça takdir ediyorum.
Bu gelişmenin komşuların bir miktar rahatlamasını sağlamasını ve antisosyal davranışlara hoşgörü gösterilmeyeceğine dair bir mesaj olarak anlaşılmasını umuyorum.
Bay Fitzpatrick, farklı zamanlarda mülkte yaşayan üç oğullarının olduğunu ancak onların 20'li yaşlarında olduğunu söyledi.
Tahliye sonrasında evin yatak odalarından birinde yerde bırakılmış kirli bir yatak
Konutlandırma çalışanlarının evi çevreleyen çöp yığınlarını temizlemesi gerekecek
2014 yılında, polis mülkü basarak 70 gramın üzerinde esrar, tartılar, özel eşyalar ve 1700 £ nakit para buldu.
Skeldon, satma niyetiyle Sınıf B uyuşturucu bulundurma konusunda suçunu kabul ettikten sonra para cezasına çarptırıldı.
Parayı, 2013 yılında bir araba kazasında ölen oğlu Lee Skeldon için bir mezar taşı almak için kullanacağını iddia etti.
Evsiz kaldıktan sonra, Tanya ve eşinin şimdi Plymouth'ta özel bir konutta kaldığı anlaşıldı.
Evin çoğu odasının duvarlarında duvar yazıları bulunmaktaydı.
Polis, kira kurallarını ihlal eden kiracıları tahliye etme yönünde çalışacaklarını ifade etti
Devon ve Cornwall Polis Kuvvetlerinden Angela Crow, tahliyenin kuralları ihlal etmeye devam eden diğer kiracılar için de bir uyarı niteliğinde olduğunu söyledi.
Kendisi, 'Bu, herhangi bir ithamla karşılaşmadan istedikleri gibi davranabileceklerini ve bu davranışlarının boşa çıkacağını düşünenler için de bir mesaj" dedi.
Toplumu korumak üzere ortaklarıyla birlikte çalışmaya devam edecek olan Devon ve Cornwall Polis Kuvvetleri suça ve antisosyal davranışlara asla hoşgörü göstermeyecek.
Alçaktan uçan askeri uçağın kumsalın hemen üzerinden geçmesiyle Portekiz'deki turistler dehşete düştü
Portekiz, Aveiro'da güneşlenen turistler, hayatlarının şokunu yaşadı
Portekiz hava kuvvetleri P-3C Orion adlı uçağı son derece alçaktan uçuş yaptı
Hava kuvvetleri, bunun eğitim uçuşu olduğunu ifade etti ancak emniyet riski bulunmadığı konusunda ısrarcı oldu
Alçaktan uçan jet dolu kumsalın üzerinden geçerken turistlerin panik yapmaya başladığı an bu.
Dramatik görüntülerde, Portekiz'in kuzeyindeki Aveiro'da kum üzerinde güneşlenenlere neredeyse temas seviyesinde yaklaşan askeri uçak görülüyor.
Tatilciler bulutlar arasından kendilerine doğru gelen şeyin ne olduğunu göremeden jet motorlarının yarattığı gürültü konusunda anlaşılır şekilde endişe duyduklarından ayağa kalktılar.
Olay, dün öğleden sonra Aveiro yakınında Costa Nova'da meydana geldi.
Dramatik yakın uçuşun videosunu sosyal medyada paylaşan birkaç tatilciden biri olan Daniel Fernandes şunu söyledi: 'İki defa gerçekten alçaktan geçti ve bir noktada çarpmak üzere gibi göründü.'
Nuno Arroja ekledi: 'Sörf yapıyordum ve yemin ediyorum ki uçak üzerime düşecekmiş gibi hissettim.'
Aveiro'da kumsaldaki turistler, karanlığın içinden çıkan uçak son derece düşük rakımda uçmaya başladığında dehşete düştü
Portekiz Hava Kuvvetleri, bugün P-3C Orion uçağının pilotunun sahildeki balıı teknelerini tanımlamak üzere eğitim uçuşunda olduğunu ve bunları kontrol etmenin tek yolu olduğundan o kadar alçaktan gitmek durumunda kaldığınııkladı.
Yakındaki söndürülmesi güç yangından gelen duman nedeniyle görünürlük zayıf olduğundan jetin normalden daha alçaktan uçtuğunu söyledi ancak hava kuvvetleri, kimsenin emniyetinin tehlikeye atılmadığı konusunda ısrarcı oldu.
Bu yaz, söndürülmesi güç yangınlar Portekiz ana karasındaki belirli bölümleri oldukça tahrip etti ve Madeira adasında dört kişinin ölümüne neden oldu.
Portekiz hava kuvvetleri, bugün pilotun görüşü zorlaştıran koşullar (söndürülmesi güç yangınlardan kaynaklanan yoğun sis ve duman) nedeniyle alçaktan uçması gerektiğini ifade etti
Uçak eğitim uçuşundaydı ve alıştırmanın bir parçası olarak pilottan balıı teknelerini tanımlaması istenmekteydi
IŞİD'e katılan Londralı kız öğrenci, Suriye'de öldürüldü
Geçtiğimiz yıl IŞİD'e katılmak üzere Londra'dan ayrılan üç İngiliz kız öğrenciden biri olan Kadiza Sultana'nın Suriye'de öldüğü bildirildi.
Avukat Tasnime Akunjee, ailesinin birkaç hafta önce Rakka, Suriye'deki ölümü hakkında bilgi aldığını ifade etti.
ITV News'un Perşembe günü bildirdiğine göre kendisinin grubun ülkede güçlü olduğu Rakka bölgesine yapılan bir Rus hava saldırısında öldüğü düşünülüyor.
Sultana, 17 yaşındaydı ve ailesine göre savaştan zarar görmüş olan ülkeden kaçmak ve Britanya'ya dönmek için plan yaparken öldü.
Akunjee "Bu durumun, başkaları için bir mezar taşı ve vasiyet olarak savaş bölgelerine gitmenin gerçekten riskli olduğunu vurgulamasını ve insanların bu seçimi yapma konusunda cesaretini kırmasını umut ediyoruz."
Şubat 2015'te Sultana ve doğu Londra'dan iki kız öğrenci Türkiye'ye giden bir uçağa ve ardından Suriye sınırına giden bir otobüse binmişti.
Sultana'nın ailesine Suriye'de bir IŞİD savaşçısı ile evlendiği ve aylar içinde dul kaldığı söylendi.
Reid, Clinton'un seçilmesi halinde Yüksek Mahkeme adayı olarak Garland'dan vazgeçmeyeceğini belirtti
Senatoda Demokratların Lideri Harry Reid, Demokratların başkan adayı Hillary Clinton'un başkan seçilmesi halinde Yüksek Mahkeme için Yargıç Merrick Garland'ı aday göstereceğine inandığını ifade etti.
Senatodaki Cumhuriyetçiler, Başkan Barack Obama'nın Mart ayında kendisini aday gösterdiği andan bu yana Garland'ın onaylanma sürecini engellemekteydi.
Senatonun Çoğunluk lideri Mitch McConnell, eski Yüksek Mahkeme Yargıcı Antonin Scalia'nın yerini alacak kişiyi yeni başkanın seçeceğini ifade etti.
Reid, Perşembe günü yapılan bir görüntülü konuşmada, Clinton'un Garland'ı seçeceğine inandığını ve "bunun için nedenlerinin olduğunu" ifade etti.
Daha sonra, Reid adına konuşan bir sözcü, kendisinin Garland'ı aday gösterip göstermeyeceği konusunda doğrudan Clinton ile konuşmadığını ve spekülasyonda bulunduğunu söyledi.
Kendisi Garland'ı övdü ve Clinton'un ekibinin yeni bir seçim yaparak "mevcut durumu bozmak" istemediğini ifade etti.
Garland, Columbia Eyaleti ABD Temyiz Mahkemesinin baş yargıcı.
Reid, Garland'ın aday gösterilmesini engelleyen Cumhuriyetçilerin, Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump'ın "yardakçıları" ve "yancıları" olduğunu ifade etti.
Trump'ın görev için uygun olmadığını belirtti.
Treats, 'erkekler için olduğu kadar kadınlar için de' bir çıplak takvimden yana olduğunu belirtti
Treats dergisi, 2017 yılı için 1970'lerin Pirelli'sinden ilham hazırlanılarak hazırlanmış bir takvim yayınlamak üzere fotoğrafçı David Bellemere ile birlikte çalışıyor.
Ancak ünlü ve çıplak kişiler yerine, 2017 NU İlham Perileri takvimi için yeni nesil top modeller bulmak için çalışıyorlar.
Treats'in başkanı Steve Shaw, bu yılın başlarında çıplaklık oranı yüksek olan bu derginin eski Playboy'lardan farklı olduğunu, çünkü "Playboy'un erkekler için olduğunu" ifade etmişti.
Bunu kadınlar için yapıyorum.
Belli ki takvimin de böyle olduğuna inanıyor.
Shaw, takvimle ilgili basın bülteninde "Erkekler gibi, kadınların da kadın vücudunun bu görüntülerine rahatlıkla ilham kaynağı olarak bakabilmesi için modası geçmeyen, klasik çıplaklığı sergilemeye geri dönmemiz gerekiyor" dedi.
Kadınlar, güzel bir sanat eseri olduğundan bu projenin bir parçası olmak isteyecek.
Modeller çevrimiçi olarak fotoğraf gönderebilir veya Los Angeles ve New York'taki açık görüşmelere katılabilir.
Vinil hedefi: plak satın alanlar gerçekte kim?
Orta yaşlı, yalnız erkekler vinile bayılıyor.
TümYalnızOrtaYaşlıErkeklerÖyleDeğil rumuzu altında muhteşem hakaretlerde bulunmak üzere yorum bölümüne gitmeden önce bu beyanın gerçek verilere dayandığını söylememize izin verin.
YouGov'a göre, çok bahsi geçen bir konu olan plakların geri dönüşü fiziksel bir nesnenin yarattığı yenilik peşindeki Y kuşağının değil, orta yaş nostaljisinin bir sonucu.
Yakın zamanda vinil albüm satın alanlar çoğunlukla 45 ve 54 yaşları arasında.
Aslına bakılırsa, 18-24 yaş grubu en düşük olasılık.
Bu aynı zamanda sadece meraklıların biriktirme eyleminden de kaynaklanmıyor; duygusal bir öneme sahip; daha yaşlı vinil alıcıları genellikle duygularını kendine saklamayı seven (%56 ve %53) ve yalnız kalmaktan keyif alan (%69 ve %66) kişiler.
Peki YouGov'un sonuçları doğru mu?
Bu blog, televizyonda yayınlanan bir haber olsaydı, kamera Soho'nun kalabalık bir caddesinde, mütevazı gri bir takım elbise ile yürürken, durmadan önce birçok jest sergilerken ve ellerimi birleştirip açtıktan sonra şunun gibi otoriter bir şey söylerken izlerdi: "O zaman bir göz atalım."
O zaman, bir göz atalım.
Soho'nun merkezi yavaş yavaş büyüsünü ve olağandışı havasını kaybederken (Bir zamanlar bağımsız satıcıların bulunduğu binalar artık oteller, Eats, Prets and Paperchases ile dolu) hala birkaç uzman plak mağazası mevcut.
Muhtemelen bir sonraki kısım için kameradan durmasını isterdim; bu mağazalardan bazılarındaki farklı erkeklerin yakınında durarak gözlem yoluyla yaşları ve duygusal durumları hakkında bilgi edinmeye çalışırdım.
Sister Ray'den (veri sayımı: iki genç kadın, üç orta yaşlı adam) Reckless Records'a (veri sayımı: sekiz orta yaşlı erkek, muhtemelen 20'li yaşlarında bir kadın) giderken takip ettiğim Glasgowlu Stuart (55), bir toplantı için öğleden sonrasını Londra'da geçiriyor ve boş birkaç saatini doldurmak için mağazalara göz atıyor.
Bir koleksiyoncu mu diye soruyorum.
"Sanırım öyleyim" diyor.
Yaklaşık 3000 ya da 4000 plağa sahibim.
Resmi yukarıda yer alan bu plaklar (resmi bana e-posta ile gönderdi, kendisini evine kadar takip etmedim) oturma odasının duvarlarını süslüyor.
Bu kadar çok sayıda albüm ve single toplamasının nedeni, kısmen harcanabilir gelirinin bir sonucu; artık ilk çıktığında parasının yetmediği plakları alabiliyor ve genç ve meteliksiz zamanlarında sattıklarını geri satın alabiliyor.
"Aldığım şeylerin çoğu 60'lar sonu 70'ler başında, ben daha 11 veya 12 yaşındayken çıkan şeyler; almak için çok genç olduklarım" diyor.
Plak satın alanların yalnız kalmayı seven, içe dönük insanlar olma olasılığının yüksek olduğu düşüncesine katılıyor ve ekliyor: "Sigara içmem, çok alkol de almam.
Benim kötü huyum bu.
Sister Ray'de çalışan Wez (25) de karşılaştığı müşterilerden çoğunun YouGov profiline uyduğunu düşünüyor.
Ancak kendisi, medyadaki abartılı reklamlardan etkilenen yeni bir dalga oluştuğunu, bu modanın geri geldiğini duyan kişilerin eski plakları geri satın alma ihtiyacı duyduğunu da fark etmiş.
Yaptığım görüşmelerde, normalde 1998 veya 1999 yılında insanların koleksiyonlarını elden çıkardığını anladım.
Önceleri CD satın almak için vinillerini satan müşteriler artık plakları geri almak için CD'lerini satıyor" diyor.
Bu, vinili yeniden canlandıran belirli bir yaştaki kişilerin artışınııklayabilir.
Peki ya plakların iddia edilen duygusal önemi?
Phonica gibi bir mağazada plak mağazalarının benzer kişilikte kişilerden oluşan rahatlık verici bir topluluk sunduğunu fark etmek birkaç saniyenizi alıyor.
Wez'e göre, bazı yaşça büyük müşteriler, özellikle temassız ödeme sistemine gücenmiş.
Bazı vinil tutkunları, dijital dünyadan bunalmış ve yeniden sakin gençlik anılarını anımsatan tanıdık plak kapaklarının istikrarına sığınmak istiyor olabilir.
Wez diyor ki; "Bazen bunun nedeni bir boşluğu doldurmak ya da materyal eşyaları bir tür konfor olarak görmek olabilir."
Kendim de bir koleksiyoncu olduğumdan bende bu var ve çoğu kişide de olduğunu düşünüyorum.
Bu kafanızı doldurmanın kolay bir yolu.
Bir plak yığınından fırlayan bir çalışma arkadaşı "Sosyal hizmet görevlileri gibiyiz" diyor.
Nisan ayında yapılan bir anket, geçtiğimiz ay vinil albüm alanların %50'sinin henüz albümü dinlemediğini açığa çıkardı.
Ankette aynı zamanda %41'inin hiç kullanmadığı bir pikabı olduğu ve yüzde 7'sinin de plak çaları olmadığı halde vinil satın aldığı ortaya çıktı.
Haberin bu aşamasında, muhtemelen bir dizi bossa nova bestesini incelerken son derece endişeli bir görünüm sergilerdim.
Bu geri dönüşün "ödül" yönü de Sounds of Universe'de (veri sayımı: üç orta yaşlı adam) çalışan Jonny (42) tarafından fark edilen bir unsur.
"Yakın zamanda biri bana geldi ve şunu söyledi: "Plak çalarım yok ancak rafımıza koymak için bir Radiohead plağı almak istiyorum"" dedi.
Bu büyük bir yüzdeyi temsil etmese de kesinlikle mevcut durumu yansıtıyor.
Daha fazla ürün, daha az müzik.
Şunu söyleyen kişiler var: "Plak çalarım yok."
Bunlar yaşlılar değil, gençler, onlu yaşlarının sonunda olan, bu konuya yeni giriş yapanlar.
Artık vinil için neredeyse tüm bir katı ayırmış olan Fopp'a vardığımda kitlenin oldukça değişken olduğunu görüyorum.
70'li yaşlarında çiftler, fotoğraf çeken turistler, genç oğlanlar ve orta yaşlı kadınlar var.
Atmosfer yukarıda bahsi geçen mağazalardan (Wild Beast'in son parçası) daha az dingin ve hoparlörlerden sakinleştirici caz yerine seks içerikli pop yayılıyor olsa da müşteriler arasında çeşitliliği görmek iyi.
Hiçbiri özellikle yalnız görünmüyor ancak birinin yanında 30 saniyeden uzun süre durarak onları rahatsız eden psikolojik travmaları çözümlemek zor.
Elanora (27), birkaç dakikadır Fopp'ta geziniyor ve indirimdeki plaklara göz atıyor.
Harcama yapmak yerine sadece vitrinlere bakmak için çıkmış.
Kendisi fazla kazanmadığından plak koleksiyonu yapma seçeneği olmadığını söylüyor.
Çok maliyetli.
Bilgisayardan ya da başka şekillerde müzik dinlemek daha kolay ancak vinilin güzelliği..." sevdalı biri gibi iç çekerek uzaklaşıyor.
Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum, gerçekten benzeri yok.
Son durağım yeni nesil vinil tutkunlarına ilham verdiği söylenen bir mağaza: Urban Outfitters.
Kot pantolonları inceliyormuş gibi yaparken bir baba ve kızının bir Crosley plak çalar satın alma konusundaki tartışması öncesinde bir süre Polaroid kameralar çevresinde toplanan bir grup genç kızı gözlemliyorum.
Solda Adele, Jeff Buckley, Amy Winehouse ve Fleetwood Mac'in plakları ile dolu bir merdiven boşluğu var; ortalama bir koleksiyon için olmazsa olmaz plaklar; modern ve klasiğin bir karışımı.
Kimse bakmıyor; belki de bunlar sadece dekorasyon amaçlı olduğu içindir, bazıları dokunulamayacak kadar yüksekte.
Bu tamamen "sanatsal bir vinil".
Ancak bu eşyalara duyulan merak, sektörün daha fazla para kazanması ve daha az müşteriyi Soho'nun derinliklerine göndereceği anlamına gelebilir; şikayet edebilecek fazla konu yok.
Çoğundan daha fazla para ve zamana sahip olan bir demografik grubun vinil gibi daha lüks eşyalara daha fazla para harcaması şaşırtıcı değil.
Ancak bulgularım, YouGov'un sonuçlarının en azından Soho plak mağazalarında doğru olduğunu gösteriyor; sayısı fazla olan, gerçeklikte, plak mağazalarında veya çevrimiçi forumlarda bulunan kadın koleksiyoncular ve vinil tutkunlarını hesaba katmıyorlar.
Bu kişiler, muhtemelen okulda veya ofislerde oldukça sıkı çalışıyor.
Bu kişiler kesinlikle Perşembe akşamlarını Berwick Caddesindeki plak mağazalarında gezerek, plakları inceleyerek ve hiçbir şeyden haberi olmayan orta yaşlı erkeklerin omuzlarının üzerinden bakan 30 yaşındaki sahte bir televizyon sunucusunun bakışlarından kaçarak geçirmiyor.
Grönland köpekbalığı, dünyadaki yaşayan en uzun ömürlü omurgalı hayvan - videolu haber
Bilim insanları, Grönland köpekbalığının gezegendeki omurgalılar arasında en uzun ömre sahip olanı olduğunu açıkladı.
Köpekbalıkları üzerinde çalışmalar yürüten Julius Nielsen, rekorun 272 ve 512 yaşları arasında olduğu düşünülen, beş metre uzunluğunda bir dişiye ait olduğunu ifade etti
Fransız mahkemesi, Jungle mülteci kampındaki mağazaların yıkılması yönündeki teklifi reddetti
Fransa'daki bir mahkeme, binlerce mültecinin yaşadığı Jungle kampındaki onlarca derme çatma mağaza ve restoranın yıkılması için Calais yetkililerinin yaptığı teklifi reddetti.
Bu haftaki görülen mahkeme duruşmasında, Calais yetkilileri, devletin kamp içindeki kişilerin sigaradan enerji içeceklerine kadar birçok ürün sattığı, saç kesimi yaptığı veya 50 sent (40p) karşılığı çay veya birkaç euro karşılığında temel yemeklerden sattığı toplam 72 derme çatma mağazanın yıkılması gerektiğini savundu.
Calais Valiliği, vergi ödenmeyen paralel bir ekonomi yarattıklarından ve yangın ve hijyen konusunda risk barındırdıklarından ötürü bu yerlerin yıkılması gerektiğini savundu.
Yardımsever gruplar, mahkemeye mağaza ve restoranların hayati önem taşıdığını, devlet destekli kuruluşlar ve diğer grupların sunduğu ücretsiz yiyeceklerin kamptaki artan nüfus için yeterli olmadığınııkladı.
Derme çatma mağazalar ve restoranların, sıklıkla ihtiyaç sahiplerine barınak ve ücretsiz yiyecek sağladığını savundular.
Lille'de bulunan bir mahkeme, 72 derme çatma mağazayı işleten kişilerin sınır dışı edilmesi için yasal bir dayanak olmadığını ancak Calais Valisinin endişelerinin de "tamamen anlaşılabilir" olduğunu ifade etti.
Yargıç Jean-François Molla, bakkallar, kafeler ve restoranların "son derece tehlikeli koşullarda" yaşayan insanları sadece beslemekten çok daha büyük bir rol üstlendiğini ifade etti.
Bu alanların, mülteciler ve gönüllüler için rahat toplantı noktaları sağladığını ifade etti.
Yıkılma tehlikesi altında olan yerlerden biri olan kâr amacı gütmeyen Jungle Çocuklar için Kitap Kafe, her gün 200 öğün yemek sunuyor, İngilizce ve Fransızca dersleri veriyor ve burada, kamptaki yüzlerce reşit olmayan mülteciye iltica konusunda tavsiyeler veriliyor.
170.000'in üzerinde kişi, çocuklar için olan bu kafeyi korumak için dilekçe imzaladı.
Guardian'a gönderilen bir mektupta, bu kapatma işleminin "bazıları daha sekiz yaşında olan bu çocuklar için bir facia olacağı" ifade edildi.
İki hayır kurumu, Help Refugees ve L'Auberge des Migrants, Cuma günü, sayısı yaz döneminde artan varışlardan sonra Jungle kampındaki nüfusun 9.000'in üzerine (bugüne kadarki en yüksek sayı) çıktığı tahmininde bulundu.
Fiji ustalık sınıfındaki altın sonrasında Britanya, rugby yedili şampiyonasında gümüş madalyayla yetindi
Büyük Britanya'nın Rugby 7'li Şampiyonasındaki etkileyici ilerlemesi, Fiji ile Perşembe günü yapılan finalde, Rio Deodoro Stadyumundaki 43-7 yenilgi sonrasında sona erdi.
Fiji, her renkten ilk Olimpiyat madalyası olan altın madalyayı almak için kavrama, pas, yan adım, destek, koşu hatları ve kas kuvveti konusunda ustalık dersi verdi.
Yenilgi sonrasında, Britanya, çok da kötü olmayan bir teselli ödülü olarak günün üçüncü gümüş madalyasını aldı ve Yeni Zelanda, Arjantin ve Güney Afrika'yı mağlup ettikleri Olimpiyat 7'li açılış turnuvasında gösterdikleri çabalardan artık gurur duyabilir.
Günün başında, yarı finalde 7-5 ezerek yendikleri Güney Afrika Ekibi sonrasında finalde onları bulmuş olabilir.
Ama yine de bu kadar formda olan bir Fiji, 15 kişilik bir takımı bile yenebilirdi.
Çok inanılır olmasa da belki Büyük Britanya en az bir Britanyalı'nın yarın altın madalya takacağını düşünerek teselli bulabilir: Fiji'nin baş antrenörü, Ben Ryan, Wimbledon'dan gelen bir İngiliz.
Bu Büyük Britanya için oldukça zorlu bir yolculuk oldu.
Sekiz yol önce, Ryan ile çalıştıklarında Adelaide Yedili Şampiyonasında her maçı kaybetmişlerdi.
Bu sefer, yalnızca birini kaybettiler.
Bu hezimet can acıtıcı olsa da gösterilen ilerleme gerçekten şaşkınlık verici.
Fiji, büyüleyici bir başlangıç yaptı, oyuncular, Büyük Britanya'nın topu alma girişimlerinin üzerinden adeta sekerek geçti.
Bu Kaptan Tom Mitchell ve ekibi için bir dizi hareketli otobüsün arasında koşmak gibiydi ve Dünya Serisi şampiyonları, Osea Kolinisao köşeden harekete geçtiğinde 5-0 öne geçti.
Dördüncü dakikada, Jerry Tuwai sağ kanattan falsolu başka bir sayı ile karşıya çıktı.
Maç 12-0'dı ve Büyük Britanya neredeyse daha topa dokunamamıştı.
Mitchell'ın harika müdahalesi, dağ gibi Leone Nakarawa'nın üçüncüyü atmasını önledi ancak bu yaptığı sadece Fiji'nin sayısını geciktirmek oldu.
Yedinci dakikada, Jasa Veremalua sağ köşeden sayı yaptı ve Büyük Britanya 17-0 geriye düştü.
İlk yarı bitimine sadece bir dakika kalmışken, Nakarawa en baştan gelerek bir sayı daha yaptı.
Daha sonra Vatemo Ravouvou, bazı zorlu Büyük Britanya müdahalelerinin arasından geçerek sayı için çizgiye uçtu.
Bu sayı ile, devre arasında skor 29-0'a ulaştı.
Fiji 7'li şampiyonada oynamak için kurulmuş bir takımken, Büyük Britanya henüz işin temellerini öğrenmeye çalışıyor gibiydi.
Durum aşağı yukarı böyle.
Büyük Britanya devre arasında büyük değişiklikler yaptı ve Fiji barajını kapattı; tam dört dakika boyunca ki bu da ilk yarıya göre iyi bir gelişmeydi ta ki Josua Tuisova mükemmel Fiji oyunu ile sahneye çıkana kadar.
Dan Norton, Büyük Britanya için bir denemede bulundu ve skoru 36-7 yapmak için sol köşeden sayı yapmayı denemiş olsa da oyun taraftarları şarkı söyleyen, bayrak sallayan ve dans eden Güney Denizi Adalılarının elindeydi.
Fiji'nin baştan sona neşeli yaklaşımına hayranlık duymamak gerçekten zordu.
Maa Viliame, son dakikalarda süslemeye gerek olmayan Fiji oyununun üzerine son eklemeleri de taptı.
Düdük çaldığında Fijililer kutlamalara başladı ve Büyük Britanya hezimete uğramış şekilde soyunma odasının yolunu tuttu.
Günün başında, Fiji, Japonya'yı yarı finalde 20-5 mağlup etmiş, Büyük Britanya da zorlu bir yarı final karşılaşmasında Güney Afrika ile karşı karşıya gelmişti; Britanya tek bir sayıyla öne geçti.
Kyle Brown, ilk yarıda Güney Afrika ekibini öne geçirse de Dan Norton baş döndürücü ayak hareketleri ile ikinci yarıda aldığı sayılarla öne geçti.
İngiltere'nin ilk 15'inde yer alan Anthony'nin kardeşi Marcus Watson'un harika müdahalesi ile zafer ve de gümüş madalya garantilendi.
Helen Glover ve Heather Stanning, antrenörlerinin kanserle mücadelesinden ilham alarak kürekte zafere koştu
Bu oyunlarda daha duygusal bir altın madalya olmayacak ve bu da önemli bir anlam taşıyor.
İlk hamleden sonuncuya kadar 220 azap verici nefes sonrasında Helen Glover ve Heather Stanning, Estacio da Lagoa'da altını kazandıkları anın çok daha anlamlı olabileceğini fark etti.
Her ne kadar kürekleri çeken iki kişi olsa da teknede üç ses vardı; kadınlar çift yarışında bu yıl İngiltere'de bu tür bir seviyeye ulaşan ilk kadınlar olarak arka arkaya ikinci altın Olimpiyat madalyasına ilerledikleri süreçte antrenörleri Robin Williams'ın sesi de teknede yankılanıyordu.
Hakimiyetleri oldukça açıktı; bu onların eşi benzeri görülmemiş, yenilmezlik serisinin 39. yarışıydı.
Biz kuğu zarafetinde yüzeyde süzülen iki harika sporcu görsek de bu görüntü zaferin niteliğini tam olarak yansıtmıyor.
Her kürek altın madalyasının arkasında, bu farkı yaratan artımlı kazanımları sağlayan istekli ellerden oluşan bir tabur var ve hiçbir el, 30 ay önce kanser teşhisi konduğunda bu günü görebilecek kadar yaşayıp yaşamayacağını bilmeyen antrenörleri kadar etkili değildi.
Onun dediği gibi, dokundular ve gittiler.
Ameliyatla müdahale edilebilecek türdeki mesane kanserine yakalandım ve bunu yaptılar.
Bunu yapmazlarsa, her yere gidiyor.
Bu oldukça kötü bir durum olurdu.
Bu, hayata bakışınızı biraz değiştiriyor.
Williams'a Aralık 2013'te teşhis konmuştu.
Kendisi, sezon dışında, 2014 yılının başında tedaviye başlayabildiği için üçlü çok şanslıydı, bu gibi durumlarda doğru bir ifade olur mu bilinmez ancak bu şekilde dikkat dağınıklığı en aza inebilecektir.
Ödeme almam gerekiyordu bu nedenle hızla iyileşmem lazımdı.
Bu benim için bir teşvikti.
Hastanedeydim ve birkaç adım atmamın yeterli olduğunu söylemelerine rağmen bahçede 6, 9, 15 metre kadar yürüyordum.
Bu şekilde başladı.
Kürek çekmek kendi başına bir yolculuk ama bu onu biraz daha büyütüyor.
Zafer sonrasında akılları kendi endişelerini aşmak için her zamankinden biraz fazla konuşan, gergin bir sabah geçirmiş olan Williams'daydı.
Kraliyet Topçu Birliği'nde yüzbaşı olan ve daha önce Afganistan'a gitmiş bulunan Stanning, "Bu hafta duygusal açıdan yıkılmış durumdaydım, belki bu biraz aşırı ama cidden anlamı çok büyük" dedi.
Bu, bunun benim için ne anlama geldiğini ve Helen, ben ve Robin'in ne kadar çok çalıştığını bir kere daha vurguluyor.
Helen ve Robin ile harika üç yıl geçirdim.
Robin olmasaydı biz de olmazdık bu nedenle dünyanın en iyi antrenörü olduğu için ona en büyük teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Çalışmak için daha iyi bir kişi ya da daha iyi bir antrenör bulamazdım.
Helen Glover ve Heather Stanning beş yıldır yarış kaybetmedi.
İkili, rakiplerinin ulaşamayacağı zorlu bir ritim tutturmuş durumda.
Yeni Zelanda ve Danimarka ekiplerinin arayı kapattığı son 500 metrede dahi Stanning ve Glover'ın gücü henüz tükenmemişti.
Kendimizi o ana kaptırmıştık.
Helen 'süreci izle, süreci izle' diye sesleniyordu.
Kapılıp gitmemek gerçekten önemli.
İyi bir başlangıç yapmıştık ve inanılmaz bir şey yapmaya da çalışmıyorduk.
Bugün havai fişeklerin patlamasını beklemiyorduk, sadece iyi kürek çekerek çıktığımız yarışı kazanmak istiyorduk ki bunu da yaptık.
İkili, gelecekte ne yapacağına karar vermeden önce bir yıl ara verecek.
Glover'ın önümüzdeki ay katılması gereken bir düğün var; kendisinin ve televizyon maceracısı Steve Backshall'ın düğünü.
Şimdilik sadece bu anın tadını çıkarmak istiyor.
Bunun benim son yarışım olduğunu söylemek istemedim.
Bu çok fazla baskı oluşturacaktı.
Londra'da bir Olimpiyat şampiyonu olduğumu fark etmem altı ayımı aldı.
Bu çok yeniydi ve çok stresliydim.
Burada, bu yaklaşık dört dakika sürdü.
Bu çok daha iyi bir his" dedi.
Los Angeles Merkez Kütüphanesi'nin çarpıcı mimarisini ön sıradan izleme şansı
Şehir merkezindeki Merkez Kütüphanesi'nin geçmişi hakkında bilgi edinin; şu kitabın yazarları Arnold Schwartzman ve Stephen Gee ile Mimarlık Tarihçileri/Güney Kaliforniya Bölgesinin düzenlediği toplantıya katılın: "Los Angeles Merkez Kütüphanesi: Sanat ve Mimarlık Tarihi" .
Gee ve Schwartzman'ın 1926 Bertram Goodhue tasarımının yanı sıra 1993 restorasyonun ve Hardy Holzman Pfeiffer Associates tarafından yapılan eklemenin görsellerini tartışmaları ve paylaşmaları planlandı.
Salon, 3050 Wilshire Bulvarında bulunan Art Deco Güneybatı Hukuk Fakültesi (eski adı Bullocks Wilshire) Salle Moderne'de 21 Ağustos'ta 14.00 - 16.00 saatleri arasında açık olacak.
Katılımcılar, Orta Salonu, Dönem Odalarını, Kaktüs Odasını ve Çay Odasını gezebilecek.
Biletlerin önceden alınması gerekmektedir: Ücretler SAH/SCC üyeleri için 15$ ve üye olmayanlar için 25$ olacaktır.
DTLA'daki açık bir sanayi alanı sıcak bir dönüşümden geçiyor
Los Angeles'ın Merkez Kütüphanesi'nin 90. kuruluş yıl dönümü bir kitaptan başka neyle kutlanabilirdi ki?
Bulgaristan 8 Aydır İlk Defa Enflasyon Değerlerini Açıkladı
Ulusal istatistiklere göre Haziran ayında Bulgaristan'daki aylık enflasyon %1 düzeyindeydi.
Bu, yıllardır görülen en yüksek değer (Haziran 2012'den bu yana) olmakla birlikte geçtiğimiz yıl pozitif %0,2'lik değer sonrasında Ekim ayından bu yana sıfırın üzerinde görülen ilk değer.
CPI tarafından son 12 ay (Ağustos 2015 - Temmuz 2016) için ölçülen ortalama yıllık enflasyon, önceki 12 ay (Ağustos 2014 - Temmuz 2015) ile karşılaştırıldığında -%0,8'di.
Temmuz 2016'daki tüketici fiyat endeksi Haziran 2016 ile karşılaştırıldığında %101,0'dı, yani aylık enflasyon %1,0 düzeyindeydi.
Yılın başından bu yana enflasyon oranı (Temmuz 2016 ile Aralık 2015 karşılaştırması) farkı -%0,2'ydi ve Temmuz 2016 ile Temmuz 2015 arası aylık enflasyon farkı ise -%0,2 oldu.
Temmuz 2016'da önceki ay ile karşılaştırıldığında, aşağıdaki tüketici ürünü gruplarında fiyat artışı gözlemlendi: Gıda ve alkolsüz içecekler (%1,7), ulaşım (%1,8), eğlence ve kültür (%6,3), restoranlar ve oteller (%1,2), muhtelif mal ve hizmetler (%0,3).
Giyecek ve ayakkabı (%2,2), mobilya, ev ekipmanı ve rutin bakım (%0,5) ve sağlık (%0,1) gruplarında fiyatlar düştü.
Alkollü içecekler ve tütün mamulleri, konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar; haberleşme ve eğitim gruplarında fiyatlar aynı seviyede kaldı.
Snapchat "Anime" Efekti, Asyalı Karikatürü olarak Eleştirildi
Snapchat bu filtre için animelerden esinlenildiğini söylese de bazı gözlemciler bunun ırksal açıdan duyarsızlık olduğunu ifade ediyor.
Snapchat, mercek aracı ile her gün 150 milyon civarı kullanıcının gerçekliği değiştirerek absürt seviyede kimlikleriyle oynayabilmesini sağlıyor.
Kendinizi bir ananasa, köpeğe veya bir Roy Lichtenstein resminden fırlamış bir karaktere dönüştürebilirsiniz.
Mercekler, her gün 30 milyonun üzerinde geliştirilmiş özçekim oluşturan pervasız, özellik değiştirici araçlardır.
Yanlış atılan adımlar, hızla kamunun hafızasına kazılmaktadır.
Snapchat mercekleri, geçmişte uygulamanın siyahi sınıflandırmayı desteklediği veya beyazlaştırılmış cilt tonlarını güzellik ideali olarak sunduğu suçlamalarıyla karşılaşmıştı.
Bu nedenle, bu hafta sundukları, kullanıcıları çekik gözlü, bozuk dişli ve şişkin yanaklı hale getiren lens nedeniyle, bazı eleştirmenler şirketi bunun Asyalıları karikatürize eden bir "Asyalı maskesi" olduğu yönünde eleştirdi.
Ve bu yinelenen ihtilafların şirketin çeşitlilik ile ilgili daha büyük bir soruna işaret edip etmediğini merak ettiler.
Haberler ve öfke, Çarşamba günü The Verge ve Motherboard'un haberleri ile yayıldı ve bir gün sonra Snapchat özelliği kaldırdığını duyurdu.
Şirket bir açıklamada bulundu: Mercek, Asyalıların karikatürize edilmesi için değil, anime karakterlere hürmeten hazırlanmıştı.
Ancak ırkçılık deneyimi olan gözlemciler için bu mercek, can acıtan stereotipleri hatırlattı.
Diğer kişilerse anime karşılaştırmasını genel olarak reddetti.
Kore kökenli Amerikalı bir sanat öğrencisi olan ve fotoğraflar hakkında yazdığı tweet bolca paylaşılan Grace Sparapani, bir e-postada merceğin "en hafif ifadeyle acı ve rahatsızlık verici" olduğunu söyledi.
"Kötü Asyalı karikatürü ile filtrenin etkilerinin yan yana karşılaştırması söz konusu olduğunda tartışmanın zor olduğunu ekledi.
Bu da filtrenin yalnızca Asyalı maskesi değil, aynı zamanda aşağılayıcı düzeyde bir Asyalı maskesi olduğunu gösteriyor.
Snapchat, kültürel tetikleyici mekanizmaları aşan tek şirket değil.
Amerikan kültürünün, kurumların toplantı odalarından Hollywood'a ve hepimizin ellerinde taşıdığı cihazlara kadar birçok alanda çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda sonsuz bir çatışma içinde olduğu görülüyor.
Ve Snapchat'in hitap ettiği, ırk çeşitliliği diğer karşıtlarından daha fazla olan geniş genç kitle de daha yüksek bir hassasiyet beklentisi içinde olabilecekleri şeklinde yorumlanabilir.
Perşembe günü yapılan bir röportajda, 25 yaşındaki Katie Zhu, Snapchat'in merceklerinden biri bir kullanıcı için küçük düşürücü bir görüntü oluşturduğunda, "bu tür hareketlerin eskisi gibi fark edilmemesinin çok daha zor olduğunu" söyledi.
Perşembe günü, Medium için çalışan bir ürün yöneticisi ve mühendis olan Bayan Zhu, Snapchat hesabını silmeye karar verdi ve herkese de bu yönde çağrı yaptı.
Medium için yazdığı makalede ve telefonla yapılan röportajda, ırk ile ilgili çatışmaların Snapchat'teki işe alım uygulamalarında çeşitlilik konusundaki eksiklikleri yansıttığına inandığını ifade etti.
Bayan Zhu, şirketin çoğunluğu beyaz erkeklerden oluşan lider ekibini eleştirerek makalesini bir etiket ile sonlandırdı: #SnapchatiSilin.
Çin kökenli bir Amerikalı olan Bayan Zhu "Ya personeli arasında farklı ırklar yeterli çeşitlilikte bulunmadığından bu tür kararlar verebiliyorlar ya da orada çalışan ve farklı ırklara mensup kişiler olsa da bu kişiler kendilerini konuşabilecek kadar güvende veya rahat hissetmiyor" dedi.
Diğer gözlemciler de kendisinin Snapchat'in büyük oranda yanıtsız bıraktığı bu şikayet konusundaki görüşlerini paylaşıyor.
Şirket, özel şirket durumunu vurgulayarak personeli arasındaki çeşitlilik ile ilgili rakamları paylaşmıyor.
Perşembe günü, Snapchat personelinin ırksal kökenlerini paylaşmayı reddetti ancak bir sözcüye göre, şirket kısa süre önce yeterli düzeyde temsil edilmeyen popülasyonlara odaklanılması ve dahil etme çalışmalarını dahili olarak artırmak amacıyla bir işe alım sorumlusunu bünyesine kattı.
Bayan Zhu, kendi açısından, Snapchat hesabını kapalı tutacağını belirtti ve ekledi "Bunun doğru olmadığını söyleyebilecek bizim gibi daha fazla kullanıcıya ihtiyaçlarının olup olmadığını merak ediyorum."
Kongre Paneli, Askeri Yetkililerin, IŞİD İstihbaratını Tahrif Ettiğini Söyledi
Perşembe günü yayınlanan bir raporda, bir kongre paneli, Amerika Birleşik Devletleri Merkezi Komuta Yetkililerinin, Irak ve Suriye'de İslam Devleti'ne karşı yürütülen savaşa dair sahadaki olaylardan daha iyimser bir resim çizmek üzere istihbarat raporlarını tahrif ettiğini bildirdi.
Sarayın Silahlı Hizmetler Komitesi, İstihbarat Komitesi ve Savunma Ödeneği Alt Komitesinin Cumhuriyetçi kurul başkanlarının oluşturduğu bir çalışma kolunun hazırladığı bir ara rapor, Üstlerinin Amerika kuvvetlerinin İslam Devleti'nin değerlendirmelerini değiştirdiğini söyleyen Merkezi Komuta istihbarat analistleri arasında "yaygın bir memnuniyetsizlik" olduğunu tespit etti.
Centcom olarak bilinen Merkezi Komuta, Tampa, Fla.'da bulunan ve Orta Doğu ve Orta Asya'daki Amerikan ordusu operasyonlarını denetleyen bir askeri karargahtır.
Rapor hakkındaki bir haber bülteninde şu ifadeler yer almıştır: "Kıdemli Centcom liderleri tarafından onaylanan istihbarat sonuçları, tipik olarak ABD'nin terörü önleme çalışmalarına dair sahadaki gerçeklerin gösterdiğinden daha pozitif bir resim çizmekte ve sürekli olarak istihbarat topluluğunun diğer elemanlarının oluşturduğu analizlerden çok daha pozitif sonuçlar sunmaktadır."
Kaliforniyalı Cumhuriyetçi Temsilci Ken Calvert, "Centcom'da olanlar kabul edilemez; üst düzey karar mercilerine kötü analizler sunulurken savaşçı birliklerimiz sıkıntı çekmektedir" demiştir.
Centcom'daki liderlik başarısızlıkları kuruluşun en üst seviyelerine ulaşmış durumdadır.
10 sayfalık rapor, Merkezi Komuta'nın Amerika'nın Iraklı kuvvetlere eğitim verme çalışmalarına dair açıklaması ve analizinde yer alan, 2014 ve 2015 yılındaki kalıcı sorunların da ayrıntılarını da vermiştir.
Her ne kadar, kıdemli Obama idaresi yetkililerinin raporların değiştirilmesi yönünde emir verdiğine dair kesin deliller olmasa da analizcilerin IŞİD ve DAEŞ olarak da bilinen İslam Devleti'nin yarattığı tehdide dair daha iyimser bir bakış açısı sunma konusunda Centcom liderlerinden baskı hissettiği açıklanmaktadır.
Raporda "2015 yılının ilk yarısında, birçok Merkezi Komut basın bülteni, beyanı ve kongre ifadeleri fiili olaylardan kayda değer oranda daha pozitifti" denmektedir.
Örneğin; bir Centcom yetkilisi, kamuya açık olarak Musul'un geri alınması için büyük bir askeri saldırının Nisan veya Mayıs 2015 kadar erken bir dönemde yapılabileceğini ifade etmiştir.
Irak'ın en büyük ikinci şehri olan Musul, halen İslam Devleti'nin kontrolündedir.
Kansas'ın Cumhuriyetçi Temsilcisi Mike Pompeo, bir beyanında "Aylar süren araştırma sonrasında bu husus oldukça açık bir şekilde anlaşılmıştır" demiştir.
2014 yılının ortalarından 2015 yılının ortalarına kadar Amerika Birleşik Devletleri'nin Merkezi Komutasının en kıdemli istihbarat liderleri, Irak'ta IŞİD'in oluşturduğu tehdidin önemsiz gibi lanse edilmesi için komutanın istihbarat sonuçlarını manipüle etmiştir.
Cumhuriyetçiler, analistlerin İslam Devleti hakkındaki istihbaratın manipüle edildiği yönündeki endişelerini dile getirdiğini öğrendikten sonra bir çalışma kolu oluşturmuştur.
İncelemeler devam ettikçe , Perşembe günü yayınlanan raporu, çok daha kapsamlı bulgular izleyecektir.
Savunma Bakanlığı genel müfettişi tarafından yürütülmekte olan başka bir Centcom istihbaratı incelemesi de mevcuttur.
Saray İstihbarat Komitesinin Demokrat üyeleri de Perşembe günü Cumhuriyetçi çalışma kolunun vardığı bazı sonuçlara katılan kendi bulgularını yayınlamıştır.
Komitenin Demokrat başkanı Temsilci Adam B. Schiff, bir beyanında "2014 ve 2015 yılları arasında Centcom, DAEŞ ve Irak Güvenlik Kuvvetleri hakkındaki istihbarat değerlendirmelerinde son derece dar görüşlü bir süreç oluşturmuştur" demiştir.
Bay Schiff'e göre bu süreç "istihbarat sonuçlarının yayınlanmasını geciktirmiş", analistler arasında moral bozukluğuna yol açmış ve "karşıt görüşlere yeterince yer vermemiştir."
Ancak Bay Schiff ve Demokratlar, Beyaz Saray'ın Centcom analistlerinin sonuçlarını "önceden belirlenmiş veya siyasi bir anlatma" uydurma konusunda baskı uyguladığına dair bir bulguya ulaşmadıklarını ifade etmiştir.
Kongre incelemesinin ön sonuçları Daily Beast tarafından Salı günü duyurulmuştur.
Geçtiğimiz Ağustos ayında, New York Times, Centcom analistleri tarafından yapılan şikayetler sonrasında açılan bir Pentagon müfettişi genel incelemesinin mevcut olduğunu bildirmiştir.
Üst Teğmen Komutan Patrick Evans, bir Pentagon sözcüsü olarak, bir beyanında genel müfettişin incelemesinin devam ettiği süreçte Savunma Bakanlığının kongre raporuna dair bir yorum yapmayacağını ifade etmiştir.
Ancak kendisi, "uzmanların bazı durumlarda karmaşık verilerin yorumlanması konusunda anlaşmazlığa düşebileceklerini ve istihbarat topluluğu ile Savunma Bakanlığının bu önemli milli güvenlik hususları ile ilgili olarak sağlıklı diyaloğu desteklediğini" söylemiştir.
Araştırma, Irak ve Suriye'de Amerika öncülüğündeki bombalama operasyonunun devam edip etmediğine dair sorunun ötesinde yankı uyandıracaktır (bu, her geçen gün daha fazla Savunma yetkilisi tarafından ortaya atılan bir savdır).
Ancak geçen sene yapılan suçlamalar, Başkan Obama'nın Irak, Afganistan, Libya ve diğer kriz noktalarında askeri operasyonların dürüst değerlendirmeleri için Merkezi Komuta'ya ne kadar güvenebileceği sorusunu ortaya çıkarmıştır.
İslam Devleti istihbaratının yansıtılmasına dair eleştiriler, Centcom istihbarat analisti Gregory Hooker'ın, Başkan George W. Bush idaresinin birçok analistin itirazına rağmen Irak'ta küçük bir kuvvet bulundurulmasını savunduğu ve 2003'teki işgal sonrasını yeterince düşünmediğini ifade eden bir makale yazdığı sırada başlamıştır ve on yıldan uzun süredir tartışılmaktadır.
Bay Hooker, aynı zamanda İslam Devleti istihbaratı ile ilgili isyanda da önemli bir rol oynamıştır.
Yetkililer, Bay Hooker'ın ekibinin geçen sene aksi yöndeki kamu açıklamalarına rağmen İslam Devleti'nin elinde bulundurduğu rafinerilere karşı yapılan hava saldırılarının karaborsada petrol satmak için geçici rafineriler inşa etmiş olduklarından, terörist grubun mali kaynaklarını kayda değer oranda etkilemediği sonucuna ulaştığını belirtmiştir.
Ancak The Times'ın Eylül ayında belirttiği üzere bu bulgu Merkezi Komuta'nın dışına çıkmamıştır.
Centcom'un o zamanki kumandanı General Lloyd J. Austin III'ün geçen sene, Senato'daki açıklaması birçok yasa koyucu tarafından savaşın son derece pozitif bir değerlendirmesi olarak görüldüğü için eleştirilere maruz kalmıştır.
General Austin Nisan ayında emekli olmuş ve Merkezi Komutaya onun yerini alan kişi General Joseph L. Votel.
Britanya ile Karşılaşmaya hazırlanan ABD Kadınlar Çim Hokeyi Takımı Arka Arkaya 4. Zaferini Kazandı
Katie Bam, Japonya'ya karşı aldığı 6-1'lik galibiyette üç gol attıktan bir gün sonra, Perşembe günü Amerikalıların Hindistan'ı 3-0 yendiği karşılaşmada Amerika Birleşik Devletleri kadınlar çim hokeyi takımının ilk iki golünü atmıştır.
İki maçta beş gol akılda kalıcı bir ustalık gerektiriyor gibi görünse de Bam (27), aynı şeyi daha önce de yapıp yapmadığından emin olmadığını söyledi.
Kendisi "Hiçbir fikrim yok" dedi.
Gollerinin kaydını tutan insanlardan değilim.
Bildiği ise şu: Amerikalılar Olimpiyat turnuvasında 4-0 önde ve Perşembe günü Japonya'yı 2-0 yenmesi sonrasında namağlup olarak yoluna devam eden Britanya ile gruptaki ilk sırayı paylaşmaktadır.
Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri, Cumartesi günü ilk turun son oyunu için karşı karşıya gelecek.
Her iki takım da çeyrek finale çıkmaya hak kazandı ve maç, altı takımlık grubun maçlarını kimin birinci ve kimin ikinci bitireceğini belirleyecek.
Grup maçlarını birinci bitiren takım, çeyrek finaller başladığında başka bir grubun lideri olan güçlü Hollanda ekibi ile biraz daha uzun bir süre karşı karşıya gelmeyecek.
Ancak Cumartesi günkü maç sonrasında Amerikalılar, 12 takım arasından sonuncu geldikleri Londra Olimpiyatları'ndan sonra burada şaşırtıcı bir ilerleme göstererek sansasyon yarattı.
Bam bu takımdaydı.
Kendisi Blue Bell, Pa.'da büyüdü; çim hokeyi sopasını eline ilk aldığında 3 yaşındaydı (ikiz ablaları Drexel'de bu sporla ilgileniyormuş) ve 16 yaşında milli takıma katılarak takımın en genç oyuncusu oldu.
Son kadroya giremediği için 2008 Olimpiyatlarını kaçırdı.
Daha sonra kendisi ve takım arkadaşları için çoğu şeyin yolunda gitmediği 2012 yılı geldi.
Sonraki yıl, bir İngiliz antrenör Craig Parnham göreve getirildi ve işler değişmeye başladı.
Bam "Kültürel bir değişiklik, zihinsel bir değişiklik, fiziksel bir değişiklik" diyor.
Artık Londra'daki gibi çalışmıyoruz.
Tamamen dönüşümden geçtik.
Perşembe gecesi, Bam, yakından ters bir vuruş ile ilk yarının ilk sayısını aldı.
Hindistan turnuvada henüz bir galibiyet almamıştı ancak takım şaşırtıcı düzeyde dayanıklılık göstererek Bam'in devreye girdiği üçüncü çeyreğe kadar skoru 1-0 olarak korumayı başardı.
Sahanın solundan topla uzun bir koşu yaptı ve daha sonra ortaya kıvrılarak topu kaleye attı ve Amerikalıları 2-0 öne geçirdi.
Melissa Gonzales, dördüncü çeyreğin ortalarına doğru son golü attı.
Bu, ilk üç zaferde birer gole izin veren Amerika Birleşik Devletleri kalecisi Jackie Briggs'in, turnuvada gol yemediği ilk maçtı.
Şansııldı.
Bam'in de öyle.
Parnham "Şu an iyi bir yerdeyiz" dedi ancak bu yerin ne kadar iyi olduğu Cumartesi günkü maçın sonucuna bağlı.
Olimpiyat Hırsının Ortasında Trambolin Dinginliği
Nerede olursanız olun, saat kaç olursa olsun, Olimpiyatlar devam ediyor.
Rio de Janeiro'daki etkinlikler hırs dolu bir rekabet ve çalışmayı temsil ediyor ve sanki hiç bitmeyecek ya da kaçınılamayacak gibi.
Olimpiyat meşalesinin kendisi yüzücüden, jimnastikçiye oradan triatloncuya iletilen bir alevli baton gibi.
Simone Biles, Katie Ledecky veya Michael Phelps ve Chad le Clos arasındaki çekişme hakkında bir şey duymadan televizyon izleyemiyor, gazete okuyamıyor ya da bir kafede komşunuzun söylediklerine kulak veremiyorsunuz.
Ve Logan Dooley de var.
İlk defa Olimpiyatlara katılan Bay Dooley, sponsorluklar ve kendinizi iyi hissetmenizi öğütleyen TV reklamları arasında adeta bir yüzücü, jimnastikçi veya eskrimci gibi gamzeli bir kalp atışı yumağı, prime time saatlerinde gösterilen adlardan biri olabilir.
Ancak Lake Forest, Kaliforniya'dan Bay Dooley (28) Olimpiyatlarda trambolinde altın madalya için mücadele ediyor.
Olimpiyat alevi her etkinliği eşit seviyede aydınlatmıyor.
Merkezden uzakta, kısmen gölgede evrensel olarak tanınmayan sporlar var: havalı tüfek atıcılığı, okçuluk, badminton, tekvando.
Her zaman kurbağalama bizimle olacak, uzun süre de olması dileğiyle.
Ancak kişisel olarak en sevdiğimi belirtmem gerekirse, trambolinin gizli büyüsüne dikkat çekmek isterim.
Her ne kadar trambolin Sidney oyunlarında tanıtıldığı 2000 yılından beri bir Olimpiyat etkinliği olarak tanınıyor olsa da aradaki 16 yılda sorduğum çok az kişi bunun bir Olimpiyat sporu olduğunun farkına varmamıştı.
Bu bölgesel bir cehalet olabilir.
Amerika Birleşik Devletleri, yarışması için atletleri gönderse de trambolinde hiç madalya kazanmadı ve 2012 yılına kadar finallere yükselen bir yarışmacısı olmamıştı.
Erkeklerde ödülleri Çinliler ve Ruslar, kadınlarda ise Çinliler ve Kanadalılar paylaşma eğilimindeydi.
Çin'den Dong Dong ve Kanada'dan Rosie MacLennan bu yıl Londra'da aldıkları altın madalyaları korumaya çalışacak.
Ancak trambolin adeta mazlum bir etkinlik olarak dikkat çekiyor; bunun nedeni kısmen bilinçsiz kulaklarda Olimpiyatlar yerine palyaço okuluna layık olduğunun düşünülmesi olabilir.
Burada uzman olmadığımı itiraf etmeliyim, sadece konuya ilgim var.
Komik bir potansiyeli var (asla sonlanmayan sıçramanın yarattığı çizgi film benzeri titreme gibi) ancak temelde bir araya getirdiği iki spor olan jimnastik ve dalışın zarafetini de yansıtıyor.
"Trambolin" kelimesi, İspanyolca el trampolin kelimesinden geliyor; bu da "tramplen" anlamını taşıyor.
Şampiyon adayları büyük bir trambolinde neredeyse havadan 30 fit yükseğe sıçrıyor ve kendilerinden ayaklarının üzerine inmeden önce bir dizi hareket (burkma, pike ve salto) yapmaları isteniyor.
Resmi Olimpiyat programına göre icra, zorluk ve "uçuş süresine" göre değerlendiriliyorlar.
Rio'da 17 ülkeden 16 erkek, 16 kadın olmak üzere otuz iki atlet mücadele edecek.
Olimpiyatlarda en sık görülen ilerleme doğrudan ileri olandır.
Madalya almayı umanlar, altın arayışlarında bazı durumlarda bitiş noktasına kadar, bazı durumlarda da geri ileri, yukarı aşağı hareketlerle daha uzağa, daha hızlı ve daha yukarı çıkmalı.
Sadece bitiş çizgisi ya da başlangıç duvarı peşinde değiller, aynı zamanda televizyonda yayında başka bir zorlu çizgi var; dünya veya Olimpiyat rekoru.
Bu azimli çaba asil, imrenilesi ve hatta aşırı düzeylerde; bir izleyiciyi bile gözyaşlarına boğmak için yeterli.
Ancak bu, tam da Oyunları izlerken hafif yorucu bulduğum özelliklerden.
Trambolin, tüm bunlara bir ara verebilmenizi sağlıyor.
Trambolindekiler yukarı doğru hareket eder.
Hedefleri ileri yönde hareket değildir.
Yukarı doğru sıçrar, astronot gibi ağırlıksız görünerek yukarı çıkar, aşağı iner ve yeniden zahmetsizce yukarı çıkar.
Tabii ki de rekabet ya da zorluk olmadığı söylenemez ancak rutin süresince sonuca ulaşmak için hummalı bir çalışma, uzaklıkta kaybolma yoktur, sadece zaman ve yer çekiminin hayal gibi, zarif bir şekilde askıya alınması.
Bir Olimpiyat yarışı ne kadar dingin olabilirse o kadar dingin.
Kadınların sıralamaları ve ardından finalleri Cuma öğleden sonra 13.00'te düzenlenecektir Doğu saatiyle; erkekler Cumartesi günü yine 13'te.
NBC, her iki günde de finalleri öğleden sonra blok olarak 14.00'ten itibaren yayınlayacak.
Olimpiyat çılgınlığının tam da ortasında, genel arbedede göz ardı edilebilecek sessiz ve harika bir an vaat ediyorlar.
Ve bilinç The Wall Street Journal'a göre Amerika Birleşik Devletleri erkek jimnastikçilerinin kısa süre önce önerdiği gibi sadece göz süzmek ve nesneleştirmek için erkek atlet sunarak artacaksa, Bay Dooley'nin yeni hayranlarını beklediğini söyleyebiliriz.
Uzun süredir ABD'nin Müttefiki olan Etiyopya'da "Bir Nesil Protestoda"
Etiyopya'da Şiddet İçeren Protestolar
Etiyopya'da siyasi değişim talep eden göstericiler, hükümetin şiddetli direnci ile karşılaştı.
Şahitler, çok sayıda protestocunun polis ile girilen çatışmada ölümcül silah darbeleri aldığını söylüyor.
Etiyopya çökmek üzere mi?
Geçtiğimiz on yılda, Afrika'nın en istikrarlı uluslarından biri ve hızlı büyüyen ekonomisi ile Batı için sağlam bir müttefik olmuştu.
Ancak geçtiğimiz aylarda yapılan hükümet karşıtı protestolar, her geçen gün daha fazla bölgeye yayılarak ülkeyi sarstı.
Sadece geçtiğimiz hafta, binlerce kişi sokağa çıkarak temel siyasi değişiklik talebinde bulundu.
İnsan hakları gruplarına göre, hükümetin buna tepkisi oldukça acımasızdı.
Şahitler, polis memurlarının çok sayıda silahsız göstericiyi vurduğunu ve öldürdüğünü söyledi.
Geçtiğimiz senenin sonlarından veya bu yılın başlarından olduğu düşünülen protesto görüntülerinde, bir duvara karşı ellerini dayayıp durmak zorunda kalan gençleri kırbaçlayan güvenlik yetkilileri görülüyor.
En üst düzeydeki Birleşmiş Milletler insan hakları yetkilisi şu an ayrıntılı bir inceleme yapılmasını istiyor.
Bir araştırma grubu olan Uluslararası Kriz Grubunun Somali Yarımadası proje direktörü Rashid Abdi "Bu ülkeyi bir arada tutmak her zaman zor oldu ve ilerlemek çok daha zor olacak" dedi.
Etiyopya, Nijerya'dan sonra Afrika'nın nüfusu en yüksek uluslarındandır ve istikrarı Batı tarafından takdir edilmektedir.
Amerikan ordusu ve istihbarat hizmetleri, başta Somali olmak üzere bölgedeki terörist tehditleri ile mücadele için Etiyopyalılar ile yakın çalışmalar yürütmektedir ve Afrika'da Batı'dan bu denli yardım gören çok az ülke vardır.
Etiyopya'nın ekonomisi, etkileyici bir şekilde büyümektedir.
Altyapısı etkili bir şekilde iyileştirilmiştir; başkent Addis Ababa'da yeni bir banliyö treni dahi mevcuttur.
Ve sokakları da genellikle sessiz, güvenli ve temizdir.
Her ne kadar Etiyopya'da demokrasinin en iyi örneği sergilenmese de (insan hakları grupları sürekli olarak hükümetin baskıcı tavrına atıfta bulunmaktadır) ülke içi muhalefet oldukça sınırlıydı, muhalifler etkili bir şekilde susturulmaktaydı.
Çoğu sürgüne gönderildi, hapse atıldı, öldürüldü veya çölün en uzak köşelerine sürüldü.
Ancak bu durum değişmek üzere olabilir.
Orta Etiyopya'dan bir üniversite öğretim görevlisi olan Seyoum Teshome "İnsanları boğar ve onlara protestodan başka seçenek sunmazsanız, bu olaylar çıkar" demiştir.
Gençlik tamamen protesto halinde.
Bir nesil protestoda.
Arazi kullanımından iktidardaki koalisyonun güç konusunda uyguladığı baskılara kadar birçok şikayet mevcut.
Geçtiğimiz yılki oldukça eleştiri alan seçim sonrasında, iktidar partisi ve müttefikleri, muhaliflerin doldurduğu son koltuğu da aldı ve artık Parlamentonun yüzde 100'ünü kontrol edebiliyor.
Aynı zamanda, Haziran ayında yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği savaşa yol açan sivri ve ihtilaflı hat olan Eritre ile sınırdaki gerilimler de artıyor.
Analistler, Oromo Özgürlük Cephesi veya Ogaden Ulusal Özgürlük Cephesi gibi geçtiğimiz yıllarda ortadan kalkan ayrılıı grupların bu türbülanstan istifade ederek yeniden silahlanmasından korkuyor.
Yıllardır yüzeyin altında kaynamakta olan acı duyguların neden şimdi patlamakta olduğunu açıklayan birkaç faktör var.
Birincisi masum görünüyor: akıllı telefonlar.
Ucuz akıllı telefonlar yaygınlaştıkça ve internet hizmeti sağlandıkça, yalnızca birkaç yıl önce büyük sayıda Etiyopyalı sosyal medya kullanarak iletişim kurmaya başladı.
Hükümet, özellikle protesto zamanlarında sıklıkla yaptığı gibi Facebook ve Twitter'a erişimi kapattığında dahi çoğu kişi konumlarını gizleyen internet vekil sunucuları aracılığıyla iletişim kurabiliyordu.
Birkaç genç Etiyopyalı, protestolar için bu şekilde toplandıklarını söyledi.
İkinci olarak, Etiyopya'nın iki büyük etnik grubu olan Oromolar ve Amharalar arasındaki dayanışma da arttı.
Oromolar ve Amharalar normalde müttefik değil.
Çok uzun zamandır, Etiyopya'nın baskın olarak Hıristiyan olan dağlık bölgelerinden Amharalar politikada ve işletmede öne çıkarak çoğu Müslüman olan ve düz arazilerde yaşanan Oromoları istismar etmekteydi.
Ancak bu durum da değişiyor.
Bir Oromo lideri olan Mulatu Gemechu "Bir şemsiye altında toplanıp işbirliği yapma yönünde ilerliyoruz" dedi.
En büyük protestolar Amhara ve Oromo bölgelerinde görüldü.
Çoğu Amhara ve Oromo, Etiyopya'nın, nüfusun yaklaşık yüzde 6'sını oluşturan ve ordu, istihbarat hizmetleri, ticaret ve politikada baskın olan Tigrayan etnik grubu üyeleri tarafından adil olmayan şekilde domine edildiğini düşünüyor.
Huzursuzluğun ardında yatan üçüncü neden de Meles Zenawi'nin ölümü oldu.
Eski isyan lideri Bay Meles, 2012 yılında açıklanmayan bir hastalıktan ölene kadar 17 yıl boyunca Etiyopya'nın başbakanı olarak görev yaptı.
Herkesin göremediğini gören, bir taktik dehası olduğu düşünülüyordu.
Analistler, onun özellikle huzursuzluğun ilk işaretlerini tespit etme ve rakipleri teskin etme ve etkisizleştirme konusunda uzman olduğunu söylüyor.
Çatışma analisti Bay Abdi "Mevcut rejim bu temel bilgiye sahip değil" dedi.
Etiyopya'nın yeni başbakanı Hailemariam Desalegn, Bay Meles'in yerini doldurmak üzere görece belirsizlik içinde seçildi.
Kuzey Etiyopya'nın Tigray bölgesinden gelen Bay Meles'in aksine, Bay Hailemariam güneylidir.
Analistler, kendisinin Tigrayanların kontrol ettiği güvenlik hizmetlerinin güvenini kazanamadığını söylüyor.
Sonuç olarak daha fazla korku ile daha fazla kan döküldü.
Etiyopya'nın bu tür bir karışıklık konusundaki son tecrübesi, 2005 yılında binlerce kişinin analistlerin hükümetin baştan savma bir seçim sonrasında yaptığı hırsızlıklar sonrasındaki protestosuydu.
Bunu takip eden önlemlerde, her ne kadar geçtiğimiz aydan az olsa da birçok protestocu öldürüldü ve bu karışıklık dönemi de göreceli olarak daha hızlı bir şekilde geçti.
Kalkınma uzmanları, Etiyopya'nın liderlerini yeni banliyö treni gibi vizyon sahibi altyapı planlamaları ve yoksullukla mücadele konusundaki kayda değer ilerlemeler için övdü.
Ancak bunun Etiyopya hükümetine karşı duyulan kinin artmasını durdurmadığıık.
Ve bu tehlikeli ve etnik bir hal alıyor.
Geçtiğimiz ay, bir Amhara kasabası olan Gondar'daki protestocular, Tigrayanların sahibi olduğu işletmelere saldırdı ve Tigrayan nefreti sosyal medyada da artış gösteriyor.
Analistler, protestoların Amerika Birleşik Devletleri ve Batı'daki diğer müttefikleri garip bir durumda bıraktığını söylüyor.
Amerika hükümeti, Etiyopya'yı komşu Somali üzerinde insansız hava aracı uçuşları için üs olarak kullanıyordu; ancak kısa süre önce bu üssün kapatıldığı söylendi.
Batııkça demokrasiyi desteklemek istese de halihazırda kırılgan bir bölgedeki bu müttefikinin de parçalanmasını istemiyor.
Bay Abdi "Bu" dedi ve ekledi "çok ince bir ip üzerinde yürümek gibi."
Donald Trump, Obama'nın IŞİD'i Kurduğu Yönündeki İddiasını "Alaycılık" olarak Açıkladı
Donald J. Trump, Cuma günü, geçtiğimiz hafta birkaç defa ısrarla Başkan Obama ve Hillary Clinton'un İslam Devleti terör grubunun "kurucuları" olduğunu iddia ederken ciddi olmadığını öne sürerek kampanyası çevresindeki son ihtilafı ortadan kaldırmaya çalıştı.
Bu açıklama, Cumhuriyetçi başkan adayının Amerikan halkı ile açıkça iletişim kurma becerisi hakkında yeni sorular doğurdu.
Aynı zamanda bu kargaşa yaratan süreçte onu savunmak için elinden geleni yapan vekillerini de ima ettiğinin bu olmadığına dair beyanııklamaya çalıştıkları süreçte garip bir konuma soktu.
Bay Trump, Çarşamba gecesi bir mitingde bu önermede bulunduktan sonra Perşembe günü tezini daha da kuvvetlendirerek röportajlarda başkan ve Bayan Clinton'ın IŞİD'i kurduğunu gerçekten ima ettiği konusunda ısrarcı oldu.
Ancak Cuma günü sabah erken saatlerde Twitter üzerinden yaptığı gönderide, Bay Trump, sadece alaycı bir ifadede bulunduğunu söyledi.
Gönderi, Bay Trump'ın bir dizi röportajda bu suçlama konusunda ciddi olduğunu ifade ettiği bir gün öncesinden tamamen geri adım attığını gösteriyordu.
Muhafazakar radyo programcısı Hugh Hewitt, Bay Obama'nın IŞİD'i yok etmek istediğini hatırlatarak Bay Trump'ın bu yorumu yumuşatmasında ona yardımcı olmayı denediğinde, Cumhuriyetçi başkan adayı buna inanmadığını söyledi.
Bay Trump, anketlerdeki düşüş sonrasında kampanyasının odağını değiştirmeye çalışırken son karmaşa ortaya çıktı.
Bay Trump ve Bayan Clinton, bu hafta Michigan'da ekonomi konusunda birbiriyle çatışan konuşmalar yaptı.
Cuma günü, Bay Trump yeniden bu konuya dönmek istedi.
Yine Twitter üzerinden konuşarak Bayan Clinton'ın tekliflerinin vergileri artıracağını ve kendisinin konuşmasını sıkıcı bulduğunu ifade etti.
Bay Trump alaycılık savunmasını daha önce de kullanmıştı.
Temmuz ayının sonlarına doğru, Rusların Bayan Clinton'un e-postalarına korsan saldırıda bulunmasını öneren bir görünüm sergiledikten sonra büyük eleştirilerle karşılaştıktan sonra, bu yorumları "Tabii ki de bunu alaycı bir şekilde söyledim" diyerek açıklamıştı.
Bu yaklaşım, Bay Trump'ın politik konuşma sınırlarını zorlamasını ve gereken yerde geri adım atmasını sağlıyor.
Her iki adayın da kullandığı dili izleyen bir iletişim uzmanı olan Ruth Sherman "Bunun belirli mesajların kendisini destekleyenler tarafından nasıl tepki gördüğünü test ederek, tepkiye bağlı olarak bir şekilde "açıklama" yapmasını sağlayan bir düzen" dedi.
Ancak aynı zamanda, bu beyanlarını bilerek veriyor ve farklı merceklerden bakıldığında filtrelenecek kadar belirsiz olduğunu biliyor.
Geçtiğimiz günlerde anketlerde düşüşe geçtikten sonra Bay Trump, genel seçim kitlesi için havayı yumuşatmak yerine çok daha saldırgan bir tutum benimsedi.
Cuma günü yayınlanan yeni bir NBC/Wall Street Journal/Marist anketi, Bay Trump'in Kuzey Coraline, Virginia ve Colorado'da Bayan Clinton'ın bayağı gerisinde olduğu ve Florida'da sıkı bir yarış mevcut olduğunu gösterdi.
Her ne kadar Bay Trump genellikle söylediği kışkırtıcı şeyler için özür dilemekten kaçınsa da kendisini eleştirenleri sözlerini saptırmakla veya mizahını anlamamakla suçluyor.
Ancak başkanlık kampanyasının son aylarında çok daha fazla incelemeye maruz kalan Bay Trump'ın şakaları, yorumları ne kadar kışkırtıcı olsa da kamuda onu desteklemek durumunda kalan sadık destekçilerini zor durumda bırakıyor.
Eski New York City belediye başkanı Rudolph W. Giuliani, Bay Trump'ın en öne çıkan destekçilerinden biri olarak Perşembe günü CNN ile yaptığı röportajda adayı savunmak için elinden geleni yaptı.
Bay Trump'ın, Bay Obama ve Bayan Clinton'un İslam Devleti'ni kurduğu yönündeki tezinin doğruluğu hakkında soru sorulduğunda, Bay Giuliani "Bence meşru, siyasi bir eleştiri yapıyor" dedi.
Bir açıdan bakıldığında, Obama'dan önce IŞİD bilinmeyen, küçük bir kuruluştu, onları sevimli bulanlar tamamen hatalıydı ve askerlerin Irak'tan çekilmesi nedeniyle bu oldu.
Öne çıkan çoğu Cumhuriyetçi, Bayan Clinton'ın dışişleri bakanlığını yaptığı Obama idaresinin Orta Doğu'daki durum ile agresif bir şekilde başa çıkmakta başarısız olduğunu ve IŞİD'in büyümesine neden olduğunu savunmaya çalışıyor.
Cuma günü Pennsylvania'da yapılacak mitingler öncesinde, Trump Twitter üzerinden haber medyasını her kelimesini çarpıtmak ve ona karşı taraflı davranmakla suçlamaya devam ediyor.
Kendisini çözmeye çalışan "zavallı, acınası" televizyon uzmanlarıyla alay ederek "Bunu yapamazlar!" dedi.
Bazı Demokratlar, Bay Trump'ın öne sürdüğü bahaneyle alay ederek bunun kendisinin başkanlığa uygun olmadığı yönünde delil olduğunu söyledi.
Bir Zamanlar Fiyatlarla Baş Edemeyen Kafe Greenpoint'te Yeniden Bizimle
Williamsburg'da sadece nakit ile çalışan eski püskü bir yer olan Verb Cafe Wi-Fi bağlantısı sunmasa da 15 yıl boyunca harika kahve sunuyordu.
Doğal olarak, Bedford Avenue'daki mağazasında fiyatlarla baş edemedi.
2014 yazında Verb'ün yerini alan mağaza Soap Cherie kap kek şeklinde sabunlar satıyor.
Bölge sakinleri, bunun nezihleştirilen şehrin son kaybı olduğunu ifade ederek yakındı.
Sanatçı Molly Crabapple Twitter'a şunu yazdı. "New York değişimdir, bunu biliyorum ancak yine de CBGB'nin gittiğine ve Chelsea Hotel'in boşaltıldığına ve Verb'ün artık bir sabun mağazası olduğuna inanamıyorum."
Ama New York değişim olduğu kadar yeniden icat etme şehri.
Geçtiğimiz Kasım ayında Greenpoint'te, orijinal konumundan bir milden daha az uzaklıkta, kuzeyde yenilenmiş bir Verb Cafe açıldı.
Yeni Verb Cafe Wi-Fi bağlantısına sahip ve kredi kartı kabul ediyor ancak bazı eski çalışanları ve benzer basit havasını koruyor.
Kahve de halen iyi.
Yeni Verb'ün başında, eski kafenin uzun süreli çalışanı yeni yerin de sahibi ve genel müdürü olan Cisco Rodriguez bulunuyor.
Kendisi 2001 yılında Verb'e katılmış ve sonuna kadar da kalmış.
Bir müşteri bu yeni yer için kendisine finansman teklif ettiğinde bunu yapmaktan heyecan duyacağını söyledi.
Bay Rodriguez (36), çoğu şeyi aynı bıraktı.
Verb, simitler için aynı distribütörü kullanıyor ve aynı modelden bir espresso makinesi satın aldı.
Hatta eski Verb'ün ışıkları burada yeniden kullanıldı.
Ancak Bay Rodriguez, biraz da değişik tecrübeler sunmak istediğini söyledi.
Yeni malzemeler ekledi.
Pastırmalı-yumurtalı-ve-peynirli sandviçler menüde mevcut ve kapari ve sotelenmiş soğan gibi malzemeler de sunuluyor.
Esmer-pirinç kaseleri var.
Kafe artık bira servisi yapmıyor ancak taze meyve suları sunuyor.
Dokuz ay sonra, Bay Rodriguez, eski müdavimlerin kararlı bir şekilde gelmeye başladığını fark ettiğini söyledi.
Kendisi "Birçok eski müşterimiz de Williamsburg'daki fiyatlarla baş edemedi" dedi.
Geçtiğimiz Pazar günü, Rebecca Oliveira da bu müşterilerden biriydi.
Bayan Oliveira (34) Williamsburg'da yaşıyor ve Verb'e sık sık gidiyordu.
Greenpoint'e taşındıktan sonra dahi bu yolda ilerlemekten vazgeçmedi.
Verb kapandıktan sonra bir süre boyunca kahve içmeye ara verdiğini söyledi.
"Sevdiğim şeyin Verb'deki kahve ve kültür olduğunu fark ettim" dedi.
Artık yeniden kahve içmeye başladı ancak geçen gün olağan buzlu kahvesi yerine yeni bir eklenti olan çiya karışımını seçti.
Başka bir müdavim olan Tom Rosenthal 2003 yılından itibaren düzenli olarak Verb'e gitmiş.
İşten önce oraya gider ve hep aynı siparişi verirmiş.
"Her gün, yediyi çeyrek geçe, hiç şaşmadan içeri girerdim ve benim her günkü tereyağlı simit siparişimi hazırlarlardı" dedi.
Fotoğraf Bay Rodriguez değişiklik yapmak istediğini ve menüye yeni malzemeler eklediğini söyledi.
Bugünlerde, Bay Rosenthal halen her zamanki siparişini alıyor olsa da bazen her günkü simit siparişine pastırma, yumurta ve peynir ekleyerek biraz değişiklik yapıyor.
Bay Rodriguez, eski mekanın yerini alan sabun mağazasına dargın olmadığını söyledi.
Aslına bakılırsa, Soap Cherie'nin sahipleri, kafenin soğuk demlenen kahvesini kullanarak Verb için özel bir sabun yapmayı teklif etti.
Bay Rodriguez "Sanırım hala bu teklifi kabul edebiliriz" dedi.
Ve Greenpoint'in geleneksel Polonyalı sakinleri de bu kafeyi benimsedi.
Yeni müşterilerden biri menüyü Lehçeye tercüme etti ve Bay Rodriguez, yeni komşularının da kendilerini iyi hissetmesi için yakın zamanda bu menüyü sergileyecek bir alan bulacağını söyledi.
Yeni konumun başka avantajları da var.
Yerel meyve suyu mağazası, soğuk demlenmiş kahveyi şişelemek ve satmak istiyor.
Kafenin bitişikteki binaya yayılarak genişletilmesi olasılığı var.
Çoğu müşteri için eski favorilerini bulabilecekleri yeni bir Verb'ün mevcut olması dahi yeterli.
Joseph Whitt düzenli bir müşteriydi ve mekan kapatıldıktan sonra çok üzülmüştü.
Yeni mekan açıldığında, Bay Whitt içeri girip kahve alabilmenin kendisini evinde hissettirdiğini söyledi.
"Bunu koklamam gerekiyordu" dedi.
Kriz Zamanının Depresif Yiyeceği "A Square Meal" kitabında
1933 yılının Mart ayında, Başkanlık koltuğuna oturmasının hemen ardından, Franklin Delano Roosevelt, Oval Ofis'te öğle yemeğine oturdu.
Boğazına düşkün biri olan Başkan Roosevelt, kaz ciğeri ezmesi ve Maryland kaplumbağa çorbası gibi süslü Fifth Avenue yiyeceklerini seviyordu.
O günkü menüsü çok daha mütevaziydi: domates soslu haşlanmış yumurta, patates püresi ve tatlı olarak da kuru erikli puding.
Jane Ziegelman "Bu, sıkıntı çeken kişiler ile yemek konusunda dayanışma kurmaya yönelik bir eylemdi" dedi.
Eşi Andrew Coe, ekledi: "Bu aynı zamanda nasıl yemeleri gerektiği konusunda Amerikalılara verilen bir mesajdı."
Brooklyn Heights'da yaşayan çift, yemek tarihçisi.
Bay Coe'nun son kitabı "Chop Suey", Amerika'da Çin mutfağı hakkındaydı ve Bayan Ziegelman da "97 Orchard" adlı kitabında Aşağı Doğu Bölgesindeki gecekondularda yaşanan hayatları yemek üzerinden anlatıyordu.
Birlikte çalıştıkları yeni kitap olan ve Salı günü Harper tarafından yayınlanacak olan "A Square Meal", Büyük Buhran döneminde Amerika yemeklerinin tarihini anlatıyor.
Kendileri de yemek konusunda dayanışma sergileyerek krizin başladığı sene olan 1929'dan bu yana varlık gösteren, Flatiron bölgesinde yer alan Eisenberg Sandviç Büfesinde akşam yemeği için bir muhabir ile buluştular.
Bayan Ziegelman (54), krem peynirli ve zeytinli sandviç sipariş ederken, Bay Coe (57), hindi, patates püresi ve sebze oturtmayı tercih etti.
Çift, muhabirin rulo köfte siparişini Kriz dönemi yemeklerinin tartışılması için uygun buldu.
Bayan Ziegelman "Somunlar çok popülerdi" dedi.
Yer fıstığı somunu, ciğer somunu, kuru fasulye somunu vardı.
Bunlar bir malzeme ile malzemeyi yayan ucuz bir şeyden yapılıyordu.
Size akşam yemeğinde yetecek kadar yer fıstığı yediğinizi düşünün.
Bay Coe, yüzünü ekşitti.
"Kurşun gibi insanın midesine oturmuş olmalı" dedi.
Krizden önceki yıllarda, özellikle kırsal alanlarda Amerika'daki sofralar açık büfe gibiydi.
Kadınlar, çiftlikte çalışan erkekler için yemek pişiriyor ve kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeklerinde taze pişmiş turtalar servis ediliyordu.
1. Dünya Savaşı'nda açlıktan ölen Avrupalılara Amerikalılar yemek gönderiyordu. "A Square Meal", ulusun bir anda bolluk merkezi olmaktan çıkması ile başa çıkma yöntemlerinin tarihini açıklıyor.
Bay Coe, kendisi ve eşinin bu konu hakkında yazma isteğinin nedenini açıklarken "Bu, yemeğin Amerikalılar için merkezi, endişe verici bir husus haline geldiği bir dönemdi" demiştir.
Yeni bütçe rejimi de eşit derecede endişe vericiydi: Somunlar ve güveçler gibi gizemli yiyecekler temel tüketim ürünü haline geldi, Bayan Ziegelman'ın belirttiğine göre "güveçler kalan yemeklerin değerlendirilmesi için harika bir yöntemdi" bu şekilde aşçılar kremalı bir sos kaplaması ile alttaki iştah kapatıcı malzemeleri gizleyebiliyordu.
Taze meyvelerin yerini daha ucuz olan kurutulmuş meyveler aldı.
Yıllar boyunca Amerikan yemeklerin merkezinde bulunan et, tutumlu bir şekilde pay edilen bir lüks haline geldi.
Kalori ve besin değeri için ilginç karışımlar denendi ve doyum hissi tat veya genel mutfak anlayışının önüne geçti.
Bayan Ziegelman, tarifleri de içeren kitabı için araştırma yaparken, o döneme ait fıstık ezmesi dolgulu fırında soğan yemeğini hazırladı.
Bay Coe, "Bu akşam yemeği sofrasında sevilen bir katkı değildi" dedi.
Bayan Ziegelman bunu destekledi: "Bu gerçeküstüydü."
Fıstık ezmesinin fırında soğan ile hiçbir ortak noktası yok.
Çoğu ev ekonomisi tarifinde bu öne çıkan bir özellikti.
Aralarında Federal Ev Ekonomisi Bürosu sorumlusu Louise Stanley'in de bulunduğu Ev ekonomisi uzmanları, 1923 ile 1943 tarihleri arasında, ülkenin yemek yeme alışkanlıklarını daha önce hiç olmadığı gibi yönlendirdi.
Tarif ve makaleleri gazete ve dergilerde yayınlayarak kadınları "tasarruflu" olmaları konusunda teşvik ettiler ve havuçlu kremalı spagetti gibi bulamaçları lezzetli yiyeceklere dönüştürme mücadelesini yaygınlaştırdılar.
"A Square Meal" tarihî leziz lokmalardan oluşan bir ziyafet.
Başkan Herbert Hoover'ın bırakın pasta yiyeyim tavrı gibi hükümetin aç vatandaşlarına verdiği yanıtlar son derece iştah açıcı.
Kendisi bir yandan kamuya çocukluğundaki basit Iowa çiftçi yemeklerini överken, diğer yandan dönüştüğü milyoner entelektüel gibi yemekler yiyordu.
Bay Coe, "Salatalık soslu balık gibi Avrupa mutfağı lezzetlerini yemeyi seviyordu" dedi.
Yemeklerini akşam yemeklerine uygun ceketler giyerek, neredeyse tamamen altın kaplamalı bir yemek odasında yiyordu.
Gerçeklerden son derece uzaktı.
Eşi Eleanor, midesi ile örnek olması konusunda onu teşvik etmese, Başkan Roosevelt de aynı hataya düşebilirdi.
Kitabın anlattığına göre, Bayan Roosevelt'in lezzete hiç önem vermeyen bir yardımcıyı işe almasıyla Beyaz Saray'da sadece şimdiye kadar hazırlanmış "en kederli yiyecekler değil, aynı zamanda en kasvetli şekilde hazırlanan tabaklar" sunulmaya başladı.
Ülke yeniden ayakları üzerine çıktıktan sonra, kriz dönemindeki yemek yapma yöntemlerinden çoğu bir kenara bırakıldı.
Bayan Ziegelman'a göre kalori ve beslenmeye odaklı anlayış ve bilimin yemek pişirmeye uygulanma şekli devam ediyor.
Çift, kitabı yazarken Bayan Ziegelman'ın annesinin yemek yeme alışkanlıklarından, çok şey öğrendiğini ifade etti - örneğin, yemeği asla çöpe atamıyordu.
Bay Coe "Yiyecek israfı onu gerçekten korkutuyordu" dedi.
Bayan Ziegelman, eski anılarından bahsetti: "Gerçekten insanları hasta ettiği oldu."
Kremalı çörek vakası yaşanmıştı.
Eisenberg'de tabaklar toplandıktan sonra, kendisi ve Bay Coe, evde hazırladıkları bir tatlıyı çıkardı: Başkan Roosevelt'in öğle yemeğinde yediği kuru erikli tatlı.
Bayan Ziegelman "Buna çırpılmış kuru erik deniyor" dedi ve ekledi en sık başvurulan numara, bu mütevazı tariflere havalı bir ad vermekti.
Çırpılmış krema yoktu; sadece kuru erik, biraz un, şeker, su ve tarçın.
Herkes tereddütlü bir şekilde kahverengi yapışkan bulamaca kaşığını daldırdı.
Şaşırtıcı bir şekilde çok da kötü değildi.
Bay Coe, ikinci ve üçüncü kaşığı aldı.
Tasarruflu olabilecek biri gibi eşine "Biraz kıyılmış ceviz parçası iyi olurdu" dedi.
Merck ile Hepatit C patenti mücadelesinde Gilead avukat ücretlerini alacak
ABD bölge yargıcının kararına göre Gilead Sciences Inc, ilaç üreticisi Merck & Co Inc ile yürütülen hepatit C patenti davası ile ilgili avukatlık ücretlerini alma hakkı kazandı.
ABD'li yargıç Merck'in yalancı şahitlik ve diğer etik dışı uygulamaları da içeren bir dizi yanlış davranışta bulunduğunu tespit ettikten sonra, Gilead, Haziran ayında Gilead'in büyük başarı elde etmiş ilaçları Sovaldi ve Harvoni ile ilgili iki Merck patentinin ihlali için 200 milyon dolar tazminat ödemekten azledilmişti.
Perşembe günkü duruşmada ABD Bölge Yargıcı Beth Labson Freeman, Gilead'in dava savunması sırasında oluşan ücretler için tazmin edilmeye hakkı olduğunu ifade etti.
Merck, karaciğer hastalarının yüzde 90'ından fazlasını iyileştirebilen yeni nesil hepatit C ilaçları ile pazarın hakimi olan Gilead'e yetişmeye çalışıyor.
Dava, Gilead ve Merck'in birbirini dava ederek Gilead'in ilaçlarının aktif maddesi olan sofosbuvir için yapılan laboratuvar çalışmalarının mülkiyeti konusunda hak iddia ettikleri 2013 yılına dayanıyor.
ABD destekli kuvvetler, Membiç'in kontrolünün tamamen İslam Devleti'nden alındığını ifade etti
Cuma günü, grup sözcüsü, ABD destekli kuvvetler, şehrin içindeki son İslam Devleti savaşçılarının da Türkiye sınırı yakınında, kuzeyde bulunan Membiç şehrinin kontrolünü tamamen ele geçirdiğini söyledi.
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) şehirde saklanan kalan bir grup militanın da ayrılması sonrasında, şehri temizleme aşamasında.
SDG ile ittifak halindeki Membiç Askeri Konseyinden Şarfan Derviş, Routers'a, kendilerinin militanların elinde bulunan 2000'in üzerinde sivil rehineyi serbest bıraktıklarını bildirdi.
Kendisi Routers'a "Şehir artık tamamen kontrolümüz altında ancak temizleme çalışmaları yürütüyoruz" dedi.
Clinton ailesi, 2015 yılında 10,75 milyon dolar kazandı ve yüzde 34,2 oranında federal vergi ödedi
Hillary Clinton, Cuma günü Demokratların Başkan adayı ve eşinin geçtiğimiz sene 10,75 milyon dolar kazandığını ve yürürlükte olan yüzde 34,2 oranda federal vergi ödediğini gösteren 2015 yılı vergi beyanınııkladı.
2015 yılında, Clinton ailesi, çoğu Clinton Vakfı'na olmak üzere hayır kurumlarına 1 milyon dolar katkı sağladı, eski başkan Bill Clinton konuşma ücretlerinden yaklaşık 5,3 milyon dolar kazandı ve eski dışişleri bakanı, Dışişleri Bakanlığı'nda geçirdiği süre ile ilgili olarak Simon & Schuster yayınevinden çıkan kitabı için 3 milyon dolar gelir elde ettiğini beyan etti.
Clinton'un aday arkadaşı ABD'li Senatör, Virginia'dan Tim Kaine, eşi Anne Holton ile 10 yıllık vergi beyanını yayınladı.
2015 yılında yüzde 20,3 oranda federal vergi ödediler.
Clinton kampanyası görevlisi Jennifer Palmieri bir beyanında "Hillary Clinton ve Tim Kaine mali şeffaflık için standardı belirlemeye devam ediyor" dedi.
Bunun aksine, Donald Trump ise önce yaptığı vergi beyanlarınııklama vaatleri konusunda sahte bahanelerin arkasına saklanıyor ve geri adım atıyor.
Her ne kadar yasalar gerektirmese de ABD başkan adaylarının vergi beyanlarını kamuya açık olarak sunması bir gelenektir.
New York'lu bir iş adamı olan Trump ve avukatları, beyanların yayınlanmasının reddedilme nedeninin Gelirler İdaresi tarafından yürütülen bir denetim olduğunu ifade etti.
Demokratik adayın beyanları ile bağlantılı olarak Clinton kampanyası görevlisi Ian Sams "Sıra sizde" tweet'ini attı.
Perşembe günü, Trump'ın özel dava vekili Michael Cohen, CNN'e denetimler tamamlanana kadar Trump'ın bunları yayınlamasına izin vermeyeceğini söyledi.
2012 yılında Cumhuriyetçilerin başkan adayı olan Mitt Romney ve diğer Cumhuriyetçileri de içeren Trump'ı eleştiren grup, bu reddetme durumunun kendisinin özvarlığı, hayır kurumlarına yaptığı katkılar, iş anlaşmaları ve Rusya ile olanlar da dahil olmak üzere birçok diğer bağlantı konusunda soru işaretleri oluşturduğunu ifade etti.
Clinton, Cuma günü üst düzey Cumhuriyetçilerin Trump'a vergilerini açıklama konusunda baskı uyguladığını gösteren bir çevrimiçi video yayınlayarak bu durumun üzerine gitti.
Perşembe günü, Michigan'da yapılan bir ekonomi konuşmasında bu sorunu dile getirdi.
Kendisi, kalabalığa "On yıllar boyunca her başkan adayının yaptığını yapmayı, vergi beyanlarını yayınlamayı reddediyor" dedi.
Politico, Trump'ın 1990'lı yıllarda iki yıl boyunca neredeyse hiç vergi ödemediğini bildirdi ve Cuma günü, New York Times iş bölümü köşe yazarı bir dizi vergi avukatı ve muhasebecinin durumun hala bu şekilde devam ediyor olabileceğine dair ifadelerini paylaştı.
Federal vergi oranları, başkanlık seçiminde önemli bir sorun haline geldi.
Clinton, yılda 1 milyon dolar üzerinde kazancı olanların en az yüzde 30 oranda vergi ödemesini sağlayacak olan, milyarder yatırımcı Warren Buffet'in adını alan bir kural teklifi sundu.
Başkan Obama da bu teklifi destekliyor.
Geçtiğimiz hafta, Nebraska, Omaha'daki bir Clinton mitinginde, Berkshire Hathaway grubu orada faaliyet gösteren Buffett, Trump'a gelmesi ve vergi beyanını sunması konusunda meydan okudu.
Buffet, kendisinin de IRS denetiminden geçmekte olduğunu ve Trump'ın vergi tahsilat kurumundan değil, seçmenlerden "korktuğunu" ifade etti.
Clinton, kampanyasında 2007'ye kadar olan vergi beyanlarını yayınladı.
Şu anda New York, Chappaqua'da yaşamakta olan Clinton ailesi, 2007 ile 2014 yılları arasında yaklaşık olarak yüzde 32 oranda ortalama federal vergi ödemiştir ve birleşik vergi oranı yaklaşık yüzde 40,5'e ulaşmaktadır.
Clinton ailesinin 2015 yılı için beyanı, çoğu Amerikalının aksine, gelirlerinin yalnızca 100 dolar kadarının ücretlerden geldiğini göstermektedir.
Ana yatırımları bir düşük maliyetli endeks yatırım fonudur ve Clinton ailesi, temettü ve faiz gelirlerinin 109.000 dolar olduğunu beyan etmiştir.
Ek haberi hazırlayan Kevin Drawbaugh; Düzenleyen Jonathan Oatis
Toz kırmızı biberli kondomlar, kestane fişekleri Tanzanya'da fillerin korunmasına destek oluyor
Tanzanya'daki çevreciler, fillerin insan yerleşim alanlarına girmesini önlemek için alışılmadık bir yöntem kullanıyor; onlara toz kırmızı biber dolu kondomlar atıyorlar.
Yöntemin etkili olduğu kanıtlandı ve bu fikri birkaç yıl önce bulan Honeyguide Vakfı ile ABD merkezli Doğayı Koruma Birliği bunun tanıtılması için adım attı; kuzey Tanzanya'daki köylerde gönüllüleri evlerini ve ekinlerini hayvanlara zarar vermeden korumanın şiddet içermeyen, dört adımdan oluşan yöntemini kullanma konusunda eğitmeye başladı.
Daha önce çoğu kişi kendini savunmak için mızrak kullanıyordu.
Cuma günü, hayvanların korunmasına adanmış olan Dünya Fil Günü.
Honeyguide idari direktörü Damian Bell, bir beyanında "Araç setini geliştirdiğimizden bu yana bu topluluklardaki tutumu değiştiğini gördük; artık fillere zarar vermeden filleri arazilerinden uzak tutabilecekleri konusunda daha fazla özgüven sahibiler" dedi.
İlk iki adım, geçen file fener tutmayı ve korna çalmayı içeriyor.
Bunun mümkün olmadığı durumlarda "kırmızı biber bulutu" adı verilen şey atılıyor.
Toprakla karıştırılan toz kırmızı biber, bir kestane fişeği ile kondoma koyuluyor, sadece fünye açıkta kalacak şekilde ucu kapatılıyor.
Yakıldığında kondom bir patlama sesiyle açılıyor ve havaya toz halinde kırmızı biber saçılıyor.
Bir nefes dahi filleri aksi yöne göndermeye yetiyor.
Son çare ise havaya havai fişek fırlatan, yüksek sesli, parlak bir patlamaya neden olan bir mancınık kullanmak.
Yahudi film yapımcısı, Arapların "talebi" üzerine İsrail'in telefon kodunu kaldıran Berlin'deki oteli yerden yere vurdu - RT News
Yahudi kökenli bir Fransız film yapımcısı, Berlin'deki Kempinski Bristol otelinin İsrail'in telefon kodunu listelemediğini ve çalışanın Arap müşterilerin "taleplerini" öne sürdüğünü açığa çıkardıktan sonra medyada sansasyona yol açtı.
Soykırım ile ilgili "Shoah" belgeselinin yazarlarından Claude Lanzmann, Alman yayın organı FAZ'a yazdığıık mektup ile Berlin'deki Kempinski Bristol Hotel'e duyduğu öfkeyi dile getirdi.
Lanzmann, kısa süre önceki kalışında otelin sağladığı telefon kodlarının listesinde İsrail'i bulmaya çalıştı.
Ancak ülke, odadan doğrudan aranabilecek devletler arasında yer almıyordu.
2016 yılında, yeni Almanya'nın başkenti Berlin'de İsrail nasıl saf dışı bırakılabilir ve yok edilebilir?
Yazdı Lanzmann.
Bunun yerine, Kempinski Bristol, İsrail'i kendi çağrı merkezi üzerinden arama olanağı sunuyor.
Film yapımcısı, bir açıklama almak için durumu otelin resepsiyonuna bildirdi.
Lanzmann, aldığı yanıtın "onu şok ettiğini" yazdı.
Otelin sekreteri bu tedbirin "Kempinski-Hotels yönetiminin kasıtlı bir kararı" ile alındığını ifade etti.
Bu hareketin altında yatan neden, film yapımcısının çok daha sinirlenmesine neden oldu.
Lanzmann'ın belirttiğine göre, çalışan "Konuklarımızın çoğu Arap ve İsrail'in kodunun silinmesini istediler" dedi.
Suddeutsche Zeitung'un haberine göre İsrail'in Almanya büyükelçisi Yakov Hadas-Handelsman bu durumu "büyük bir utanç" olarak nitelendirdi.
Bu durum bizi dehşete düşürdü ve çok şaşırttı.
Bu gerçekten büyük bir utanç.
Bunun Almanya'da ve böyle bir otel zincirinde olmuş olması çok daha büyük bir rezalet.
Bunun izah edilmesine gerek yok.
Otelin bundan gereken sonucu çıkarmasını bekliyoruz" dedi yetkili.
Olay, çevrimiçi ortamda büyük tepki uyandırdı; insanlar bu durumu skandal olarak nitelendirdi.
Bazıları Kempinski Hotel'i Arap müşterilerinin sözde taleplerine "boyun eğmekle" suçladı.
Başka bir gönderide, otelin bir sinagog yakınında, Kurfurstendamm caddesinde bulunduğu vurgulanarak "Utanmalısınız" ifadesi yer aldı.
Der Spiegel'in haberine göre Otel, bu olayın "dikkatsizlik" sonucu olduğunu söyleyerek ve Lanzmann'dan "özür dileyerek" bu suçlamaları hızlıca başından attı.
Suddeutsche Zeitung, Kempinski'nin temsilcilerinden birinin "İsrail'in hızlı arama listesine dahil edilmemesi yönünde doğrudan bir emir hiç olmadı" dediğini ifade etti.
Ve artık kodu eklemiş olduklarını belirtti.
Polis, Brezilyalı protestocu öğrencilere karşı biber gazı ve plastik mermi kullandı
Hükümetin kamu eğitim sistemi üzerinde yapacağı reformlara karşı gösteri yapmak üzere Perşembe günü Brezilya'nın Sao Paulo şehrinde toplanan öğrenciler polisle çatıştı.
Polis, protestoculara karşı biber gazı ve plastik mermi kullandı.
Sorun, emniyet görevlilerinin öğrencileri dağıtmaya çalıştığı esnada başladı ve bu da polisin plastik mermi ve biber gazı kullanmasına yol açtı.
Yüzlerce öğrenci, planlara karşı hoşnutsuzluğunu dile getirmek üzere gösteriye katıldı.
Sao Paulo valisi Geraldo Alckmin'in verdiği teklife göre, tasarruf amacıyla 100'den az devlet okulu kapatılacak ve 300.000 öğrenci başka okullara dağıtılacak.
Protestoya katılan kişilerden bazılarının duvarlara geçici Başkan Michel Temer'in aleyhinde yazılar yazdığı görüldü.
Bu son protesto, ülke senatosunun oyuyla görevden alınan uzaklaştırılmış Başkan Dilma Rousseff'i desteklemek için protestocuların kitleler halinde sokağa çıkmasından birkaç gün sonra gerçekleşti.
Rusya ve İran arasında ticaret %71'e yükseldi - RT Business
Rusya'nın İran büyükelçisi Levan Dzhagaryan'a göre, yaptırımların kaldırılması ile Moskova ve Tahran arasındaki ticaret cirosu yıldan yıla yüzde 70,9 oranda büyüme gösterdi.
Büyükelçi, İran'a karşı uygulanan uluslararası yaptırımlar kaldırıldığından beri, ülkede iş yapan Rus şirketlerinin ilgisinin büyük oranda arttığını ifade etti.
Yeni şirketler pazara erişim sağlamaya hazırlanırken, Rus şirketler İran ile mevcut bağları sürdürüyor.
Tabii ki de ticaretin daha da artması, İran ile iki taraflı işbirliğimizin ana önceliklerinden biri" dedi Dzhagaryan.
2016 yılının ilk beş ayında, Rusya ile İran arasındaki ticaret cirosunun 2015 yılında aynı dönem ile karşılaştırıldığında yüzde 70,9 kadar arttığını ve 856 milyon dolara ulaştığını söyledi.
Özellikle, Rusya'nın İran'a ihracatı yüzde 91,5 oranda artarak 697 milyon dolara ulaştı.
Rusya'nın İran'dan yaptığı ithalat, yüzde 16 artış göstererek 158 milyon dolara çıktı.
Ticaretteki bu artış, makine, zemin araçları ve silahlara yönelik sarf malzemeleri ile sağlandı" dedi elçi.
Dzhagaryan aynı zamanda, bu yıl Rusya'ya rekor sayıda İranlı turist gelmesini bekliyor.
Geçen sene, Rusya'nın İran'daki diplomatik temsilciliği İranlı vatandaşlara çoğu seyahat için olmak üzere 35.000 vize verdi.
Ayrıca, ilk defa İran Rusya'yı ziyaret eden turist sayısında ilk 20 ülke arasında yer aldı.
Geçen yılki Rusya'yı ziyaret eden İranlı turist rekorunun kırılacağını söyleyebiliriz" dedi.
Aynı zamanda, göreceli olarak daha az Rus İran'ı ziyaret ediyor; bu, elçinin değişmesini umduğu bir konu.
"Antik Pers medeniyetinin anıtlarının iyi durumda saklandığı İsfahan, Şiraz ve Yezd şehirlerinin ziyaret edilmesini şahsen öneririm" dedi.
FETÖ'ye nakitler İzmir'den - Ekonomi Haberleri
FETÖ'ye finansal destek sağladığı için gözaltına alınan Kavuklar Grup Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kavuk ve Küçükbay Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Küçükbay ile ilgili ilginç ayrıntılar ortaya çıkmaya başladı.
FETÖ'nün İzmir'deki 1 ve 2 numaralı finans kaynakları Küçükbay ile Kavuk'un FETÖ/PDY terör örgütünün elebaşı Fetullah Gülen'e her ay düzenli olarak kuryeyle yüklü miktarda para gönderdikleri belirlendi.
Kayıtlara geçmemesi için Gülen'e gönderilen paranın bankalar üzerinden yatırılmadığı, örgüt üyesi kurye vasıtasıyla gönderildiği tespit edildi.
Öte yandan Amasya'da FETÖ darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınarak, mahkemeye sevk edilen ve aralarında Merzifon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Fatih Altınay'ın da bulunduğu 9 kişi tutuklandı, 7 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
10 yıl vadede 30 bin lira cepte
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "faizi indirin" çağrısı, bankaları harekete geçti.
Önce Emlak Konut'un başlattığı ve daha sonra GYODER'in katıldığı kampanya atağına bankaların da dahil olması önerilmişti.
Psikolojik sınır olarak değerlendirilen konut kredi faiz oranlarının yüzde 1'in altına çekilmesi önerisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da yapılmıştı.
13 banka konut kredisi faizlerini yüzde 1'in altına çekti.
İndirim furyasını başlatan kamu bankaları oldu.
Daha önce yüzde 1.12 ile 1.29 arasında değişen aylık faiz oranları baz alındığında son yapılan düzenleme ile, 10 yıl vadeli konut kredisi kullanan tüketici 15 ile 30 milyar TL arasında daha az faiz ödeyecek.
TERCİH 5 İLA 10 YIL
Peki faiz indirimleri ev alacaklara ne kadar avantaj getirecek?
100 bin liralık 10 yıl vadeli kredi kullanan bir kişi, faizdeki düşüşten 30 bin lira avantaj sağlayacak.
Konut kredisi kullananların büyük çoğunluğu 5-10 yıl vadeli ödeme planını seçiyor.
Önümüzdeki günlerde faiz oranlarının daha da düşmesi bekleniyor.
Faiz indirimi satışları da olumlu etkileyecek.
2015'te konut satışları bir önceki yıla göre yüzde 10.6 artış göstererek, 1 milyon 289 bin oldu.
Bu yıl satışların faizdeki indirimle 1.5 milyonu aşması bekleniyor.
GYODER Başkanı Aziz Torun: Yıllık yüzde 9'un altına indirilmeli
Kamu bankalarının faiz indirimine gitmesi önemli bir adım.
Cumhurbaşkanımızın çağrısına kulak verip faizleri indirdiler.
Ancak bu oran yıllık yüzde 9'un altına inmeli.
Eğer bu indirim süreci devam ederse, biz de başlattığımız aylık 0.70 faiz kampanyasını birkaç ay uzatmayı düşünüyoruz.
Kuzu Grup YKÜ Özen Kuzu: Kampanyamız 3 ay uzayabilir
Bizim bir ay olarak sınırladığımız ekonomiye canlılık getirmesi yönündeki bu girişimimize bankaların da katılması bu tarihi kampanyanın süresinin en az 3-4 ay daha uzatılmasını gündeme getirebilir.
Ancak kredi faizlerinin yıllık bazda yüzde 9'un altına inmesi gerekiyor.
Bunun da sadece konut sektörü ve reel piyasada yaratacağı olumlu psikoloji ve tarihte görülmemiş dayanışma ile de vatandaşların konut alımında her sektörün fedakarlık yaptığını görmek memnuniyet verici.
Polat Holding YKB Adnan Polat: Bankalardan tam destek bekliyoruz
Cumhurbaşkanımızın bankalara yaptığı çağrı üzerine faiz indirimine gitmeleri güzel bir adım.
Bunun dışında tüm sektörlerde ekonominin canlanmasına yönelik atılan birtakım adımlar var.
STK'ların yaptığı kampanyalar, Merkez Bankası'nın aldığı karar ve bu yönde atılan tüm adımlar ülke için...
Tüm bankaların elini taşın altına koyması gerekiyor.
Onlara da gelin, siz de bu seferberliğe katılın, bizimle birlikte, aynı yolda yürüyün, birlikte, elele ekonomiye can verelim diyoruz.
Sabancı'dan 1.5 yılda 5.5 milyar TL yatırım
Sabancı Holding, bu yılın ilk 6 ayında net kârını, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 artırarak 1 milyar 353 milyon liraya, satışlarını ise yüzde 22'lik yükselişle 17 milyar 166 milyon liraya çıktı.
Sabancı Holding Üst Yöneticisi (CEO) Zafer Kurtul, yılın ilk altı ayında 1.8 milyar TL'lik, 2015'in başından bugüne ise yaklaşık 5.5 milyar liralık yatırım yaptıklarını bildirdi.
Kurtul, "Ülke olarak son dönemde zorlu bir dönemeçten başarıyla geçtik."
"Bundan sonra artık ülkemiz için daha fazla çalışma ve üretme zamanıdır" dedi.
Kabataş'tan vapur keyfine 2 yıl mola
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yürütülen "Kabataş Meydan Düzenlemesi, Transfer Merkezi ile İskelelerin Yenilenmesi İnşaatı" sebebiyle, Kabataş vapur iskeleleri yaklaşık iki yıl deniz trafiğine kapatıldı.
Kabataş sahilinde deniz, raylı sistem ve karayolu taşımacılığını entegre edecek modern bir transfer merkezi yapılacak.
Trafik yer altına alınarak, sahil boyunca kesintisiz yaya akışı sağlanacak.
Tramvay ve füniküler sistemleri, bir süre daha çalışmaya devam edecek.
Vatandaşların Taksim, Eminönü, Beşiktaş bölgelerine ulaşımını sağlamak amacıyla ring seferleri başlatılacak.
Faiz düştü, ev zamlandı
Bir kamu bankasının yöneticisi arkadaşım mesaj attı.
Hep aynı şey oluyor.
Faiz düşüyor, ev fiyatları artıyor.
Faiz yükseliyor, ev fiyatları düşüyor.
"Bak yine böyle oldu" diyor.
İşi bireysel kredilerle ilgili olduğu için kendisine gelen duyumları anlatıyor.
Emlak Konut'un düzenlediği 0.70 faiz oranlı kampanyaya giren müteahhitlerin birçok konut projesinde fiyatları artırdığını söylüyor.
Doğruluk payı var mı diye baktım.
Durum eksiği var, fazlası yok cinsten...
O arada aklıma Fetullahçı Terör Örgütü'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminden bir hafta sonra gazetemizin düzenlediği inşaat zirvesine katılan bir müteahhitle sohbetimiz geldi.
Büyük bir firmanın patronu...
İsmini vermeyeceğim müteahhitten "Aslında fiyatlara yüzde 10 zam yapmak gerekir" sözlerini duyunca "Darbe fırsatçılığı mı yapacaksınız?" deyivermiştim.
Darbe girişiminin ardından Emlak Konut önderliğindeki kampanyayla inşaatçılar 0.70 faiz ve 120 ay vadeyle büyük bir satış kampanyası başlattı.
Kabul ediyorum, elini bankalardan önce taşın altına koydu, riski üstlendi.
Ama madem, Türkiye'nin hızını kesmemek için birlik ve beraberlik ruhuyla hareket ediyoruz.
1 aylık kampanyanıza bankalar da faiz indirerek destek verdi.
O zaman kimse zam fırsatçılığı yapmasın.
Yapanları da aranızda uyarın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ömer Koç ve Ali Koç'u kabul etti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Mehmet Koç ile Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç'u kabul etti.
Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basına kapalı gerçekleşen kabulü 40 dakika sürdü.
BDDK'dan çağrı: O bankaları şikayet edin
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bankalara yönelik "kredi geri çağırma" uyarısına ilişkin açıklama yaptı.
Akben, "Bankalar kredi geri çağırmayı piyasanın şartlarından dolayı bir fırsatçılığa çevirip farklı saiklerle yapıyorsa buna kesinlikle izin vermeyiz."
Bu tür şikayetleri ve bilgileri bize getirenlere, 'Banka ve şirket bazında isim vererek, BDDK şikayet hattına müracaatta bulunun' diyoruz.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün yaptığııklamada bankaları şu sözlerle uyarmıştı: "Ben diyorum ki faizler düştüğü, kredi imkanları genişletildiği zaman hem ülkemizin hem yatırımcıların hem de bankalarımızın önünde yeni bir dönem açılacaktır."
Ülkemizin bu döneminde kredi vermekten imtina etmek şöyle dursun, uyduruk bahanelerle kredileri geri çağıran bankalar kendilerine bir saf belirlemiş demektir, bunu da duyurmak istiyorum.
Faiz oranları yıllık yüzde 7-8 olduğu dönemde de bankalar bu işlerden para kazandı.
500 bini aşkın Rus turist bekleniyor
Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkanı Ali Kızıldağ, EXPO 2016 Antalya sergi alanında düzenlenen toplantısında 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde Türkiye-Rusya ilişkilerinin olumlu bir rotaya girdiğini, Rusya'dan Antalya'ya tarifeli uçak seferlerinin başladığını ve turizmde belli bir canlanma yaşandığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in görüşmesinin, iki ülke arasında ticaret yapan sektörleri olduğu gibi turizm sektörünü de heyecanlandırdığını ifade eden Kızıldağ, "Hem turizm hem de tarımdan gıdaya, inşaattan tekstile bütün sektörler açısından çok pozitif gelişmelerin olacağını bekliyorum."
Türkiye ve Rusya birbirine çok yakın iki ülke, yıllara dayalı geleneksel ilişkilerimiz var.
"İki ülke liderlerinin açtığı bu yolda sektörler olarak bizler de çok hızlı ilerleme yaparsak mesafeleri bir an önce kapatıp hedeflere doğru gidebileceğimizi düşünüyorum". diye konuştu.
Darbe girişimi olmasaydı Türkiye'ye gelen Rus turist sayısının 1 milyonu aşacağını tahmin ettiklerini dile getiren Kızıldağ, şöyle devam etti:
Ama yüksek sezon dediğimiz dönemde bir ay kaybettik, bu nedenle hedefin küçülmesi söz konusu.
Ben yine de charter uçuşları başlarsa 500 bin rakamını aşarız diye düşünüyorum.
Bir de sezonun ekim sonu hatta kasım ortalarına kadar uzaması söz konusu olabilir.
Böyle bir durumda bir de yılbaşına doğru ek uçuşlar konulabilir.
Bu pozitif havanın Rus halkı tarafından da çok iyi değerlendirileceğini tahmin ediyorum.
Onların da Türkiye'ye yönelik bir hasreti var.
Bu ivmeyle inşallah belki de 700 binleri zorlarız diye düşünüyorum.
Rus pazarıısından 2017 için de umutlu olduklarını ifade eden Kızıldağ, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra Rusya ekonomisi de toparlanırsa önümüzdeki yıl Rus turist sayısının tekrar 3 milyonun üzerine çıkabileceğini söyledi.
Kamu personelinin izin yasağının kaldırılmasıyla yurt içi rezervasyonların ufak ufak başladığını belirten POYD Başkanı Kızıldağ, "İptal edilen rezervasyonlarda tekrar dönüşler var, yeni rezervasyonlar da alınmaya başlandı."
"Kurban Bayramı ile ilgili umutlu bir beklentimiz var". dedi.
Kızıldağ, darbe girişiminden sonra İran tarafından seyahat acentelerine konulan tur bilet satış yasağının kaldırılmasının da çok olumlu bir gelişme olduğunu ifade ederek, "İran'dan da 1,2-2 ayda 100-200 bin kişi getirebilirsek çok iyi olur". diye konuştu.
Mevcut kredisi olan yenilesin mi?
Öncelikle kredi aldığınız banka ile görüşüp oluşan yeni faiz koşullarının sizin kredinizi nasıl etkilediğini öğrenin.
Krediyi erken kapatma ücreti (genelde kullanılan ücretin yüzde 1.5-2'si kadar) ile birlikte daha düşük faizle yeni bir kredi kullanmanın maliyetini bankanızdan hesaplatın.
Eğer tüm maliyetleri dahil ettiğinizde hala avantajlı iseniz, düşük faizli kredi kullanımı için başvuruda bulunabilirsiniz.
Aslan'a nefes aldırmak yok!
Son şampiyon Beşiktaş, Galatasaray ile oynayacağı Süper Kupa mücadelesini kazanarak yeni sezona da moralli girmeyi hedefliyor.
Tüm planlarını galibiyet üzerine kuran Teknik Direktör Şenol Güneş, talebeleriyle yaptığı görüşmede, "Tempolu ve agresif oynamalıyız."
"Sizden yüksek pas yüzdesi ve 90 dakika boyunca top kontrolü bekliyorum" ifadelerini kullandı.
Başta Sosa olmak üzere idmanları kaçıran oyuncuları sahaya sürmeyi düşünmeyen Şenol Güneş'in Adriano ve Quaresma konusunda ise kararsız olduğu öğrenildi.
Tecrübeli çalıştırıcı hafta içinde yapılan antrenmanlarda Necip'i stoperde denedi ancak sol bekte Adriano oynarsa stoperde Tosic görev yapacak.
Ricardo Quaresma ile Kerim Frei arasında da bir tercihte bulunacak olan Güneş ayrıca talebelerine uzun bir aradan sonra duran top çalıştırması yaptırdı.
Tolga patlama yapacak - Spor Haberleri
Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Galatasaray'a sponsor olan NEF'in önceki akşam düzenlediği yemekte medya mensuplarının sorularını yanıtladı ve transferi de yıllık ücreti de tartışma konusu olan gurbetçi futbolcu Tolga Ciğerci'ye destek verdi.
BEN DEĞİL FUTBOLCULAR KONUŞACAK
Futbol takımının geçen yıla göre çok daha iyi bir duruma geldiğini söyleyen Dursun Özbek, "Yine de bu konuda benim değil, futbolcuların sahada konuşması gerekir" dedi ve şunları ekledi: "Bir şey söyleyemem."
2-3 hafta geçsin şöyle takımları bir göreyim, o zaman şampiyonluk şansımızı söyleyebilirim.
Tolga'dan patlama bekliyorum.
Tolga'yı duruşuyla, fiziğiyle göreceksiniz bu sene patlama yapacak, herkes hayranlıkla izleyecek.
Galatasaray Başkanı, Mehmet Topal ile transfer döneminde temasa geçtiklerini ancak kulübüyle anlaşmaması halinde devreye gireceklerini vurguladı ve şöyle konuştu: "Biz rakibimiz fiyat artırsın diye yüklenme amacında değildik."
Mehmet Topal centilmen, efendi bir sporcu.
Kulübü ile anlaşamasaydı Galatasaray'a transfer etmek isterdik.
RİVA İLE BANKA BORÇLARI BİTECEK
TT Arena'nın yanına salon inşaatına yakında başlayacaklarını belirten Özbek, "13 bin kişilik bir salon yapmak istiyorduk."
Ancak Cumhurbaşkanımız, '15 bin kişilik salon yapın' dedi.
Projeyi değiştirdik.
Riva'dan gelecek parayla banka borçlarını kapatacağız.
MAYISLAR YİNE BİZİ
Geçen sezonu Türkiye Kupası'nı alarak kapatan takımının yarın oynayacağı Süper Kupa finalinde Beşiktaş karşısında kalitesini ortaya koyacağına inandığını ifade eden Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, sarı-kırmızılı kulüpte slogan olan bir cümleyle iddiasını ortaya koydu.
"Mayıslar bizim" diyen başkan Özbek, Galatasaray bir yıl aradan sonra yine şampiyon olacağına inandığını ifade etti.
Deplasman yasağı kaldırıldı
Kulüpler Birliği Vakfı dün gerçekleştirdiği toplantısında tarihi bir karara imza attı.
15 Temmuz darbe girişiminin gündemi oluşturduğu toplantıda deplasman yasağının kaldırılması yönünde görüş birliğine varıldı.
Yeni sezondan itibaren 4 büyüklerin aralarında oynayacağı maçlarda ve Beşiktaş-Bursaspor karşılaşmalarında konuk takım taraftarları tribünlerdeki yerlerini alabilecek.
Vakıf Başkanı Göksel Gümüşdağ, "15 Temmuz sonrasında oluşan birlik ve beraberliğin devamı amacıyla deplasman yasaklarının kaldırılmasına karar verdik."
"Bu birlik ve beraberliğin 15 Temmuz Demokrasi Şehitleri'nden sonra çok daha önem arz ettiğine inanıyoruz" diye konuştu.
Öte yandan Kulüpler Birliği Vakfı'nda yapılan oylama sonucu mevcut yönetim kurulunun görevine devam edeceği belirtildi.
Galatasaray Kulübü Başkanı Dursun Özbek ise divan başkanlığına seçildi.
Daha önce yapılan toplantıların aksine, masada kulüp flamalarının yer almaması dikkat çekti.
Türkiye'nin birlik ve beraberliğine vurgu yapmak amacıyla masa Türk bayraklarıyla donatıldı.
"KENDİ BAHÇEMİZİ TEMİZLEYECEĞİZ"
Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne karşı haince bir saldırı deneyenlerin, karşısında büyük Türk milletini bulduğunu belirten Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ, "FETÖ oluşumunu hafife alma lüksümüz yok."
"Futbol ailesi olarak biz de mutlaka kendi bahçemizi temizlemek ve toparlamak zorundayız" dedi.
Gümüşdağ, "15 Temmuz Demokrasi Kupası adı altında bir organizasyon düşünüyor musunuz?" şeklindeki bir soru üzerine de "Özellikle Türkiye Kupası'nın ismiyle ilgili arkadaşların genel kanaati var."
"Bu teklifi TFF ile paylaşacağız" ifadesini kullandı.
Hedef 25 bin kombine
Trabzonspor yeni sezonda yeni stadında mücadele edecek.
Akyazı'ya taşınmak için gün sayan bordomavililerin Başkanı Muharrem Usta, sosyal medya üzerinden yaptığı anketle kombine fiyatlarını belirledi.
Yeni sezonda 25 bin kombine ile 100 bin forma satmayı hedefleyen bordo-mavililerin, satışa çıkacak kombinelere taraftarların yoğun ilgi göstermesi bekleniyor.
Başkan Usta, "Hedef 25 bin kombine ve 100 bini aşkın forma."
Anket cevaplarıyla kale arkası ve doğu/batı tribün fiyatlarında anlaştık.
Hayırlı uğurlu olsun.
"Artık top sizde" ifadelerini kullandı.
Bordo-mavili kulübün yeni sezon kombine fiyatları ise şu şekilde belirlendi: "Kale arkaları alt-üst tribün kombine fiyatları 350 TL, doğu altüst ve batı tribünleri ise 750 TL".
150 lira değerindeki yeni sezon formasının da kombine alanlara hediye olarak verileceği, öğrencilere yüzde 30, eşiyle kombine alana ise ikinci kombinede yüzde 50 indirim yapılacağııklandı.
GÜNEY KORELİ SUK RESMEN AÇIKLANDI
Trabzonspor, Güney Koreli Hyun Jun Suk'la her konuda anlaşmaya vardı.
Bir yıllığına Porto kulübünden kiralanan oyuncu için 750 bin Euro geçici transfer bedeli ödenecek.
Oyuncuya da yıllık 1 milyon Euro garanti ücret verilecek.
Oyuncunun satın alma opsiyonu 15 milyon Euro olarak belirlendi.
Hesaplı-kitaplı kovuldu
F.Bahçe, 11 Haziran 2015'te iki yıllık imza attırdığı Pereira'yı ilk yılın sonunda gönderdi.
Başkan Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu, kulübün Mali İşler Koordinatörü Tamer Yelkovan'ın da bulunduğu bir toplantı gerçekleştirdi.
Toplantıda olayın ekonomik boyutu masaya yatırıldı.
UEFA ile yapılan anlaşma gereği "yıllık zarar"ı bir seviyede tutmak için hassas davranan Yıldırım'ın mali konularda Yelkovan'dan yardım aldığı bildirildi.
Pereira'nın temsilcileriyle temasa geçildi.
Görevine son verileceği tebliğ edildi.
2-2.5 MİLY ON EURO'YA ANLAŞTILAR
Mali konularda halen çözülemeyen bazı noktaların bulunduğu, bu nedenle resmi açıklamanın bugün ya da yarın yapılacağı ifade edildi.
Pereira ve ekibi resmi açıklama yapılmadığı için dün takımla idmana çıktı.
Bu operasyonun toplam maliyeti 4 milyon Euro civarındaydı.
Ancak F.Bahçe'nin fesih için bu bedelin altında bir rakama anlaşma sağlayacağı belirtildi.
F.Bahçe, Pereira'nın ücretini peşin olarak öderse 2 ila 2.5 milyon Euro arasında bir rakama işi bitirecek.
Pereira buna yanaşmazsa maaşı aylık olarak ödenecek.
Bir takımla anlaşma sağlaması halinde ise bu ödeme kesilecek.
Evet sonunda Pereira gitti ve Fenerbahçe taraftarı büyük bir devrime imza atmış oldu.
Vitor Pereira ile yapılan savaşta, Caner Erkin, Luis Nani şehit verilmiştir.
Robin van Persie ise hafif yaralı kurtarılmıştır.
Vitor Pereira'nın gittiğine tam sevineceğim, bizim yönetim gider daha beterini bulur diye düşünüyorum.
Sevincim kursağımda kalıyor.
Pereira gittiğine göre şampiyon Fenerbahçe.
Vitor Pereira bavulunu 3-5-2 ile dizip gidebilirsin artık.
Pereira gittiğine göre 18'inde Kadıköy'e.
Serdar Çakır görevden alındı
Türkiye Futbol Federasyonu'nda (TFF) üst klasman hakem gözlemcisi olan Serdar Çakır'ın görevden alındığı öğrenildi.
Şu anda Rio Olimpiyat Oyunları'nda görev alan hakem FIFA hakemimiz Cüneyt Çakır'ın da babası olan Serdar Çakır'ın geçen sene göreve getirilmesi hakem camiasında tartışmalara yol açmıştı...
TFF'de geçtiğimiz günlerde FETÖ kapsamında, Merkez Hakem Kurulu (MHK), Tahkim Kurulu ile temsilciler ve gözlemciler kurulları yeniden oluşturulmuştu.
Van Persie'den gülen yüz ikonu
Pereira'nın görevine son verildiği iddiasının ortaya atıldığı dakikalarda Hollandalı yıldız Robin van Persie, kendisine ait facebook hesabından imalı bir paylaşım yaptı.
Fenerbahçe idmanından kendisinin de yer aldığı fotoğraflar paylaşan Robin van Persie, bir futbol topu ile gülücük ikonunu peş peşe koydu.
Bu paylaşım, "Pereira'nın gidişine seviniyor" şeklinde yorumlandı.
Tarihin ilk bağımsız altını El-Deehani'nin
2016 Rio Olimpiyatları atıcılık branşında double trap kategorisinde birinci olan Fehaid el-Deehani, oyunlar tarihinde bağımsız sporculara ilk altın madalyasını getirdi.
Olimpik Atıcılık Merkezi'ndeki müsabakalarda double trap kategorisinde madalyalar dağıtıldı.
Ülkesi Kuveyt'e verilen ceza nedeniyle oyunlara Bağımsız Olimpiyat Atletleri Takımı ile katılan 49 yaşındaki el-Deehani, double trap kategorisi finalinde, İtalyan Marco Innocenti ile karşılaştı.
Rakibini 26-24'lük skorla geçen el-Deehani olimpiyatlarda bağımsız sporcular takımıyla altın madalya kazanan ilk isim oldu.
Başörtülülere bir kapı açtım
2016 Rio Olimpiyatları'nda kadınlar plaj voleybolunda başörtülü olarak mücadele eden Mısırlı Doaa Elghobashy, "Ben bikini ile oynayanlara saygı duyuyorum, rakiplerim de başörtüsüne" dedi.
İslam dini hakkında son yıllarda Batı'da yerleşen algıyı kırmak istediğini belirten Elghobashy, "Başörtüm ile olimpiyatlarda herhangi bir sorun yaşamadım."
Burada sporcular yetenekleriyle mücadele ediyorlar.
İslam dünyasından birçok ülkeden sosyal medya üzerinden olumlu mesajlar alıyorum.
Özelikle de kadınlar 'bizi cesaretlendiriyorsun, seninle gurur duyuyoruz' diyorlar.
Başörtülü kadınlara bir kapı açtım" şeklinde konuştu.
Yabancı sporcuların bazen yanına gelerek, neden kapalı elbise giydiğini sorduklarını aktaran 20 yaşındaki Mısırlı Elghobashy, "Onlara da dinimin gereği bu kıyafetle çıktığımı anlatınca anlayışla karşılıyorlar" dedi.
Kazak Balandin tarih yazdı
Yüzme tarihinin en büyük sürprizlerinden birisi dün sabaha karşı Kazak Dmitriy Balandin'in zaferiyle gerçekleşti.
ABD'li yüzücülerin favori olarak gösterildiği 200 metre kelebekte Balandin, 2 dakika 7 saniye 46 salisede zafere ulaştı.
Kazakistan tarihinin ilk yüzme madalyasını, üstelik de altın alarak getiren Balandin'i 2:07.53'lük derecesiyle ABD'li Josh Prenot, 2:07.70'lik derecesiyle de Rus Chupkov izledi.
Güneş: Dostluk ön planda olsun
Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş, Süper Kupa maçının Süleyman Seba'nın ölüm yıldönümüne denk gelmesi nedeniyle camia için çok anlamlı olacağını belirtirken centilmence bir mücadele dileğinde bulundu.
Tecrübeli çalıştırıcı, "Dostluğa, kardeşliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu bu günlerde sadece sahada değil tribünlerde de dostluğun ön planda olacağına inancım tamdır" dedi.
FETÖ elebaşı Gülen'in mal varlıklarına el konuldu
Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Terör-Teknik ve Organize Suçlar Soruşturma Bürosu'nca FETÖ/PDY ile bağlantılı kişi ve kuruluşlara ait olan taşınmazların, imar planlarında usulsüz şekilde yapılan değişiklikle değerinin fahiş miktarda arttırılması sağlanarak FETÖ/PDY terör örgütüne finansman sağlanmasına yönelik hazırlanan iddianamede, 17 şüpheli hakkında Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dava açılmıştı.
1 numaralı sanık olan Fetullah Gülen'in 'Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme' suçundan yargılandığı davada, mahkeme heyeti, Gülen ile birlikte firari olan sanıklar Ömer Ekinci, Kemal Elibal ve Cemal Soncu hakkında, tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı.
Ancak bu zamana kadar yakalanmayan ve duruşmalara gelmeyen firari 4 sanık için mahkeme kaçak işlemlerinin yapılması kararlaştırdı.
Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi bunun üzerine, haklarındaki davanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle kendisine ulaşamadığı için kaçak duruma düşen Fetullah Gülen, Ömer Ekinci, Kemal Elibal ve Cemal Soncu'nun "Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 278/1 maddesi gereğince" tüm mal varlıklarına el koyulması kararı verdi.
Mahkemenin bu kararıyla birlikte firari sanıklara ait Türkiye'deki taşınmazlar, kara-deniz ve hava ulaşım araçları, her türlü hak ve alacaklar, kıymetli evrak, ortağı bulunduğu şirket payları, kiralık kasa mevcutları ve banka hesapları dondurulmuş oldu.
Hüseyin Gülerce: Gülen'in yıkılması 3 ayağın çökmesine bağlı
FETÖ'nün darbe girişimini yorumlayan Hüseyin Gülerce çarpıcııklamalarda bulundu.
Hüseyin Gülerce'nin açıklamalarından satır başları şöyle:
Darbeye kalkışacakları aklımdan geçtiği gibi bu konuyu son 5-6 aydır yazılarımda "teşebbüs edebilirler fakat emir komuta zinciri içinde yapamazlar" diye yazdım.
İki şeyi bilemedim; birincisi bu çapta yaygın ve derin olmasını, mesela Jandarma Genel Komutanı'nın 8 yıllık emir subayı ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın yaverleri.
Sayın Cumhurbaşkanı en çok mücadele eden insan, kimbilir nasıl dikkat etmiştir yaverlerini seçerken ama bunların en önemli özelliği görülmemiş bir gizlilik.
Çok iki yüzlüler.
"Bu FETÖ gibi bir emekli vaizin yapabileceği iş değildir" ifadesinin en önemli kanıtlarından biri bu kadar derin bir kumpas olması.
CIA'den mutlaka destek alıyor.
CIA, bu şahsa çok erken el atmış.
Mahmut Övür 2014'te diyor ki, 1971'de Vehbi Koç'un evinde Fuat Doğu ile Fetullah Gülen görüştüler.
O dönemin en çok bu işlerle ilgilenen insanları MİT ile CIA arasındaki ilişkilerin en yakın olduğu dönem olarak söylüyor.
Bizim silahlı kuvvetler personelinin maaşını ABD ödemiş, bunları hatırlamadıktan sonra bir tane adam çıkmış şöyle böyle.
Bunu ne zaman öğreniyoruz biz, 2014'te.
Mahmut Bey'in bu yazısından sonra, bunu yalanlayan bir açıklama da olmadı.
Mesela Adil Öksüz, üste yakalandı değil mi?
Kimdir bu diye merak ediliyor.
Adam darbeden önceki son 25 günde 2 defa Pensilvanya'ya gitmiş, 2 gün önce dönmüş.
Adil Öksüz 2002'den beri 109 defa gitmiş yurt dışına.
Bütün bunları bir araya getirdiğiniz zaman, şunun araştırılması lazım; şu an kaçanların hepsinin Fetullah Gülen ABD'ye gittiği Mart 1999'dan itibaren hangileri bir bahaneyle ABD'ye gitmişler, bunun araştırılması lazım.
Görülecektir ki, bir vesileyle Pensilvanya'ya gitmişlerdir.
Ama CIA ile asıl irtibatları şuradan tespit edilebilir; özellikle emniyet içinden yükseltilmesi gereken insanlardan emniyet içinde ABD'ye gönderilen çok insan oldu.
Wikileaks belgelerinde var; Gülen bir dernek kurduruyor ve bu dernek CIA ile ortak toplantılar yapıyor.
Bundan 15 sene öncesinden CIA ile o bağlantıları resmiyette göstermek için çalışmalar yapılmış.
Fuat Avni Pensilvanya'da bir istihbarat havuzudur demiştim ben 2 sene önce.
Başbakanlık'ta çalışan adam Fuat Avni'ye çalışıyor.
Ama kötü olan şu; bu bilgiler Pensilvanya'ya düştüğü gibi CIA'e de düştü.
Gülen'in yıkılması üç ayağın çökmesine bağlı; biri taban dediğimiz, ki dost halkası oluşturuyordu, iyice derin hipnozda olanlar var, bu darbe girişimini bile hala Erdoğan'ın filmi olduğunu söylüyorlar.
Üç ayak diyordum ya, bir taban desteği.
Soruların çalınması, hırsızlık, kul hakkı yenmesi, bu taban desteğini çok sarstı.
Diğer iki ayak; siyasi destek, uluslararası destek.
Uluslararası destek hala mevcut.
Siyasi desteği kıracak tek şey Baykal ile MHP'li yöneticilerin kasetlerinin FETÖ tarafından çekildiğinin belgelenmesi.
15 Temmuz'dan sonra "FETÖ"yü Sayın Kılıçdaroğlu da kullanıyor, herkesin gözünü açtı.
Gülen öyle bir numaracı ki "ben yapmıyorum etrafım yapıyor" der.
Benim yanımda diyor ki "yahu Hüseyin Bey, bu kız talebeler çok değişik rüyalar görüyorlar, bana gönderiyorlar, ben artık yasakladım, çünkü rüyalarla amel etmek doğru değil".
Bir ses kaydı düşmüştü, o ses kaydında konuşan kişi Barbaros Kocakurt: Hocam arkadaşlar rüya görmüşler, Peygamberimiz tweetleri ikiye katlayın.
Nusaybin'de 1 polis şehit oldu
Alınan bilgiye göre, Selahaddin Eyyubi Mahallesi'nde devriye görevini yürüten polislerin bulunduğu zırhlı araca teröristlerce uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.
ılan ilk ateşte bir polis şehit oldu, bir polis memuru yaralandı.
Polislerin karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmada iki terörist etkisiz hale getirildi.
Yaralanan polis, Nusaybin Devlet Hastanesine kaldırıldı.
Bölgede operasyon sürüyor.
Darbecileri oyaladı TV yayınları kesilmedi
15 Temmuz gecesi darbe girişiminin önlenmesinde önemli pay sahibi olan özel televizyonlar, Türksat'ta darbecilere kahramanca direnen bir teknik personel sayesinde yayına devam etti.
İşte o kahraman Asım Akkaya...
TRT'de bildirinin okunması esnasında yayının kesilmesi talimatıyla direniş psikolojisine girdiklerini ifade eden Akkaya, "Helikopterden açılan ateşte arkadaşlarımın şehit olduğunu düşünerek her şeyi göze aldım."
Başıma silah dayayıp yayınları kesmemi istediler.
Sadece yerel TV'leri kapattım.
Ardından çanak antenlere gitmemiz gerektiğini söyleyerek binadan uzaklaşmalarını sağladım.
Antenlerin bulunduğu bölümde 20 dakika kadar vakit geçirdim.
"Burada da yine bazı kabloları kestim ama yayınlara dokunmadım" dedi.
Darbeciler Türksat'taki yayını kesmeyi başaramayınca Samanyolu TV'nin uzmanlarını getirdi.
Bu teröristler, olay yerine 3 dakika önce gelen polislerce yakalandı.
Darbeciler binaya döndüklerinde yaklaşık 1 saat sonra kendilerine gelen telefonla TV yayınlarının devam ettiğini anladığını, ve o an ölümle burun buruna geldiğini belirten Akkaya, yaşadıklarını şöyle anlattı:
O gece akşam nöbetini saat 8'de devraldım.
Orası bize emanetti.
E-devlet ve elektrik sistemi için birer arkadaşım nöbetçiydi.
Biz saat 21.00 gibi çay içmek için buluştuğumuz esnada alçak uçuş yaparak üstümüzden helikopterler geçti.
Helikopterin çevresinde yine alçaktan sessiz uçan birkaç hava aracı daha vardı.
ıklarını gördük.
Muhtemelen görüntü alabilen insansız hava araçlarıydı.
Helipkopterlerin önünden uçuyorlardı.
11 senedir ordayım, ilk defa bu kadar yakın uçuş gördüğüm için nizamiyeyi aradım.
Ardından bir hareketlenme başladı.
Haberlere bakarken köprünün kapatıldığını öğrendik.
O esnada genel müdürümüz, güvenlikteki o an mesaide olmayan arkadaşlara binaya gelmeleri için talimat vermiş.
Bilgi almak için nizamiyeye giderken TRT'deki bütün yayınlarının paketlerinin düştüğünü öğrendik.
5 dakika boyunca TRT yayınları kesildi.
TRT ana kumandayı aradım ancak ulaşamadım.
Kontrol istasyonumuz TRT yayınlarının geri geldiğini ve bildiri okunmaya başladığını söyledi.
Genel Müdür Yardımcımız Halil Yeşilçimen, genel müdürün talimatıyla TRT yayınlarının acilen kesilmesini istedi.
TRT 3 kanaldan geniş bir yayın yaptığı için yayını kesebilmek için çalışmaya başladık.
Biraz önce Başbakan Binali Yıldırım'ın 'kalkışma var' dediğini duymuştuk.
Müdürümüzün 'TRT'yi kesin' emri bizi biraz direniş psikolojisine soktu.
TRT'yi kestik, bir süre sonra helikopter sesi duyduk.
Dışarı çıktık, nizamiyeye inen helikopter her yere ateş etti, herkes bir yana dağıldı.
Arka tarafta bir binaya saklandık.
Toplam 12 kişiydik.
Biz arkaya geçince helikopterden inen askerler içeri girmişler.
Birkaç arkadaşımızı askerler yakalamış.
Onları yalnız bırakmamak için biz de ortaya çıktık.
O esnada genel müdür yardımcımızı yakaladıklarını ve diz çöktürdüklerini gördüm.
Askerler kendi aralarında konuşuyorlardı.
'Aralarından bir tanesini vuralım, korksunlar' diyordu biri.
Sonra hepimizi içeriye oturttular.
Komutanları 'Buranın sorumlusu kim, bir daha sormayacağım' diye bağırmaya başladı.
'Birini vuralım' tarzı konuşmaları da duyunca şöyle düşündük: Memleketten haberimiz yok ama bir talimat gelmiş bize, 'TRT'yi kesin' diye.
Demek ki bir direniş var.
O an kendi canımdan vazgeçtiğimi hissettim.
'Benim' dedim.
O an ne yapacağımı bilmeden ayağa kalktım.
O an tek düşündüğüm şey, helikopterden nizamiyedeki arkadaşlarıma ateş açılmış olmasıydı.
Nizamiyede 10-15 arkadaşın şehit olduğunu düşündüm ve 'bizi de eninde sonunda öldürecekler' diye düşününce üzerime bir rahatlık çöktü.
Başlarındaki komutan 'TRT hariç tüm yayınları keseceksin' dedi.
Yerel kanalları uyduya çıkarken monitör ettiğimiz sistem bölümümüz var.
200 yerel kanaldan 80 tanesini sözkonusu odadan yayına çıkıyoruz.
Aklıma bu oda geldi.
Aralarında hiç ulusal yayın yoktu.
Ben bunları kesersem ve hepsinin kesildiğini söylersem en azından o zamana kadar ya destek gelir dışardan yardım ulaşır.
Ya da gittiği yere kadar gider dedim.
Neticede oradan çıkamayacağımızı kabullenmiştik.
'Tamam keseceğim' dedim.
Yerel kanal paketlerinden bir tanesinin anten çıkışını kestim.
Ulusal kanalları izleyebildiğimiz monitörlere giden güç düğmesini kestim.
Böylece tüm ekranlarda sinyal yok yazıcaktı.
Tamamen kesilebilmesi için antenlere gitmem gerektiğini söyledim.
Komutan iki askerle beni antene yolladı.
Anten odasını açtım, askerin bir tanesi 'orda dur' dedi.
Silahı alnıma dayadı.
'TRT hariç hepsini keseceksin, hiçbir tane kalmayacak, içinizden birini eninde sonunda vuracağım, bu sen olursun' dedi.
Ben de artık canımdan geçtiğim için o rahatlıkla 'gidince göreceksin hepsi donmuş olacak' dedim, başka hiçbir şey söylemedim.
İstasyona girdik, oyalanarak yerel yayınları kestim.
Diğer antene geçtik.
O sırada 20'ye yakın ulusal kanala karşılık gelecek bir sistem oluştu elimde.
Yerel kanalları kesince yaklaşık 20 tane monitör boşa çıkmış oldu.
Rabbim bize öyle bir yardım etti ki, hem cevap verirken zorlanmadık hem de onların basiretlerini bağladı.
Verdiğimiz cevaplara inandılar.
Üstelemediler.
Bu bizi rahatlattı.
Antenden çıktıktan sonra trafonun yerini sordular.
'Ben bilmiyorum tv yayıncısıyım' dedim, 'Aranızda elektrikçi var mı' diye sordu.
'Akşam mesaiden sonra elektrikçi olmaz, arıza olursa ekip gelir' dedim.
Aslında o sırada elektrikçi vardı.
Kıbrıs yayınlarını kesmediğim aklıma geldi.
Askerleri oyalamak için onları da kesmeyi düşünüyordum.
Yayınların kesildiğini düşündükleri için biraz rahatladılar.
Yayınlara bakmayı akıl edemiyorlardı.
Artık grup beklemeye geçti.
Yaklaşık bir saat sonra bekleme salonunda TV'yi açınca A Haber yayınını görmüşler.
İçeri girdi asker.
'Komutanım A Haber yayını kesmemiş' dedi.
Biz komutanla göz göze geldik.
'Ayağa kalk' dedi.
Kalktım.
O anda bir asker 'halen devam eden yayınlar var' dedi.
'Kıbrıs'ta yayın yapan kanallar var' dedi.
'Onlar Kıbrıs üzerinden yayın yapıyor, onlara bir şey yapamayız' dedim.
"Sonra birileriyle yazıştıktan sonra hepimizi ayağa kaldırdı yürüyün" dedi.
Darbeciler Türksat'tan minibüsle kaçtılar.
Beni tuvalete götüren ve su veren askerin o minibüsün koltuğunda infaz edildiğini fotoğraflardan gördüm.
3 kere ateş etmişler alnından ve yanaklarından vurmuşlar.
Arkadaşlarım da aynı asker olduğunu teyid etti.
Yanımızda o askere 'evlat' diye hitap ediyorlardı.
Muhtemelen askerliğini yapan bir erdi.
Ondan kurtulmak için infaz etmiş olabilirler.
Asım Akkaya'nın ifadelerine göre Türksat'a ilk polis ekibi Gölbaşı'ndan geldi.
Polis ekipleri çevrede helikopterler olduğunu, güvenlikçilerin tarandığını öğrenince ilçeye dönerek mühimmat almaya gitti.
40 dakika sonra geri döndüler.
Polis ekipleri geldiklerinde Türksat dış nizamiyesinde kimseyi göremedi.
Polislerden sadece 3-4 dakika sonra Samanyolu TV'den gönderilen sözde uzman kişilerin binaya geldiğini anlatan Akkaya, "Polis ekiplerine 'bizi içerden çağırdılar, Türksat personeliyiz, acil girmemiz gerekiyor' demişler."
"Polis kimlik sorunca telaşla dördü birden telefonlarına sarılmışlar ve içeriye 'yakalandık' diye haber vermişler" dedi.
Yenikapı'dan sonra Dağkapı ruhu
AK Parti, bölgedeki vatandaşlarla "gönül köprüleri" kurmak için işadamı, sanatçı, sporcu ve kanaat önderlerinin de aralarında bulunduğu geniş bir heyetle eylül ayı başında Diyarbakır, Van ve Mardin'e çıkarma yapacak.
AK Parti, FETÖ/ PDY'ci cuntanın kanlı darbe girişiminin ardından demokrasi nöbetleriyle oluşan "Yenikapı ruhu"nu Diyarbakır'a taşımaya hazırlanıyor.
Kurban Bayramı öncesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde gerçekleştirilecek yardım kampanyasına, CHP ve MHP'li il başkanları da davet edilecek.
Bölge halkına "Devlet ve millet yanınızda" mesajı verecek olan AK Parti, yoksul ailelere ve ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştıracak.
AK Parti'nin son MYK toplantısında ramazan ayında ilk kez gerçekleştirilen Gönül Köprüsü Projesi ele alındı.
Bölgede terörden etkilenen, ihtiyaç sahibi aileler, özellikle gençler ve çocuklara yönelik projenin olumlu sonuçları değerlendirilen toplantıda, Gönül Köprüsü'nün Kurban Bayramı'nda da sürdürülmesi kararı alındı.
Genel Başkan Yardımcısı, Sivil Toplum Halkla İlişkiler Başkanı Mehmet Müezzinoğlu başkanlığında çalışmalara başlandı.
Buna göre, Doğu ve Güneydoğu'daki 12 il, Diyarbakır, Mardin ve Van'da toplanacak.
Merkez kabul edilen bu 3 ilde bayram öncesinde toplantılar yapılacak.
Etkinliklere işadamı, sanatçı, sporcu ve kanaat önderleri de katılacak.
Bu toplantılarda, yardımların ve çalışmaların organizasyonu ele alınacak.
Kurban Bayramı'nda da ünlü isimlerden oluşan heyetler, yardımları bizzat vatandaşlara ulaştıracak.
Gençlere ve çocuklara bayram harçlığı verilecek, bayram sonrası okullar açıldığı için okul ihtiyaçları da bu şekilde giderilecek.
İhtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtılacak.
15 Temmuz'un ardından AK Parti, CHP ve MHP arasında darbeye karşı oluşan milli birlik havası, bu projeye de yansıyacak.
Projeye dahil 12 ilin CHP ve MHP il başkanları da organizasyonlara davet edilecek.
Yardım faaliyetlerini 3 partinin birlikte yürütmesi sağlanacak.
Etkinliklere Yenikapı'da olduğu gibi HDP'nin davet edilmemesi düşünülüyor.
Adil Öksüz"ün kayınpederi konuştu
15 Temmuz darbe girişiminin 1 numarası olarak gösterilen FETÖ'cü Adil Öksüz'ün kayınpederi ile birlikte kayınvalidesi gözaltına alınarak, adliyeye sevk edilmişti.
Kayınpeder Cevat Yıldırım ve kayınvalide Hatice Yıldırım, çıkarıldıkları mahkemece adli kontrol ve yurt dışı çıkış yasağı şartıyla serbest bırakıldı.
Adliye çıkışında konuşan Cevat Yıldırım, damadına teslim olması çağrısında bulunarak şunları söyledi: "Ben devletin yanındayım."
Darbecilerin Allah belasını versin.
Benim bildiğim, 18 senedir tanıdığım Adil Öksüz'ü aslında tanıyamamışım.
Adil Öksüz diye bir damadım yok.
Bir an evvel yakalanmasını istiyorum.
Bu şekilde ne Türkiye'de yaşayabilir, ne de dünyada yaşayabilir.
Gelsin, Türk adaletine güvensin.
Hata yaptıysa cezasını çeker.
Kaçmakla bizlere sıkıntı veriyor.
Polise yazık, devlete yazık.
20-25 gündür polis, başka bir işle uğraşmıyor.
Türkiye'nin Suriye'ye dönmesini istemediğini belirten Yıldırım, "Bizim darbeye değil, çalışmaya ihtiyacımız var."
Türkiye'nin gidip de Suriye gibi olmasını istemeyiz.
Suriye'nin Türkiye gibi bir komşusu vardı.
Recep Tayyip Erdoğan gibi bir cumhurbaşkanı var.
"Bizim darbeyle ne işimiz olur". dedi.
Öte yandan en son 19 Temmuz'da saat 03.00 sıralarında TEM Otoyolu Akyazı gişelerinden geçerken görüntülenen Öksüz, 'SIR' plakalı aracını Akyazı'da kayınpederinin evinin garajına bıraktıktan sonra kayıplara karışmıştı.
Üniversiteye FETÖ operasyonu: 30 gözaltı
Fetullahçı terör örgütü nün üniversite yapılanmasına ilişkin İzmir'de yürütülen soruşturma kapsamında bu sabah operasyon için düğmeye basıldı.
İzmir Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'ne gerçekleştirilen operasyonda, hakkında gözaltı kararı verilen üniversite mensubu 40 şüpheliden 30'u adreslerinde gözaltına alındı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı ile gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınan isimler arasında profesörler de bulunuyor.
Gözaltına alınan isimler Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sorguya alındı.
Diğer isimleri arama çalışmaları sürüyor.
Gözaltına alınan savcı intihara kalkıştı
Alınan bilgiye göre, İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, soruşturma kapsamında Viranşehir Cumhuriyet Savcısı Ahmet Fişne'yi makamında gözaltına almak istedi.
Bunun üzerine Fişne, silahını başına dayayarak intihar edeceğini iddia etti.
Fişne, mesai arkadaşları ve adliyeye gelen eşi tarafından ikna edilerek intihar etmekten vazgeçti.
Gözaltına alınan Fişne, İlçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.
Park ve spor alanlarında sigara yasağı
Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı, Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen imza töreninde, Belediye Meclisi kararıyla park, spor ve oyun alanlarında sigara içilmemesi noktasında zabıta yönetmeliğine bir madde eklediklerini söyledi.
Yağcı, yeni nesillerin geleceği açısından ilgili tüm kamu kurumu yöneticileriyle protokol imzalamak amacıyla bir araya geldiklerini anımsatarak, protokolün çocuklara ve gençlere hayırlı olmasını diledi.
İl Sağlık Müdürü Yasin Yılmaz da protokolle insanlara sigarayı bıraktırma ve gençleri kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmanın hedeflendiğini bildirdi.
Konuşmaların ardından Belediye Başkanı Yağcı, Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Taş, İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş, İl Sağlık Müdürü Yılmaz, İl Halk Sağlığı Müdürü Ömer Balcı, Kamu Hastaneleri Genel Sekreter Vekili Serkan Kadir Keskin ve Yeşilay Derneği Bilecik Şubesi Başkan Vekili Hilal Savran protokolü imzaladı.
Ergenekon'da kumpası gördü, FETÖ öldürdü
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2009'da "İntihar etti" diye dosyası kapatılan Özel Harekat Daire Başkanı Behçet Oktay'ın esrarengiz ölümünde FETÖ'nün rolünü araştırıyor.
Oktay'la aynı lojmanda kalan ve Oktay'ı ölmeden 6 gün önce Hizbullah Terör Örgütü şüphelisi diye sahte isimle dinleten eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, soruşturmada baş şüpheli.
Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçirilen mühimmatların bir kısmının emniyetteki FETÖ ekibi tarafından Özel Harekat Dairesi'nden çalınıp gömüldüğü, bunu da Oktay'ın tespit ettiği için öldürüldüğü öne sürülüyor.
Ankara'da 25 Şubat 2009'da başından vurulmuş olarak bulunan, dönemin Özel Harekat Daire Başkanı Behçet Oktay'ın ölümüne "intihar" denildi.
Ancak olayda birçok soru işareti vardı.
Ailesi ve aile avukatlarının verdiği hukuk mücadelesi ve ortaya koyduğu deliller sonucunda 2 yıl sonra, bu kez cinayet soruşturmasııldı.
Solak olan Oktay'ın kendisini vurduğu söylenen tabanca sağ elindeydi.
Ayrıca kaburga kemiklerinde kırıklar ve vücudunda darp izleri tespit edilmişti.
Cinayet soruşturmasıyla ilgili dava ise 2012 yılının mayıs ayında açıldı.
Cinayet davasında sadece, öldüğü sırada yanında bulunan ve elinde barut izine rastlanan Halil Kesici yargılandı.
Kesici yargılama sonunda beraat etti.
Başka bir suçtan cezaevinde olan ve savcılığa mektup göndererek, Oktay'ın ölümüne karıştığını söyleyen Nurhan Önder ise "suç üstlenme ve adli makamları yanıltma" suçundan 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
O SAVCILAR SORUŞTURULSUN
Bu arada olaya "intihar" diyen savcı Hüseyin Yalçın emekli olurken, cinayet soruşturmasını yürüten Mustafa Düzgün Yargıtay'a terfi etti.
Oktay ailesi bu savcılarla birlikte otopsi savcısı Nihat Yıldırım'ın da soruşturulmasını istiyor.
Behçet Oktay'ın kız kardeşi Şule Oktay ve erkek kardeşi Nezih Oktay ile aile avukatları, yargılama sürecinde birçok talepte bulundu.
Halil Kesici'nin özel eğitimli Oktay'ı tek başına öldürmesinin mümkün olmadığını söyleyen aile, soruşturmanın genişletilmesini istedi.
Olayın üstünün örtüldüğünü söyleyen aile, savcılar Hüseyin Yalçın ve Mustafa Düzgün ile Behçet Oktay dosyasını intihar olarak kapatmak isteyen emniyet görevlilerinin tespit edilmesini ve yargılanmasını istedi.
Ailenin tüm talepleri reddedilirken, Oktay'ın ölmeden 6 gün önce Hizbullah Terör Örgütü üyesi diye "Abdurrahman Doğru" sahte ismiyle dinlendiği ortaya çıktı.
Dinlemeyi yaptıranın da dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek olduğu belirlendi.
Bu gelişme üzerine Behçet Oktay dosyasını yeniden ele alan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, cinayette Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) parmağını incelemeye başladı.
Oktay'ın yasadışı dinlenmesiyle ilgili Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan dava ise 19 Eylül'de başlayacak.
ARKASINDA TABİİ Kİ FETÖ VAR
SABAH'ın görüştüğü Oktay ailesi, yürütülen mevcut soruşturmadan umutlu.
Aile üyeleri, daha önce yapılan göstermelik soruşturma ve yargılama sırasında cinayetteki FETÖ parmağının örtbas edildiğini söylüyor.
Kız kardeş Şule Oktay, "Bu cinayet aslında göstere göstere geldi."
Biz algılayamadık.
Ağabeyim öldürülmeden önce 'Beni yiyecekler' dedi.
Ben 'Kim' dedim.
Bana o zaman FETÖ'yü işaret etti.
Ben görevden alınacak diye düşünüyordum.
Ölümü hiç aklıma getirmedim.
Bu işin arkasında tabii ki FETÖ var.
"O dönem yönetim bunların elindeydi" dedi.
Şehit gencin ailesini aradı, duasına katıldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, demokrasi nöbetlerine ara verilen önceki akşamki son nöbette, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi bahçesinde vatandaşlara hitap ettikten sonra, AK Parti Sinop Milletvekili Nazım Maviş aracılığıyla, demokrasi şehidi üniversiteli Ömer Can Açıkgöz'ün ailesini de aradı.
Gece 01.30'da oğlu için dua ettikleri sırada telefon geldiğini belirten baba Fahrettin Açıkgöz, "Sayın Cumhurbaşkanımız da dualarıyla katıldı."
"Ben de ülkemizin ve kendisinin sağlığının bizim için önemli olduğunu söyledim" dedi.
'SAĞLIĞINIZ BİZİM İÇİN ÖNEMLİ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki akşam Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önündeki vatandaşlara hitap etti.
Erdoğan, gece yarısında biten konuşmasının ardından bazı vatandaşlarla Külliye'de bir araya geldi.
Demokrasi nöbetine gelen yaşlı bir teyzenin elinden tutarak beraber yürüyen Tayyip Erdoğan, vatandaşlarla tek tek sohbet etti, çocuklarla ilgilendi, fedakârlıklarından dolayı da vatandaşlara teşekkür etti.
Erdoğan daha sonra, AK Parti Sinop Milletvekili Nazım Maviş'in aracılığıyla 15 Temmuz şehidi Ömer Can Açıkgöz'ün babası Fahrettin Açıkgöz'ü aradı.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde vurulan TOBB Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi 21 yaşındaki Ömer Can'ın babası Fahrettin Açıkgöz, gece saat 01.30'da evde oğlu ve şehitler için dua ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aradığını belirterek, "Oğlum için dua ettiğimizi söylediğimde Sayın Cumhurbaşkanımız da dualarıyla katıldı."
Ben de ülkemizin ve kendisinin sağlığının bizim için çok önemli olduğunu söyledim.
"Sayın Cumhurbaşkanımızın aramasından ve telefonda dua etmesinden çok memnun olduk" diye konuştu.
FETÖ"nün piramidi yerle bir oldu
İzmir Urla'da 26 FETÖ'cü tutuklandı.
Tutuklananlar arasında mağdurların ifadeleri doğrultusunda örgüt içinde "mütegallibe" yani zorba olarak anılan ve Zaman gazetesi aboneliğini sona erdirmek isteyenleri tehdit eden Kurtuluş Naip Hepyalçın da bulunuyor.
Uşak'ta FETÖ'nün himmetçi 20 ablası tutuklandı.
Bursa'da aralarında Eski Bursa Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya'nın da olduğu 24 kişi adliyeye sevkedildi.
DOKTOR İMAMI TUTUKLANDI
Edirne'de örgütün doktorlardan sorumlu imamı Aydın Tünbel tutuklandı.
Denizli Pamukkale Üniversitesi'nde 14'ü profesör 30, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi'nde 19, Karabük Üniversitesi'nde 2 akademisyen, Rize'de FETÖ'cü yarbay Hilmi Sandal gözaltına alındı.
Diyarbakır'da 8 hâkim ve savcı ile 2 vali yardımcısı, 2 kaymakam gözaltına alındı.
Hâkimlerden birinin gözaltı işleminin duruşma salonunda yapıldığı öğrenildi.
Batman'da vali yardımcısı Şener Çağlar açığa alındı.
İstanbul Emniyeti'nde açığa alınan 465 polisten 2 polis şefi tutuklandı.
Konya'da 51, Kayseri'de 14, Malatya'da 14, Siirt'te 10 polis ile Adana'da il imamı Naim S. tutuklandı.
Halkı vuran hain PKK'yı koruyormuş
Kırk yılı aşkın süredir PKK terörünü bitirmek için amansız bir mücadele veren Türkiye'nin, bu mücadelesinde örgüt liderlerini neden yok edemediği gün yüzüne çıkmaya başladı.
Türkiye'nin kritik kurumlarına sızmış FETÖ militanları, dört yandan Türkiye'nin elini kolunu bağlamak için çalışmış.
Bugün gelinen noktada Hrant Dink Cinayeti, Uludere olayı, Rus uçağının düşürülmesi gibi kritik olayların arkasında FETÖ'nün olduğuna dair ciddi şüphe ve deliller ortaya çıkmaya başladı.
HAİNİN SİCİLİ ÇOK KABARIK
15 Temmuz darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'teki oteline yapılan baskını ve suikast operasyonunu yöneten FETÖ'cü Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in sicilinin hayli kabarık olduğu ortaya çıktı.
Daha önce Sönmezateş'in PKK'ya yapılacak hava harekatlarını uçaklar havalanırken teröristlere bildirdiği belirlenmişti.
İstihbarat birimlerinin yaptığı araştırmalarda da Gökhan Sönmezateş'in sicilinin kabarık olduğu belirlendi.
TERÖRİSTLERİ KORUDU
PKK'ya istihbarat sızdırılmasının yanı sıra, Türk savaş uçaklarının belirlenen hedefleri tam olarak vurmadığı da gündeme geldi.
MİT'in terör örgütü PKK'nın lider kadrosuna ilişkin Kandil eteklerinde verdiği nokta istihbaratın, Gökhan Sönmezateş tarafından saptırılarak hedeflerin vurulmasının önlendiği iddia edildi.
Koordinatların değiştirilmesiyle, PKK'nın lider kadrosunu imha etmek için havalanan savaş uçaklarının, hedeflerin yan tarafındaki yerleri vurduğu, terör örgütü liderlerinin de böylece kurtulduğu belirlendi.
İstihbarat incelemesinde, hem hedeflerin saptırılmasında hem de F-16'lar havalanmadan PKK'lı teröristlerin bulundukları yerden kaçmasında Sönmezateş'in kilit rol oynadığı ortaya çıktı.
37 bin subayın dosyasıılıyor
Terörist başı Fetullah Gülen'in talimatıyla FETÖ üyelerinin darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra TSK'da ve Milli Savunma Bakanlığı'nda yeniden yapılanma süreci başlatıldı.
Özellikle askeri liselere giriş sorularının FETÖ tarafından çalındığını, örgüt üyesi olmayan askeri öğrencilerin yıldırılarak okullardan gönderildiği anlaşılınca, kapsamlı bir temizlik süreci başlatıldı.
Son ihraçlarla 39 bin 287 subaydan geriye yaklaşık 37 bin subay kalırken general ve amiraller için yapılan temizlik bu subaylar için de gerçekleştirilecek.
Bunun için özellikle teğmenlerden albay rütbesine kadar olan kadrolarda terfiler dondurulacak.
Terfiden önce kapsamlı bir soruşturma tamamlanacak.
37 bin subayın dosyası tek tek açılmaya başlandı.
Kılı kırk yaran bir çalışma ile FETÖ mensubu askerler ortaya çıkartılacak.
FETÖ ile ilişkisi bulunmayan subaylar ise görevlerine devam edecek.
Ordudan son FETÖ'cü temizlenene kadar mücadelenin süreceği belirtilirken, subayların terfisi de ancak soruşturma sonrasında gündeme gelecek.
Soruşturmayı ise MİT, Emniyet İstihbarat ve Devlet Denetleme Kurulu birlikte yürütüyor.
Soruşturma kapsamında dosyasıılan subayların sivilden mi yoksa harp okulunu bitirerek mi rütbe aldıkları, aldıkları terfiler, görev yaptıkları yerler ve komutanları araştırılıyor.
Ayrıca tertipleri üzerinden bile FETÖ üyesi olup olmadıkları kılı kırk yaran bir çalışmayla soruşturulacak.
FETÖ ile hiçbir bağlantısı bulunmayan subayların süreçten olumsuz etkilenmemesi için her türlü tedbir de alınacak.
En ufak şüpheye rastlanılırsa o subay hemen açığa alınarak yargıya sevk edilecek.
FETÖ bağlantısı tespit edilenlerin, haklarında bilgi ve belge bulunanların ordu ile ilişiği hemen kesilecek.
Tüm bu işlemler sırasında terfiler dondurulurken, inceleme derinleştirilecek.
İhraçlar sonrası kadrolarda boşluk oluşmaması için de gerekli tedbirler alınacak.
FETÖ kumpasıyla TSK'dan atılanlar ve zorla emekli edilenler istedikleri taktirde güvenlik soruşturmasından geçtikten sonra eşdeğer kadrolarda ve devre arkadaşları ile aynı özlük haklarıyla mesleklerine dönebilecek.
2 BİN 133 SUBAY İHRAÇ EDİLDİ
Genelkurmay Başkanlığı TSK'nın personel sayısını 1 Temmuz'da 39 bin 287 subay olarak açıklamıştı.
Teğmen, üsteğmen, yüzbaşı, binbaşı, yarbay ve albaylardan oluşan subay sınıfındaki 32 bin 289 personelin çoğunluğu Kara, Hava ve Deniz kuvvetlerinde görevliydi.
Ancak 27 Temmuz'daki ilk dalga ihraçlarda 726'sı Kara, 314'ü Hava, 59'u da Deniz kuvvetlerinde olmak üzere bin 99 subay görevden atılmıştı.
31 Temmuz'daki kararnamede de 125'i Kara, 909'u da Jandarma Genel Komutanlığı'ndan olmak üzere bin 304 subayın daha TSK ile ilişiği kesilmişti.
Pehlivanoğlu: Türkeş"i FETÖ zehirledi
MHP'nin kurucusu ve ilk genel başkanı Alparslan Türkeş'in korumalarından emekli Başkomiser Tahsin Pehlivanoğlu, Türkeş'in zehirlenerek öldürüldüğünü ve bunu aileden birisinin FETÖ ile işbirliği içinde yaptığını öne sürdü.
1977'den, öldüğü 1997'ye kadar her an Türkeş'in yanında olan Pehlivanoğlu, "Bugüne kadar kimseye anlatmadım ama Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinden parça söken o asker görüntüsünü izleyip aynı askerin Cumhurbaşkanımızı öldürmek için görevlendirilen darbecilerin içinde olduğunu gördükten sonra konuşmak durumunda kaldım" dedi.
İşte Türkeş'in korumasının söyledikleri:
1997'de Almanya'ya gittik.
Gelmeden 3 gün önce başbuğa check-up yaptırdık.
Check up yapan 33 yaşındaki Burdurlu doktor Fikret, "18'lik genç gibisin."
"Hiçbir şeyin yok" dedi.
Bu doktor nedense 1 ay sonra kalp krizinden öldü.
3 Nisan'da Ankara'ya döndük.
Başbuğum Amasya'ya gitti.
Dönerken beni aradılar ve Ankara Hilton'daki bir nişana gittiler.
Nişandan çıktıktan sonra Türkeş şoförü Alparslan'a "Arka camı aç" diyor.
Hayatta cam açtırmazdı.
Camıınca hık diye bir ses geliyor.
Önce Çankaya Tıp Merkezi'nde kalp masajı, elektro yaptılar ama bitmişti.
Bayındır Tıp Merkezi'ne götürdük hep beraber ama iş işten geçmişti.
Aileden birisinin Amasya'da zehirlediğini düşünüyorum.
Türkeş'e otopsi yapılmadı.
Eski eşi Seval Türkeş, benim rahatsızlığımı ve söylemlerimi duymuş olacak ki çıkıp "Türkeş öldürüldü" filan diye savunmaya geçen açıklamalar yaptı.
İnsan feth-i kabir yaptırır, mezar açtırır.
Kalp krizi deyip geçtiler.
Türkeş'in mezarı tekrar açılmalıdır.
Alparslan Türkeş öldürüldü mü?
Pensilvanya'ya altın kaçırırken tutuklandılar!
İzmir'de FETÖ/PDY'nin işadamları yapılanmasına yönelik düzenlenen operasyonda 1,5 kilo ağırlığında has altına, Pensilvanya'ya sevkiyatı sırasında el konuldu.
Düzenlenen operasyonda işyerinde yapılan aramalarda Pensilvanya'ya kaçırılmak üzere bekletilen 30 kilo daha has altın bulunduğu öğrenildi.
İşadamı Mehmet Eldem'in işyeri Eldem Kuyumculuk'ta bulunan Pensilvanya'ya gönderilmek üzere hazırlanan altınların ardından gözaltına alınan 3 kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Ayrıca yine İzmir'de yürütülen soruşturma çerçevesinde düzenlenen operasyonda gözaltına alınan işadamları Mustafa Özkara, Ezel Seçilmiş ve Resul Seçilmiş tutuklandı.
İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin 29 Temmuz'da düzenlediği operasyonda Ege ve Batı Akdeniz Sanayi ve İşadamları Federasyonu (ESİDEF) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Özkara ile Batınak Transit Taşımacılık Petrol ve Tur. Tic. Ltd. Şti.'nin (BALPET) sahipleri Ezel Seçilmiş ve Resul Seçilmiş gözaltına almıştı.
Kırgızistan'a kaçmaya çalışırken, İzmir Adnan Menderes Havalimanı'nda yakalanan ESİDEF Başkanı Özkara'nın, Fetullah Gülen'in ilk mütevelli heyeti içerisinde yer alan Osman Gürbüz Özkara'nın oğlu olduğu ve FETÖ'nün Ege Bölgesi'ndeki en önemli isimlerinden biri olduğu belirlenmişti.
FETÖ'ye maddi kaynak sağladıkları iddiasıyla gözaltına alınan diğer işadamları Ezel ve Resul Seçilmiş'in sahibi oldukları 5 akaryakıt istasyonuna da el konulduğu bildirilmişti.
1 saatte araç çalıp 3 benzinci soydular
Olay Kartal'da geçtiğimiz gece meydana geldi.
Gasp ettikleri araçla Kartal'a gelen iki zanlı önce yan yol üzerinde bulunan bir benzin istasyonunun ardından 300 metre ilerideki bir başka benzin istasyonunu, ardından yine yan yol üzerindeki bir başka istasyonu silahla soydu.
Yapılan soygunlar sonrası alarma geçen Kartal polisi zanlıları kısa sürede tespit ederek yakalama çalışması başlattı.
Polis ekipleri zanlılar C.Ş. ve U.A.'nın kullandığı aracı takibe aldı.
Kartal meydanı istikametinden kullandıkları araçtan inerek kaçmaya başlayan zanlılar bu sırada polise de ateş etti.
Yaya vaziyette devam eden kovalamaca sonrası zanlılardan biri Egemenlik Bulvarı üzerinde kıskıvrak yakalandı.
Polis C.Ş.'den aldığı bilgi doğrultusunda ikinci zanlıyı da kısa sürede yakaladı.
Zanlılar Kartal Asayiş Büro'daki işlemlerinin ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Öte yandan, maskeli soygun kameralar tarafından kaydedildi.
Benzin istasyonunun güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerde zanlı ilk olarak benzin istasyonuna girerek keşif yapıyor ardından dışarıdaki araçta maskeleri takarak ve silahlarını alarak tekrar markete giriyor.
Markete giren ilk zanlı ile market çalışanı arasında önce boğuşma yaşanıyor.
Market çalışanının saldırmasıyla dışarı çıkan zanlının ardından yanında bulunan diğer şahıs kafasına taktığı maske ve silahla içeri giriyor.
Silahını çeken zanlı çalışanları etkisiz hale getirdikten sonra kasadaki 6 bin 200 lirayı alarak kaçıyor.
Zanlıların yapılan üst aramalarında 3 istasyondan gasp ettikleri yaklaşık 15 bin lira, ruhsatsız bir silah ve yine gasp ettikleri araç ele geçirildi.
Büyük Okyanus'ta 7,2 büyüklüğünde deprem
ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS), merkez üssü Yeni Kaledonya Adası'nın 109 kilometre doğusundaki depremin deniz yatağının 10 kilometre derinliğinde kaydedildiğini açıkladı.
Can ve mal kaybına yol açmayan depremden sonra yapılan tsunami uyarısı, kısa süre sonra iptal edildi.
"Pasifik Ateş Çemberi" deprem kuşağında yer alan Vanuatu'da sıklıkla deprem meydana geliyor.
Darbeden habersiz şehitlik namazı kılmış
15 Temmuz gecesi Boğaziçi Köprüsü'nde şehit olan 38 yaşındaki Çetin Can'ın yakınları, metanetlerini koruyor.
Eşi Fatma Can, o gece henüz darbe girişiminden haberleri yokken eşinin "Şevval ayında kılınan şehitlik namazı"nı bir sohbette öğrendiğini, bunun üzerine evde şehitlik namazı kıldığını, kendisine de bu namazı kılmayı tavsiye ettiğini söyledi.
Namazın ardından akşam televizyondan haberleri izlediklerini ve darbe girişimini öğrendiklerini aktaran Fatma Can, şunları anlattı:
Hazırlanıp birlikte çıktık.
Köprüye gittiğimizde, orada bekleyen insanlar vardı.
Köprüye girer girmez, tank üzerimize 2 kez ateş açtı.
Biz siper aldık, daha sonra tank gidince yürümeye devam ettik.
Köprüde büyük bir otobüsün durduğu bir nokta vardı.
Orası çok kalabalıktı.
Orada bir süre durduk, bekledik.
İlerleyemeyince ne yapalım diye düşündük.
Çetin de yan şeride geçmemizi istedi.
Yan şeride geçince keskin nişancı diye tahmin ediyorum, açık bir hedef olduk ve orada vuruldu.
Çetin o namazı kıldıktan 4 saat sonra o namazı kılıp şehit oldu.
Darbeden falan haberi yoktu.
Allah'ın bir hikmeti...
Veren Allah, alan Allah.
Eşim daha önce "Ben ölürsem mezarıma meyve veren bir ağaç dik" demişti.
Bu dileğini mezarının başına erik ağacı dikerek gerçekleştirdim.
Fatma Can, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da kendilerini ziyaret ettiği için şükran borçlu olduklarını kaydederek, "Allah razı olsun kendisinden" dedi.
Tesisat kazısında kafatası ve kemik parçaları bulundu!
Edinilen bilgiye göre, saat 20.00 sıralarında Çankaya'da Fakülteler Mahallesi Yeni Ankara Caddesi ile Coşkunlar Caddesi kesişiminde bulunan tren yolunun yanında, iş makinelerinin elektrik tesisatı döşemek için yaptığı çalışma sırasında topraktan kemik parçaları çıktı.
Bunun üzerine çalışanlar ve mahalle sakinleri durumu polise bildirdi.
İhbar üzerine olay yerine polis ekipleri sevk edildi.
İş makinelerinin çalışmaları sırasında çıkan 3 adet kafatasını ve kemik parçalarını gören polis, olay yeri inceleme ekiplerine haber verdi.
Olay yeri inceleme ekiplerinin çalışmalarının ardından kemik parçaları torbalara konularak adli tıp kurumuna götürüldü.
Mahalle sakinleri, kemiklerin parçalarının çıkarıldığı yerde eski bir mezarlık bulunduğunu, 1960'lı yıllarda mezarlığın üzerine gecekondular yapıldığını, daha sonra gecekonduların da yıkıldığını iddia etti.
Olay hakkında inceleme başlatıldı.
Rita'nın katilinin iadesi 4 ay sürebilir
İstanbul'da kaybolduktan 34 gün sonra İzmit Gölcük'te cesedi bulunan Alman kuaför Rita Darı Winkler'in (39) 4 ay sonra Almanya'da yakalanan katil zanlısı erkek arkadaşının, Türkiye'ye iadesinin 4 ay sürebileceği belirtildi.
Winkler, 3 Mart Perşembe günü erkek arkadaşı Ali Kemal S. (46) ile buluşmak için Türkiye'ye geldi.
Ali Kemal S. ile İstanbul Pendik'te buluştuktan sonra 9 Mart Çarşamba sabahı Almanya'ya dönmesi beklenirken kayıplara karıştı.
Ailesinin kayıp ihbarı üzerine İstanbul Emniyeti'nce yürütülen araştırmalar sonucu şüpheler Winkler'in evli olan erkek arkadaşı Ali Kemal S. üzerinde yoğunlaştı.
13 Nisan'da atv ekranlarında yayınlanan Müge Anlı ile Tatlı Sert Programı'na Ali Kemal S.'nin, kardeşi Hüseyin S.'ye ait olan ve Gölcük'te bulunan iş yerinde kazı yaptığı ihbarı geldi.
İhbar üzerine iş yerinde arama çalışması yapıldı.
Winkler'in cesedi, iş yerinin zemininde gömülü halde bulundu.
Cinayetle ilgili Ali Kemal S.'ye yardım ettiği değerlendirilen ve emniyette çelişkili ifadeler veren kardeşi Hüseyin S. (42) tutuklanmıştı.
Zanlı Ali Kemal S. ise Winkler'in cesedinin bulunmasının ardından yaşadığı Almanya'da kayıplara karışmıştı.
Hamm Başsavcısı, Interpol tarafından 190 ülkede aranan Ali Kemal S.'nin sokakta yürürken yakalandığını ve polise direnmediğini bildirdi.
Alman Başsavcı zanlının şimdiye kadar nerede saklandığını henüz tespit edemediklerini, Türkiye'ye iade sürecinin de 4 ayı bulabileceğini açıkladı.
FETÖ'cü darbecilerin 15 Temmuz gecesi, Akıncı Üssü'nün yanındaki camiden okunan salayı susturmak için camiye ateş ettikleri ortaya çıktı.
SABAH, Akıncı Üssü'ne en yakın camii olan TAİ TUSAŞ Camisi'ne yönelik saldırı görüntüleri ile caminin imamının "kutsallar adına" yaptığı şikâyet sırasında verdiği ifadeye ulaştı.
Alınan bilgilere göre darbeciler, camide sala okunmaya başladıktan kısa süre sonra yaklaşık 50 metre mesafeden doğrudan hoparlöre hedef alarak ateş etmeye başladılar.
Kurşunlardan biri hoparlörün kenarına 4'ü de şerefeye isabet etti.
Darbeciler hoparlörü isabet ettiremeyince merkezi sistemden verilen sala sonuna kadar okundu.
Olay yeri tutanaklarına göre imamı öldürmek niyetiyle caminin kapısını kırıp içeri giren darbeciler postallarıyla içeride dolaştı.
Cami İmamı Mustafa Şeker de ifadesinde "Ben yaralanmadım kişisel olarak şikâyetim yok ancak camiye dahi ateş edebilen ve Kazan halkını şehit eden bu canilerin en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyorum" dedi.
Festivalde gençleri uyuşturucu öldürmüş
İstanbul Sarıyer'de geçen hafta düzenlenen gençlik festivalinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan 5 kişiden 2'si hayatını kaybetti.
Alınan bilgiye göre, 6 Ağustos'ta Bahçeköy'de düzenlenen bir gençlik festivaline katılanlardan 5'i rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı.
Tedavi altına alınan Tugay Ergin (19) ve Gökhan Alataş (19) hayatını kaybetti.
3 kişinin tedavisi ise sürüyor.
Polis, festivale katılan gençlere uyuşturucu hap sattıkları öne sürülen 5 kişi gözaltına alındı.
Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen 5 şüpheliden 3'ü tutuklandı, 2'si ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Gençlerin ölüm nedenine ilişkin araştırma da devam ediyor.
Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde de sahil kenarında çadır kurarak kamp yapan ve uyuşturucu kullanan 6 gençten ikisi fenalaştı.
Hastaneye kaldırılan B.D., ve G.C. yaşamını yitirdi.
Diğer 4 genç ise tedavilerinin ardından ifadeleri alınmak üzere emniyet müdürlüğüne götürüldü.
Ayrı yaşadığı eşinin evinin önünde bomba patlattı
Bursa'da yaşayan 41 yaşındaki M.Y., yaklaşık 8-9 ay önce şiddetli geçimsizlik nedeniyle evi terk eden eşinin kiraladığı evin önünde kendi çabasıyla yaptığı ve içine bilya ile çivi doldurarak darbe gücünü arttırdığı el yapımı bombayı, patlattı.
Dün akşam saatlerinde yaşanan patlama nedeniyle vatandaşlar korku ve panik yaşarken, düzenekteki bilya ve çivi parçaları çevreye dağılarak birçok evin camlarının kırılmasına neden oldu.
Terörle mücadele ekipleri olaydan sonra kaçan ve işsiz olduğu belirtilen M.Y'yi yakalamak için çalışma başlattı.
Mahalle sakinleri kadının, eşinin baskıları nedeniyle yaklaşık bir ay önce evden ayrılarak sığınma evine yerleştiğini belirtti.
Filipinler'de hapishanede patlama: 10 ölü
Cezaevi Yönetimi ve Penoloji Bürosu sözcüsü kıdemli müfettiş Xavier Solda, Manila'daki Paranaque Hapishanesi'nde nedeni henüz belirlenemeyen patlamada ikisi Çin vatandaşı 10 mahkumun hayatını kaybettiğini söyledi.
Patlamada bir gardiyanın ağır yaralandığını ifade eden Solda, "Yapılan ilk incelemelerde içeride bir patlama olduğunu doğruladık."
"Patlamanın sebebiyle ilgili araştırmalar devam ediyor". dedi.
Olaydan önce mahkumların, başka bir binaya gönderileceklerini öğrenince gardiyanla görüşmek istediğine ilişkin raporların incelendiğini belirten Solda, müfettişlerin patlamanın bir kaçış girişiminin parçası olup olmadığını araştırdığını ifade etti.
Emniyet yetkilisi Jose Carumba da, yerel basına yaptığııklamada, gardiyanın silah sesi duymasının ardından mahkumlara ateş ettiğini, bunun üzerine civardaki bir el bombasının patladığını bildirdi.
Curumba, yetkililerin, gardiyanı vuran mahkumların silahı cezaevine nasıl soktuklarının soruşturulduğunu kaydetti.
Tayland'daki patlamalar
Tayland'ın güneyinde 4 kentte meydana gelen patlamalarda 3 kişi hayatını kaybetti.
Yetkililer, Trang, Hua Hin, Surat Thani ve Phuket'teki patlamalarda 3 kişinin öldüğünü, aralarında turistlerin de bulunduğu 35 kişinin yaralandığını söyledi.
Polis Sözcüsü Piyapan Phingmuang, düzenlediği basın toplantısında bombalı saldırıların terör ile bağlantılı olmadığınııkladı.
Phingmuang, "Tayland'ın kimseyle bölgesel ya da dini sorunu yok."
"Bunun bir iç sabotaj eylemi olduğunu düşünüyoruz" ifadesini kullandı.
Cunta lideri Prayut Çan-oça da gazetecilere yaptığııklamada, patlamaların arkasında kimin olduğuna dair yorum yapmak istemediğini söyledi.
Oça, "Sükuneti, barışı ve güveni sağlamaya odaklanmalıyız" dedi.
Geçen yıl 17 Ağustos'ta başkent Bangkok'un ticari merkezi Rajprasong'daki Erawan Tapınağı yakınındaki düzenlenen bombalı saldırıda 20 kişi hayatını kaybetmiş, 120 kişi yaralanmıştı.
"Uyuyan Zalim" zehirli iğneyle infaz edilecek
ABD'de uzun yıllar içinde en az 10 cinayet işlediği için tutuklanan "Grim Sleeper" (Uyuyan Zalim) lakaplı 63 yaşındaki Lonnie David Franklin'e ölüm cezası verildi.
Eski bir temizlik işçisi olan Franklin, cinayetlerinde hayat kadınlarını ve uyuşturucu bağımlılarını hedef seçiyordu.
Franklin'i yargılayan hâkim Kathleen Kennedy, zanlıya hitaben "Sizin gibi canavarca ve bu kadar çok sayıda zalimce suç işleyeni hayatımda görmedim" dedi.
Franklin'in Kaliforniya tarihindeki en eli kanlı katillerden biri olduğu belirtiliyor.
10 kişiyi kasten öldürmek ve bir kişiye cinayet teşebbüsünde bulunmaktan hüküm giyen Franklin'in zehirli iğneyle infaz edileceği öğrenildi.
Makedonya'da FETÖ"ye karşı önlem
Makedonya Devlet Bakanı Furkan Çako, FETÖ'nün ülkelerindeki uzantılarının hukuki yönden de ortaya çıkarılması ve gereken soruşturmaların başlatılması için adım attıklarını belirtti.
Örgütün Makedonya'da aynı zamanda medya ve iş dünyasında da faaliyetleri bulunduğunu hatırlatan Bakan Çako, "Tüm bunlar kamuoyunda biliniyor."
Buradaki Türkler, çocuklarını artık FETÖ okullarına vermiyor.
Biz de halkımıza artık çocuklarını buralara yollamamaları için çağrı yapıyoruz.
"Daha önce halkın misafirperverliğinden ve teveccühünden yararlanan bu yapı, kamuoyu tarafından iyi tanınıyor" ifadelerini kullandı.
Gökyüzü meteor yağmurlarına sahne olacak
TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Araştırmacısı ve İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Esenoğlu, AA muhabirine yaptığııklamada, Perseid'in 12 Ağustos Cuma'yı 13 Ağustos Cumartesi gününe bağlayan gece en yüksek seviyeye ulaşacağını söyledi.
Binlerce parçanın güneş ışınları ve çekimin etkisiyle "Swift - tuttle" adlı kuyruklu yıldızdan koparak Perseid gök taşı yağmurunu oluştuğunu belirten Esenoğlu, bu durumun adeta doğal görsel şölene dönüşeceğini aktardı.
Esenoğlu, Perseid gök taşının ilk kez 1862 yılında keşfedildiğini, 1990'lı yıllardan itibaren de dünyada tekrar görülmeye başlandığını ifade etti.
Perseid gök taşı yağmurunun temmuz ve ağustos aylarında izlenebildiğini dile getiren Esenoğlu, "Uzaydan gelen böyle görsel bir şöleni seyretmemiz, ilgilenmemiz gerekir."
Sonuçta bu doğal bir görsel şölen.
"Evreni daha iyi tanımamıza katkı sunacaktır". diye konuştu.
Soğukken kırmızı, sıcakken beyaz ışık saçacaklar
Esenoğlu, gök taşı yağmuru sırasında kopan parçalardan bazılarının mercimek büyüklüğünde yeryüzüne düşeceğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
Perseid ısıları 2 bin santigrata kadar çıkabilir.
Atmosferdeki ısınma ve sürtünmeden dolayı Perseidler doğal ortamda soğukken kırmızı, sıcakken ise beyaz renkte ışık üretiyorlar.
Uluslararası Göktaşı Organizasyonunun internet sitesinden kaç tane gök taşı görüldüğü yazılarak bilime katkıda bulunulabilir.
Bu veriler dünyanın her yerinden toplandığı için bilgi değeri taşıyor.
Tüm gece izlenebilecek
Gök taşı yağmurunun saniyede yaklaşık 60 kilometre hızla ilerlediğini hatırlatan Esenoğlu, gökyüzündeki bu görsel şölenin kuzeydoğu yönünde az ışık alan yerlerden iyi bir şekilde tüm gece boyunca izlenebileceğini dile getirdi.
Yılda 100'den fazla gök taşı yağmurunun meydana geldiğini aktaran Esenoğlu, Perseid gök taşı yağmurundan sonra ise 4-17 Aralık'ta Geminid gök taşı yağmurunun izlenmeye değer bir doğa olayı olduğunu kaydetti.
Az eğitimli, eski futbolcu Erdoğan
Bu dengeyi bozansa, az eğitimli eski futbolcu Recep Tayyip Erdoğan'ın önderlik ettiği popülist İslâmcılar ile geniş bir ölçüde dindar bir girişimci olan Fetullah Gülen'in Teksas'tan Taşkent'e binden fazla okul, onlarca üniversite ve eğitim enstitüsü kuran yüksek eğitimli takipçilerinin kazanan ittifakıydı.
Yukarıdaki, Foreign Policy'de geçtiğimiz hafta çıkan bir makaledeki cümlenin tercümesi.
Üniversite mezunu olan Erdoğan'ın az eğitimli ve eski futbolcu; ilkokul mezunu olan Gülen'in ise ufku geniş bir girişimci olarak nitelendirildiği, Gülen müridlerinin açıkça övüldüğü bu ve benzeri makaleler Batı basınında sıklıkla yer alıyor.
Ondan sonra da diğer yandan "Neden Türkiye'de Amerika ve/veya Batı karşıtlığı yükseliyor?" temalı makalelerinde 'Çünkü Erdoğan...' diye başlayan cümlelerle açıklama getirmeye çalışıyorlar.
Türkiye'deki Batı karşıtlığını, Erdoğan'ın döneminde çıkan nevzuhur bir durum olarak gören analistlerin Türkiye tarihinden bihaber olduğunu düşünmek mümkün.
Aslında istatistiklere bakılırsa, Erdoğan dönemi'nin ilk on yılı, Türkiye'deki Batı karşıtlığının azaldığı veya ortalamada kaldığı bir dönem olarak okunabilir.
Zira bu on yıl içerisinde Avrupa Birliği ile de Amerika Birleşik Devletleri ile de senkronize biçimde iyi ilişkiler sürmekteydi.
Erdoğan'ın 'one-minute'le İsrail'i eleştirmiş olması, Suriye'deki Esad rejiminin katliamları sonucu iç savaşın patlak vermesi üzerine AB'nin net bir politika ortaya koyamaması ve mülteci krizinde Türkiye'yi yalnız bırakması, Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz gibi bazı figürlerin "Erdoğan muhatabımız değil" şeklindeki üstenci tavırları, Britanya'da Erdoğan'a küfür yarışmasıılması ve bunu o zamanın Londra Belediye Başkanı, şimdinin Dışişleri Bakanı'nın içinde hayal edemeyeceğiniz iğrençlikteki ifadelerin geçtiği bir şiirle kazanması, Türkiye'de Suriye'den ülkeye giren PKK'lılar canlı bomba olup vatandaşlarımızı onar onar katlederken, PKK'nın Suriye kolu YPG'nin Avrupa'da gerek sergilerle gerek ofis açtırılarak yüceltilmesi, ABD'nin Suriye'de görev yapan askerlerinin YPG armalı üniformalar giymeleri, DAEŞ'le mücadeleden sorumlu özel temsilcisi Brett McGurk'ün YPG'ye özel ziyaretlerde bulunması, YPG gibi Türkiye'ye tehdit oluşturmayan muhalif gruplar ısrarla yalnız bırakılırken tüm istihbari ve lojistik desteğin YPG'ye kaydırılması, öte yandan Türkiye'nin DAEŞ'le mücadelesinin küçümsenmesi ve hatta Musul'da olduğu gibi ABD desteği ve Bağdat yönetimi baskısı ile birlik sayımızın azaltılması ve benzeri pek çok neden sayılabilir.
Hadi, kanlı darbe sonucu biz 247 insanımızı kaybederken, sözde müttefikimiz olan AB ülkeleri ve ABD'den darbenin başarısızlığı kanıtlanana kadar demokrasimize hiçbir destek gelmeyişini, Kerry'nin alakalı ilk konuşmasında 'Türkiye'de barış ve istikrarın' inşa edilmesini beklediklerini, demokrasiye ve seçilmiş hükümete hiçbir vurgu yapmayışını unuttuk diyelim.
Peki, Paris'te 11 Charlie Hebdo çalışanı öldürüldüğü için Türkiye dahil dünyadan pek çok liderlerin protesto yürüyüşüne katıldığını ama demokrasi için tanklara direnen 247 kişinin öldürüldüğü darbe girişiminin üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen Türkiye'ye 'müttefik' olan herhangi bir Batılı ülkeden herhangi bir başkanın gelmemiş olması nasıl unutulacak?
Mülteci meselesi için bir yılda birkaç kez gelen başkanların veya üst düzey temsilci yollayanların alt düzeyli temsilciler göndermesine ne diyeceğiz?
Hürriyet gazetesinin camı kırıldı diye tüm AB ve ABD büyükelçilerinin geçmiş olsun ziyaretine gidip, bombalanan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bir dayanışma ziyaretinde bulunmamalarını nasıl değerlendireceğiz?
Mısır'daki darbe olduğunda ilk iki hafta içerisinde AB'nin üst düzey temsilci yollayarak darbe lideri Sisi ile el sıkıştığı, Kerry'nin darbe sonrasındaki ziyaretinde 'demokrasi yeniden inşa ediliyor' diyerek darbe yönetimini yücelttiği hatırlanırsa, Türkiye'ye demokrasi direnişinde destek olmaktan imtina eden Batılı ülkelerin her fırsatta Türkiye demokrasisinden kaygılandıklarını dile getirmelerinin Türkiye'de samimi bulunmaması çok mu anormal?
Hâlbuki halkın %95'inin darbenin sorumlusu olarak gördüğü Gülen'in ABD'de özgürce yaşamasına izin verilmesi bile şu anda Türk halkını çileden çıkarmaya yetiyor.
Yukarıda saydığım arka plan da buna eklenirse, sanırım yükselen Batı/Amerika karşıtlığının sadece Erdoğan ile açıklanamayacak bir durum olduğu açık.
Üstelik Erdoğan, hâlen darbede ABD etkisinin olduğunu düşündüğünü söylemiş bile değil...
Demek ki sandık asla teferruat değilmiş
Kendi halkını küçük gören, "Sandık teferruattır" diyen, kendisi gibi düşünmeyen seçmenleri "Karnını kaşıyan cahiller" olarak aşağılayan Gezi zekalılar, 15 Temmuz gecesinden sonra da aynı telden çalabiliyorlar mı acaba?
Bu halkın devlete ve demokrasiye nasıl sahip çıktığını gördükten sonra acaba "Biz nerede yanıldık" sorusuna cevap aramışlar mıdır?
Ama cevabı bulunması gereken sorular o kadar çok ki?
Hain olmak Düne kadar çeşitli kademelerde görev yapan ve kendilerine devletin silahlarını kullanma hakkı verilen subaylar, bir anda nasıl "Hain" statüsüne girmeyi kabullenmiş ve yabancı devletlerden sığınma istemişlerdir.
Nasıl bir zihinsel çarpıklık ortamında yaşadığımızı ve kişilere dönük takıntıların insanları nasıl sapıklık olarak nitelenecek davranışlara yönlendirdiğini görmeliyiz.
Sulanmış beyinler Darbe girişimine gelince...
Bu eyleme katılanlar için Türkiye'nin kentlerini Suriye'nin kentlerine benzetmekten öteye bir bakış açısı var mıydı ki?
Bir subay kendi ülkesinin parlamentosunu niye bombalar ki?
FETÖ'nün bedduaları ile sulanmış beyinlerden, akla uygun davranışlar beklemek gibi bir yanılgıya herhalde düşmemeliydik.
Diğer sorumlular Ama bilelim ki her şeyin sorumlusu sadece FETÖ değildir.
Siyaseti kavga, kin ve nefret mesleği olarak sunan kadrolar da, yaşanılan trajedilere gerekli katkıları yapmışlardır.
Kendilerini "Aydın" olarak sunan aymazlar da, her çeşit kural dışı davranışın ve hatta terbiyesizliğin doğal olduğuna kitleleri inandırmışlardır.
Kendi halkından nefret edenlerin ellerine silah verilince bu halka nasıl ateş açtıklarını bile gördük sonunda.
Demokrasinin yolu, bildiğimiz yol
Çok basit bir şey söylüyorum: 15 Temmuz akşamı Türkiye'de halk asker içindeki FETÖ'cü tufeylilere, haramilere, sergerdelere 250 şehit verdi ve demokrasiyi kurtarmaktan çok kurdu.
Ama 15 Temmuz'un arkasında 1992-2002; 2002-2012; 2012 ve sonrası olmak üzere üç dönem var.
Bu üç dönemde hazırlanmış üç değişiklik var: ekonomik, sosyal, siyasal.
Sosyal değişimi iki büyük olgu hazırladı: kırsal alandan metropole göç ve bu göçerlerin çok uzun bir süre kentlerin çevresinde tutulduktan sonra merkeze taşınması.
Çarşamba günü bu taşınmanın metro aracılığıyla olduğunu belirttim.
Metro deyip geçmeyin en önemli sosyal değişim unsurudur diye ayrıca vurguladım.
Aynı doğrultudaki ikinci büyük değişim köprüler ve yollardır.
Yol ve köprünün modernleşmeye getirdiği katkı daha kolay anlaşılır.
Yol gelir, ekonomik ve sosyal yapı değişir.
Bizde ise bir o kadar da siyasal yapıyı değiştirmiştir.
Bu tarihi İstanbul'da Boğaz üstüne atılan köprülerle tespit ettim ben öteden beri.
Demirel, Boğaz Köprüsü'nü yaptırdı.
Bu 1950 sonrası köylü hareketinin 1960'lardaki doruğuydu.
Özal, aynı doğrultuda ilerlemeyi şimdi adını 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirdiğimiz ikinci köprüyle sürdürdü.
Bunların yol güzergahları bile çevre- merkez arasında kurulan ilişkiyi gösterir.
O da nasıl bir sosyal değişim rotası izlendiğinin işaretidir.
Demirel ve Özal'ın maksadı büyük kitleleri merkezde eritmekti.
Merkezin ideolojisini onlara benimsetmekti.
AK Parti uzun yıllar üçüncü köprüyü yapmadı.
Çünkü göç bütün hızıyla sürüyordu.
Gelen insanlar uydu kentlere yerleştirildi.
O bölgelerde biraz kapalı bir sistem oluşturuldu.
AK Parti'li yerel yönetimler insanlara aş, iş, sosyal statü verdi, onlar da AK Parti'ye oy.
Böylece kitlelerin merkezde erimesi değil, çevrede siyasal bilinçlerini edinmesi ve merkeze ondan sonra 'kendileri olarak' gelmeleri istendi.
Bu oluşum AK Parti öncesinde devam eden başörtüsü tartışmaları (1992-2002) ile alakalıydı.
Bu tartışmalar muhafazakar, mütedeyyin ve taşralı insanların merkezle bütünleşmeleri değil yan yana durmalarındaki zorunluluğu kitlelere kabul ettirdi.
AK Parti 2002 sonrasında belirttiğim yöntemle hareket ederek kitleleri siyasallaştırdı, siyasete kattı, olgunlaştırdı.
Bunların ardından, şimdi dikkat edin, 3. Köprü'nün inşasıyla 15 Temmuz'daki demokratik mücadele eş zamanlıdır.
Demek ki, tarih ve sosyoloji örtüşmüştür.
Buna bir boyut daha ekleyeyim: AK Parti'nin, bahsettiğim hamlesi sadece İstanbul köprüleriyle sınırlı değildir.
Daha ilginç bir şey oluyor: AK Parti şimdi çevre kentleri merkez kentlerle bütünleştiriyor.
Bu da iki köprü aracılığıyla sağlanıyor.
Bir, Osmangazi Köprüsü.
İki, Çanakkale 1915 köprüsü.
Buna yolları ekleyin.
Türkiye, Trakya'dan İzmir'e şimdi başka bir güzergahtan ulaşacak.
Bu ne demekti biliyor musunuz, İzmir bundan sonra artık bambaşka bir kent olacaktır.
Diyelim ki, AK Parti 'içeriden' alamadığı İzmir'i artık 'dışarıdan' alacaktır.
Artık Bursa, artık Çanakkale, artık Trakya şehirleri başka beşeri ve sosyal coğrafyalara dönüşecektir.
Bu kadar!
15 Temmuz şehitleri bu büyük maceranın yıldızlarıdır.
Fenerbahçe'de Van Persie'li ve neşeli idman
Fenerbahçe, Grasshoppers maçının hazırlıklarını sabah saatlerinde yaptığı antrenmanla sürdürdü.
Can Bartu Tesisleri'nde teknik direktör Vitor Pereira yönetiminde saat 10.00'da başlayan antrenman, toplam 1 saat 30 dakika sürdü.
Salonda yapılan ve 30 dakika süren core antrenmanın ardından sahaya çıkan oyuncular, koşu ve ısınma hareketleri ile 5'e 2 top kapma ve pas çalışmaları yaptı.
Antrenman, dar alanda yapılan çift kale maçlarla tamamlandı.
Fenerbahçe, hazırlıklarını bugün akşam saatlerinde yapacağı antrenmanla sürdürecek.
Aziz Yıldırım'ı Gülen'e şikayet eden o kişi...
Fenerbahçe'ye yönelik yapılan Şike Operasyonu ile ilgili yeni gelişmeler yaşanıyor.
CNN Türk'te yayınlanan bir programa katılan ve bu operasyonun FETÖ tarafından yapıldığınııklayan gazeteci Hüseyin Gülerce, "Spor dünyasından bir isim Fethullah Gülen'e Aziz Yıldırım'ın kendisi hakkındaki sözlerini yetiştirmiş."
"Yıldırım bir gün uçakta bu şahsa 'Senin Fethullah Gülen'in yanında ne işin var" şeklinde sözler etmiş.
Bu şahıs Gülen'e bu sözleri aktarınca Fethullah Gülen de Aziz Yıldırım'a taktı.
Neden Aziz Yıldırım'a taktı?
Türkiye'nin en çok taraftarı olan kulübün başkanı bu zihniyetteyse kendisine zarar verebilir düşüncesiyle.
"Şike davası Aziz Yıldırım'ı tasfiye etmek içindi" ifadesini kullanmıştı.
Bu sözlerin ardından bir açıklama da Şike Davası'nın önemli avukatlarından olan Faik Işık'tan geldi.
ık Habertürk'te yayınlanan Karşıt Görüş programına çıktı ve Aziz Yıldırım'ı FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'e şikayet eden kişiyi açıkladı.
İşte Faik Işık'ın sözleri:
Aziz Yıldırım, Fethullah Gülen hakkında İhsan Kalkavan'a bir şeyler söylüyor.
Azerbaycan'dan gelirken, özel uçakta.
Aziz bey esprili bir adamdır, birini eleştirirken batıcı cümlelerle de söyler.
O batıcı cümleler belki biraz kanatır da.
O cümlelere bazıları tepki gösterebilir.
Bu cümleler bir yere yetiştiriliyor.
Havlular, himmetler, bu kadar işadamının sanki Hac'ca, Umre'ye gidermiş gibi oralara gitmesi, böyle hoşgörüyle kabul edilecek iş değil.
Bunlar ne iş diyor, çok ağır şekilde eleştiriyor.
Tek sorun tabii ki bu değil.
Bu arada bir futbol takımı denemeleri de oluyor.
Galatasaray Kulübü'nden bazı futbolcu ve yöneticilerin doğrudan bağlantıları ve Hakan Şükür...
Muharrem Usta: Şike konusu farklı
Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta, Fenerbahçe'ye dostluk elini uzattı.
Türkiye'nin meselesinin, bütün kulüplerin meselesi olduğunu dile getiren Usta, "79 milyonla bu ülkenin tarafındayız."
Sapasağlam bir duruş sergilemeliyiz.
Fenerbahçe'nin FETÖ ile bir sorunu varsa, haksızlık yapıldıysa, ben de Fenerbahçe'nin arkasında dururum.
"Ancak Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki şike konusu farklıdır" dedi.
Kurbanlık fiyatlarııklandı
Karabulut, şunları söyledi: "Birlik olarak canlı kurbanlık dananın kilogram fiyatını 18 lira olarak belirledik."
"Düve fiyatını da yine canlı kilogramını 17 lira, ikinci sınıf olarak tabir ettiğimiz ineğin canlı kilogram fiyatını da 15 lira olarak tespit ettik" dedi.
Geçen yıl kurban olmayacak olan hayvanların da satışa çıkarıldığına dikkat çeken Karabulut, vatandaşların kurban alırken dikkat etmesi gerekenleri anlattı:
Özellikle hayvanlarda kulak küpesine dikkat edilmesi gerekir.
Ayrıca hayvanın sağlıklı olması da çok önemli.
Bunun için vatandaşlarımızın kurban alırken hayvanın pasaportundaki aşılarını kontrol edebilirler.
Dış görünüş itibariyle de kurbanın canlı ve diri olması, üzerindeki tüylerini atmış olması gerekir.
Yüzünde de salya, sümük gibi belirtilerin olmaması lazım.
Geçtiğimiz senelerde kurban olmayan hayvanların da satışa sunulduğunu ve satıldığını gördük.
Bir kurbanlık olan hayvanın 2 yaşını doldurması lazım.
Bunu da hayvanın dişlerine bakarak anlayabiliriz.
2 yaşını doldurmuş bir hayvanın 'kapak' olarak tabir ettiğimiz dişleri çıkmıştır.
Ama yaşı daha küçük olan hayvanların ise bu dişleri çıkmamıştır.
Görüntü olarak hayvan büyük görülebilir ama kapak dişleri çıkmamış olabilir.
Kapak dişleri de zaten diğerlerine göre büyük olduğu için hemen fark edilir.
Rize Havalimanı denize yapılacak
Türkiye'de deniz dolgusu ile inşa edilecek ikinci havaalanı Rize Havalimanı olacak.
Rize Havalimanı, Pazar ilçesi Yeşilköy Köyü ile Kız Kulesi mevkisi arasındaki 266 hektarlık alanda, kıyıdan 26 ila 32 metre uzaklıktaki deniz dolgusu üzerine inşa edilecek.
Rize havalimanı inşaatında derinliğin fazla olması nedeniyle, Ordu - Giresun Havalimanı'nda kullanılandan yaklaşık 3 kat daha fazla dolgu malzemesi kullanılacak.
Proje kapsamında, saatte 36 uçağın iniş kalkış yapabileceği 45 metre eninde ve 3 bin metre uzunluğunda pist ile apron inşa edilecek.
Genel olarak yolcu ve kargo uçaklarına hizmet verecek olan Rize Havalimanı'nın ayrıca kompozisyon sınıfı D, türbülans sınıfıır, kalkış ağırlığı 150 bin kilogramdan fazla olan uçaklara da hizmet vermesi bekleniyor.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Alt Yapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından 8 Eylül tarihinde ihaleye çıkarılacak olan Rize Havalimanı projesi için ilk etapta deniz dolgusu, pist, apron, taksirut, çevreyolu, emniyet tel örgüsü, mendirek, PAT sahaları ve çevre aydınlatma işleri yapılacak.
Bu işler 600 milyon liraya mal olacak.
Altyapı işlerinin ardından 150 milyon lira harcamayla da terminal binalarını kapsayan üst yapı işleri yapılacak.
Rize Havalimanı'nın yapımı 2 yıl 9 ayda tamamlanacak.
Motorine 8 kuruş zam
Akaryakıt dağıtım şirketleri, bu gece yarısından geçerli olmak üzere, motorinin litresine ortalama 8 kuruş zam yaptı.
Petrol Ürünleri İşverenleri Sendikası'ndan (PÜİS) alınan bilgiye göre, 13 Ağustos 2016'dan itibaren motorinin litresinde ortalama 8 kuruş fiyat artışı yaşanacak.
Buna göre, Ankara'da litresi ortalama 3,68 lira olan motorinin fiyatı 3,76 liraya yükselecek.
Motorinin fiyatı İstanbul'da ortalama 3,63 liradan 3,71 liraya, İzmir'de ise ortalama 3,66 liradan 3,74 liraya çıkacak.
Dağıtım firmalarının belirlediği fiyatlar, rekabet ve serbesti nedeniyle şirketler ve kentlere göre küçük çaplı değişiklik gösterebiliyor.
Akaryakıt dağıtım şirketleri, geçen hafta cuma günü motorinin litre fiyatına 4 kuruş zam yapmıştı.
İşte Gülen'in sohbetindeki Galatasaraylı futbolcular
Bir dönem Türk futboluna damgasını vuran Galatasaraylı ve milli futbolcuların, 1996 yılında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in sohbetinde yer aldığı ortaya çıktı.
1996 yılında çekildiği söylenen görüntüde Fetullah Gülen'in sohbetini dinleyen futbolcular arasında Hakan Ünsal, Mert Korkmaz, Okan Buruk, Arif Erdem, İsmail Demiriz, Uğur Tütüneker ve Yusuf Tepekule net bir şekilde belli oluyor.
Söz konusu sohbette Gülen, Galatasaray'dan bahsederek "4 gol attık kazandık" ifadesini kullandı.
FETÖ'nün eski futbol imamı olarak bilinen Said Alpsoy da geçen günlerde SABAH gazetesine "Türkiye 2002'de Dünya üçüncüsü olunca takıma prim dağıtıldı."
Emre, Okan, Hakan Şükür, Hakan Ünsal ve Arif bu primlerden para topladı.
Toplanan para 250 bin veya 500 bin dolardı.
Bu parayı Pensilvanya'ya Arif Erdem götürdü.
"Gülen daha sonra Arif'e methiyeler düzdü" açıklamasını yapmıştı.
Milli futbolcular Gülen'in sohbetine katılmış!
Emel Dereli Rio'ya veda etti
2016 Rio Olimpiyat Oyunları atletizm branşında, Türkiye'yi kadınlar gülle atmada temsil eden milli sporcu Emel Dereli, elemeleri geçemedi.
Brezilya'nın Rio de Janeiro kentindeki Olimpiyat Stadı'nda düzenlenen atletizm müsabakalarında, kadınlar gülle atma elemeleri sona erdi.
Son Avrupa üçüncüsü Emel Dereli, ilk hakkında 17,01, ikinci hakkında 16,86 metre, üçüncü denemesinde ise geçersiz atış yaptı.
Serisinde 11'inci, toplamda 24'üncü sırayı alan milli sporcu, finale kalamayarak olimpiyatlara veda etti.
Hem oyuncu hem Sportif Direktör oldular!
Voleybol Sultanlar Ligi takımlarından Galatasaray Daikin, kaptan Nihan Güneyligil'in sözleşmesini uzatarak, sporcuyla hem oyuncu hem de sportif menajer olarak anlaşma sağladı.
Sarı-kırmızılı kulüpten yapılan açıklamada, 34 yaşındaki sporcuyla hem oyuncu hem de sportif menajer olarak sözleşme imzalandığı belirtilerek, "Başarılarla dolu bir voleybol kariyerinin yanı sıra en az kariyeri kadar önemli bir karakter sahibi olan kaptan Nihan Güneyligil'e yeni görevinde yürekten başarılar dileriz". denildi.
Kariyerinde ilk 1. Lig tecrübesini Bursaspor formasıyla yaşayan Nihan, daha sonra sırasıyla 75. Yıl, Beşiktaş, VakıfBank Güneş Sigorta ve Fenerbahçe formalarını giydi.
Nihan Güneyligil, geçtiğimiz sezon Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF) 2016 TBVL Fair Play ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından düzenlenen Türkiye Fair Play ödüllerine layık görülmüştü.
Voleybol Efeler Ligi ekiplerinden Galatasaray HDI Sigorta'nın milli sporcusu Can Ayvazoğlu, yeni sezonda takımında aynı zamanda sportif menajer olarak görev alacak.
Sarı-kırmızılı kulüpten yapılan açıklamada, Can ile 2016-2017 sezonu için hem oyuncu hem de sportif menajer olarak anlaşıldığı belirtilerek, "Galatasaray'ın her kademesinde bulunan, sporculuk kariyerinin yanı sıra büyük karakter sahibi sevgili Can Ayvazoğlu'na yeni görevinde başarılar dileriz", denildi.
Masa tenisinde Çin işi final!
2016 Rio Olimpiyat Oyunları masa tenisi tek erkeklerde, Çinli Long Ma altın madalya kazandı.
Brezilya'nın Rio de Janeiro kentindeki Riocentro'da gerçekleştirilen masa tenisi müsabakalarında, tek erkeklerde madalyalar dağıtıldı.
Finalde vatandaşı Jike Zhang'ı 4-0 mağlup eden Ma, altın madalya elde etti.
Zhang'ın gümüş madalyayla yetindiği tek erkeklerde, üçüncülük maçında Belaruslu Vladimir Samsonov'u 4-1 yenen Japon Yun Mizutani bronz madalya aldı.
Fiji tarihindeki ilk madalyayı kazandı
Brezilya'nın Rio de Janeiro kentindeki Deodoro Stadı'nda oynanan erkekler yedili ragbi finalinde Büyük Britanya ile Fiji karşılaştı.
Rakibini 43-7 yenen Fiji, altın madalya elde etti.
Büyük Britanya'nın gümüş madalyayla yetindiği kategoride bronz madalya, Japonya'yı 54-14 mağlup eden Güney Afrika'nın oldu.
Olimpiyatlarda kritik maç Cüneyt Çakır'ın
FIFA kokartlı hakemlerimizden Cüneyt Çakır Brezilya'daki 2016 Olimpiyatlar'ında oynanacak Brezilya-Kolombiya maçında düdük çalacak.
Cüneyt Çakır'ın yardımcılıklarını Bahattin Duran ve Tarık Ongun üstlenecek.
Maçın dördüncü hakemi ise Fransız Clement Turpin olacak.
Sao Paulo kentindeki Arena Corinthians'da oynanacak karşılaşma yerel saatle 22.00'de başlayacak.
UEFA Elit Hakem kategorisinde yer alan Cüneyt Çakır, kariyerinde dokuzuncu kez uluslararası turnuva finallerinde görev alıyor.
İstanbul'da 5 bin polisle denetim!
İstanbul'da "Yeditepe Huzur" adlı asayiş uygulaması kapsamında, 39 ilçede 5 bin polisin katılımıyla helikopter destekli denetim yapılıyor.
İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan koordinesinde kent genelinde akşam saatlerinde başlatılan asayiş uygulamasına, narkotik suçlarla mücadele, mali suçlarla mücadele, terörle mücadele, kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele, özel harekat, çevik kuvvet ve trafik ekiplerinin de aralarında olduğu çok sayıda polis katılıyor.
Şüpheli kişilere yönelik Genel Bilgi Tarama (GBT) kontrolleri yapılan denetimlerde aranan şahıslar, silah, bıçak, uyuşturucu madde taşıyan şüpheliler üzerinde duruluyor.
Sahil şeridi olan ilçelerde deniz polisleri de uygulamaya destek verdi.
Kadıköy Söğütlüçeşme metrobüs istasyonu çıkışında devam eden uygulamalarda da kişilerin GBT sorgulamalarının yanı sıra el çantaları ve valizleri de kontrol edildi.
Trafik kontrollerinin de yapıldığı uygulamaya, polis helikopteri de havadan destek veriyor.
Uygulamanın geç saatlere kadar süreceği öğrenildi.
Sosyal medyada darbe propagandasına tutuklama!
Edinilen bilgiye göre, Isparta Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Gökhan Okçu'nun sosyal medyadan FETÖ'nün darbe girişiminin propagandasını yaptığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği bilgisi üzerine çalışma başlattı.
Yapılan incelemede Gökhan Okçu'nun FETÖ'nün darbe girişimini ve darbecileri öven, darbe karşıtlarına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret eden paylaşımlarda bulunduğunu belirleyen ekipler, düzenlendikleri operasyonla şüpheliyi gözaltına aldı.
Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Okçu, tutuklandı.
O ilde vali yardımcısı ve kaymakam gözaltına alındı
FETÖ'nün darbe girişiminin ardından İçişleri Bakanlığınca başlatılan idari soruşturma kapsamında görevden uzaklaştırılan Uşak Vali Yardımcısı Halil İbrahim Ertekin ile Karahallı Kaymakamı Hakkı Başhan, akşam saatlerinde polis ekiplerince gözaltına alındı.
Şüpheliler Ertekin ile Başhan, emniyete götürüldü.
Robert Amsterdam'dan FETÖ hakkında çok çarpıcı ifadeler!
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) uluslararası yasa dışı faaliyetlerini hukuki olarak soruşturan Amsterdam&Partners hukuk firmasının yetkilisi Robert Amsterdam, ABD dergisi Forbes'a bir makale kaleme alarak, FETÖ'nün nasıl organize olduğuna dair bilgiler paylaştı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in Pensilvanya'daki malikanesinden örgütü yönettiğini belirten Amsterdam, Gülen'in "ABD'deki yaklaşık 150 sözleşmeli (charter) okulu nasıl işlettiğine yakından bakıldığında örgütün yer altında gizli ileri derecede gelişmiş organizasyonel kabiliyeti bulunduğunun gayet açık görüleceğini" ifade etti.
Amsterdam, yedi ay önce Türkiye tarafından Gülen bağlantılı şirketler ve okulları araştırmakla görevlendirildiğini aktararak, şu ana kadar bulduklarının "şok edici" olduğunu vurguladı.
Amsterdam, makalesinde şu görüşlere yer verdi:
İfşacıların bize verdiği bilgiye göre, Gülen örgütü talimatların iletildiği katı bir hiyerarşiye sahip.
Bu talimatlar genelde Gülen ile Poconos'ta yüz yüze yapılan toplantılarda iletiliyor.
Tepede yedi kişiden oluşan yönetim grubu (istişare grubu) var.
Bu grup talimatları danışma komitesine aktarıyor.
Talimatlar buradan sırasıyla bölge imamlarına, ülke imamlarına, ülke içindeki bölge imamlarına, il imamlarına, illerin içindeki bölge imamlarına, mahalle imamlarına, öğrenci evlerinin imamlarına (ışık evlerine) ve öğrencilere gidiyor.
İş adamları, bürokratlar ve subaylar, örgüt içindeki pozisyonlarına ve desteklerine göre değişik seviyelerde çalışıyor.
Örgütün dünya genelinde 55 bin iş yeri açtığını, ABD'de en geniş sözleşmeli okul ağına sahip olduğunu aktaran Amsterdam, Amerikalı mükelleflerinin ödediği vergilerden her yıl milyonlarca doların bu okullara verildiğini bildirdi.
Amsterdam, bu paraların büyük kısmının ise örgüt üyelerinin kendi aralarında yönlendirildiğini ve "seçilmiş" taşeron şirketlere aktarıldığını yazdı.
Amsterdam, bu işleyişi şu örneklerle açıkladı:
California'da kurulu Magnolia okulları, Gülen bağlantılı olan ve aynı ofisi paylaştığı şirkete yıllık hizmet kontratı karşılığı 700 bin dolar verirken yakalandı.
Amsterdam, bir başka örnek olarak da Oklahoma'daki Dove Science Academy'yi gösterdi.
Amsterdam, bu okulun da mülk sahibine fazladan 3,1 milyon dolar ödediğini, ayrıca denetimlerde okulun ve mülk sahibi şirketin yönetimlerinin Gülen ile bağlantılı aynı kişilerden oluştuğunun tespit edildiğini kaydetti.
Gülen ağındaki en büyük yeri tutan 46 şubeli Harmony okullarında da benzer durumların bulunduğuna dikkati çeken Amsterdam, FETÖ bağlantılı daha küçük şirketlere yazılım lisansı, müfredat alımı gibi kalemlerle paralar ödendiğini belirtti.
Amsterdam, FETÖ içindeki yapılan birbirini zengin ettiğinin altını çizerek, "Bu verdiğim örnekler, Amerikalı vergi mükelleflerinin yaklaşık 28 milyon dolarının kötüye kullanıldığını gösteriyor."
"Üstelik bu daha şu ana kadar bulduklarımızın görünen kısmı", ifadesini kullandı.
Bugüne kadar bu tür olayların engellenmesi için bir şey yapılmadığına işaret eden Amsterdam, geçen zaman diliminde durumun daha da kötüye gittiğini, bütün bunlar üzerine Teksas Eğitim Dairesi'nin düzensizlikleri araştırmaya başladığını hatırlattı.
Amsterdam, okulların görünürde normal işlediğini, birçok çalışanın ne tür yolsuzluklar olduğuna dair bilgileri bulunmadığını vurguladı.
Amsterdam, "Ancak aslında bu okullar Gülen için kar makinesi gibi çalışıyor."
"Gülen daha sonra devasa miktardaki paraları, kanunsuz faaliyetlerini gizlemek amacıyla siyasi bağışlar için kullanıyor", değerlendirmesini yaptı.
Bu okullarda çalışmış eski bir Amerikalı öğretmenin verdiği ifadeye göre, Gülen okullarındaki bazı çalışanların ayrı şekilde toplantılar yaptığını, maaşlarından belli bir bölümü örgüte aktardığını anlatan Amsterdam, "Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki Gülen üyelerinin de benzer işleyişte çalıştığına inanılıyor."
Darbe kışkırtıcıları yıllar içinde pozisyonlarını güçlendiriyordu.
"Ancak görünürde ordu normal şekilde işlerken paralel bir güç sahne arkasında güç topluyordu". diye yazdı.
Amsterdam, makalesini şöyle bitirdi:
ABD'deki politika yapıcıların kafasında 15-16 Temmuz ve sonrasındaki olaylarla ilgi soru işaretleri var ve bu beklenen bir şey.
Ancak iki müttefik durumlarını diplomatik seviyede ele alırken, bireysel olarak devlet makamlarındakilerin Gülen'in operasyonlarında ABD yasalarının seri şekilde ihlal edildiğine uyanmaları gerekmektedir.
İstanbul'da 22 yargı mensubu firarda!
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından 10 Ağustos 2016 tarihinde açığa alınan ve haklarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Fethullahçı Terör Örgütü mensubu oldukları iddiasıyla soruşturma başlatılan 648 hakim ve savcıdan İstanbul'da görev yapan 22'sinin firar ettiği öğrenildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 11 Ağustos 2016 tarihinde HSYK tarafından açığa alınan 648 hakim ve savcının İstanbul'da görev yapan 67'si hakkında gözaltı ve arama kararı verildi.
Savcılık tarafından ev ve işyerlerinde arama yapılan yargı mensuplarından 45'i gözaltına alındı.
Aramalarda adreslerinde bulunamayan 22 yargı mensbunun ise firar ettiği öğrenildi.
Bu yargı mensupları hakkında yakalama kararı çıkarılacağı öğrenildi.
Gözaltına alınan 45 şüpheliden 18'inin savcılıktaki ifadelerinin ardından tutuklanmaları talebiyle Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildiği bildirildi.
Adreslerinde bulunamayan 22 hakim ve savcının arama işlemleri devam ediyor.
Konya'da 11 kişi gözaltına alındı!
Soruşturma kapsamında hakkında gözaltı kararı verilen kişilerin yakalanmasına yönelik çalışmalar sürdürülüyor.
Bu kapsamda Ereğli Belediyesinde görevli 4 memur ve Özel Merve Şahika Okulu'nda çalışan 1 öğretmen ile 6 çalışan gözaltına alındı.
Ereğli Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilen şüpheliler, Ereğli Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.
Diyarbakır'da sokağa çıkma yasağı kaldırıldı!
Valilikten yapılan açıklamada, Lice, Silvan ve Kulp'un kuzeyindeki dağlık ve ormanlık sahada faaliyet yürüten, aralarında üst düzey örgüt yöneticilerinin de bulunduğu değerlendirilen teröristler ve iş birlikçilerinin etkisiz hale getirilmesi, bunların kullandığı sığınak, barınak ve depo alanlarının tespiti ve malzemelerin ele geçirilmesi için operasyon düzenlendiği belirtildi.
Silvan'ın Dolaplıdere ve Dağcılar, Lice'nin Çıralı, Kıyıköy, Dallıca, Türeli ve Kutlu, Kulp'un Demirli, Kamışlı, Çukurca, Bayırköy, Temren ve Taşköprü köylerinde sokağa çıkma yasağının sona erdiği bildirilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
Operasyon icra edilen bölgelerde halkın can ile mal güvenliğinin sağlanması ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince, sivil vatandaşların zarar görmemesi amacıyla 9 Ağustos saat 05.00'ten itibaren duyurulan yasaklama kararı, bugün saat 16.00'dan itibaren kaldırılmıştır.
ıklamada, can ve mal güvenliğinin sağlanması için getirilen yasağa uydukları için vatandaşlara teşekkür edildi.
Üsküdar'da yolcu otobüsü devrildi!
Alınan bilgiye göre, Harem Sahil yolunda, bir otobüs firmasına ait Yılmaz E. (37) yönetimindeki 34 ZP 5568 plakalı yolcu otobüsü yağış nedeniyle kontrolden çıkarak devrildi.
ihbar üzerine olay yerine polis, sağlık ve itfaiye ekipleri sevk edildi.
Yan yatan otobüsteki yolcular itfaiye ekiplerinin çalışması sonucu araçtan çıkarıldı.
Olayda yaralanan 3 yolcu ambulansla Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı.
Kaza nedeniyle kapanan yol, hasarlı aracın kaldırılmasının ardından ulaşıma açıldı.
NATO'da görevli Kurmay Albay FETÖ'den tutuklandı!
İzmir'deki Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) yönelik operasyonda hakkında yakalama kararı bulunan ve Ankara'da gözaltına alınan NATO Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığında görevli Kurmay Albay Özkan Çağlayan tutuklandı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcıvekili Okan Bato'nun, "FETÖ/PDY'nin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki yapılanması"na yönelik yürüttüğü soruşturmanın ikinci ayağı kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan Çağlayan, Ankara'da gözaltına alınarak İzmir'e getirildi.
İzmir Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesindeki işlemlerin ardından sağlık kontrolünden geçirilen Çağlayan, adliyeye sevk edildi.
Savcılık ifadesinin ardından, "terör örgütü üyesi olmak" ve "örgüt adına faaliyet göstermek" suçlamalarıyla nöbetçi mahkemeye çıkarılan Çağlayan, tutuklandı.
Çavuşoğlu'ndan Zekeriya Öz açıklaması
Çavuşoğlu, Zekeriya Öz ve Adil Öksüz'ün Gürcistan'da yakalandığını iddialarına ilişkin soruya, "Şu anda bu bilgi doğru değildir."
Ama değişik ihbarlar geliyor.
Bunların hepsi değerlendiriliyor.
Gürcü yetkililerle yakın temas içindeyiz.
"Her türlü detay, bilgi, ihbar titizlikle değerlendiriliyor" dedi.
Gürcistan'da olabileceklerine dair şüphenin olup olmadığına ilişkin soruya Çavuşoğlu, "Zekeriya Öz daha önce Gürcistan'a kaçmıştı."
Gümrük kapısındaki kameralarda tespit edilmişti.
Avrupa'ya gidip geldiği bilgisi var.
Bize gelen her bilgiyi sadece bu ikisi için değil, diğer kaçanlarla ilgili her bilgiyi inceliyoruz, takip de ediyoruz.
Nereye kaçarlarsa kaçsınlar izlerini süreceğiz" ifadelerini kullandı.
İranlı mevkidaşı Cevad Zarif ile görüşmesiyle ilgili soruya ise Çavuşoğlu, "İkili konular değerlendirildi."
Türkiye İran arasında bir çok konu var.
Siyasi, ticari, ulaşım, enerji, terörle mücadele ortak mücadelemiz.
Bölgesel konular da var.
Başta Suriye olmak üzere Suriye, Irak, Yemen, Körfez Bölgesi.
Yaşadığımız coğrafyadaki sorunların çözümü konusunda Türkiye ve İran önemli rol oynayabilir.
Birçok konuda hem fikiriz.
Suriye'nin toprak bütünlüğü, sınır bütünlüğü ve Suriye'de DAEŞ ve diğer terör örgütlerinden temizlenmesi, kapsayıcı bir hükümetin olması gibi bir çok konularda hem fikiriz.
Esad konusunda değişik fikirlerimiz vardı.
Ama bunları her zaman olduğu gibi konuşmaya devam edeceğiz.
Ateşkes, Cenevre müzakerelerin devam etmesi konularında hem fikiriz.
Çok konuda görüş birliğinin esasen sonuç getirmediği sürece bir anlamı yok.
"Önemli olan sonuç alabilmek" şeklinde konuştu.
Çavuşoğlu, Türk uçaklarının ne zaman Suriye'de operasyonlara katılacağına ilişkin soruya, "Bu konuda heyetimiz Moskova'ya gitmişti."
"Bu mekanizmaları kurmamızın amacı, buradaki özellikle DAEŞ ile mücadelede hangi adımlar atılır ve herhangi bir olayın, kazanın yaşanmaması için koordineli bir şekilde atılması lazım" diye konuştu.
İran ile gaz alımına ilişkin soruya Çavuşoğlu, "İran ile Türkiye iki kardeş ülke."
Tahkimler karar vermemesi lazım, bizim kendi aramızda bu konuda anlaşma yapabilelim.
Biraz da sitem vardı.
Tahkime gitmeden de bu anlaşmaları yapabilmeliyiz.
"Gaz indirimi, fiyatlar konusunda taleplerimiz oldu" ifadelerini kullandı.
Gülen'in iadesine ilişkin Amerika'ya gidiş tarihiyle ilgili soruya Çavuşoğlu, "22'sinde Amerika'dan bir heyet gelecek."
23-24 Ağustos'ta toplantılar gerçekleşecek.
Adalet Bakanlığımız dosyayı hazırlıyor.
Dosya hazır olur olmaz ABD'den gelecek ziyaretler sonrasına denk gelecek.
"Biz de Adalet Bakanı'mızla birlikte Washington'a giderek, hem dosyaları teslim edeceğiz hem de görüşeceğiz" diye konuştu.
Üst düzey PKK'lı İstanbul'da yakalandı!
Terör örgütü PKK'nın üst düzey bir yöneticisi İstanbul'da gerçekleştirilen başarılı bir operasyonla yakalandı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, örgütün üst düzey yöneticileri arasında olan ve başına 300 bin lira ödül konulan 'gri liste'deki Cigerhun kod adlı Rakip Yardımcı'yı İstanbul'da ele geçirdi.
İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin gerçekleştirdiği operasyon sonucu Bağcılar'daki bir adreste yakalanan Rakip Yardımcı, Vatan'daki emniyet yerleşkesine getirilerek Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sorguya alındı.
Bilindiği gibi 9 Temmuz'da terör örgütünün önemli ismi Bahoz Erdal, Tel Hamis Tugayları tarafından Suriye'de düzenlenen suikast sonucu öldürülmüştü.
İran Dışişleri Bakanı Gazi Meclis'te!
Çavuşoğlu, mevkidaşı Zarif ile TBMM'ye geldi.
Çavuşoğlu ile Zarif önce Şeref Holü'nden hasarı incelediler, daha sonra Başbakan Ofisi katına çıkarak, hasarı inceledi.
Zarif ziyaretinden sonra şöyle konuştu:
Türk halkının sokaklara çıkması, Türk halkının ve halkın iradesine bütün güçlere üstün olduğunu bir kez daha ispat etmiştir.
İran İslam Cumhuriyeti darbe girişiminin ilk saatlerinden itibaren darbe girişimini kınamıştır, aynı şekilde Türk halkının ve hükümetinin yanında olmuştur ve her zaman böyle olmuştur.
Benim bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ziyaretim, Türk halkının yanında olduğumuzu ve Türk demokrasisinin yanında olduğumuzun bir sembolüdür.
13 kişilik aile botla kaçarken yakalandı
Müsellim boğazında devriye görevi yapan sahil güvenlik ekipleri, sabah saatlerinde şişme bot ile Yunanistan'ın Midilli Adası'na kaçmak için denize açılan kaçak göçmen grubuna operasyon yaptı.
Yapılan kimlik belirlemesinde 13 kaçağın aynı aileye mensup oldukları belirlendi.
Aile reisi Seydo Ali Ahmet, eşi ve 11 çocuğu ile Almanya'daki diğer oğlunun yanına gitmek için bu yola başvurduğunu söyledi.
Organizatörlere adam başı 700 dolar verip önce Yunanistan, ardından da Almanya'ya gitmek istediklerini belirten Seydo Ali Ahmet, Irak'ın Şengal şehrinde yaşadıklarını ve Yezidi oldukları için IŞİD askerleri tarafından öldürülmekten korkup Türkiye'ye kaçtıklarını ifade etti.
Irak'ta kendilerine ait bir aile şirketlerinin bulunduğunu ve Almanca, İngilizce, İspanyolca, Arapça ve Fransızca bildiğini söyleyen kaçak göçmen, bölgeye IŞİD'in gelmesiyle işlerinin bozulduğunu, tek arzularının Almanya'daki oğlunun yanına gitmek olduğunu söyledi.
Faytonu gelin arabası yaptılar
Düğün merasimi bulunan çift, geleneksel düğün konvoylarından farklı bir konvoy yaparak büyük ilgi çekti.
At arabalarıyla konvoy oluşturan çift, gelin arabası olarak ise bir faytonu tercih etti.
Çalgı ekibinin arkasından gelen yaklaşık 10 at arabasıyla düğün konvoyu oluşturan çift, vatandaşların büyük ilgisini çekti.
Keşan şehir merkezinde tur atan konvoy, daha sonra ise düğün evine gitti.
Bombacı koca yakalandı
Edinilen bilgiye göre, 41 yaşındaki Mehmet Ali Y.'nin eşi Kadriye Y., yaklaşık 9 ay önce şiddetli geçimsizlik sebebiyle çocuğu ile birlikte evi terk etti.
İşsiz Mehmet Ali Y. ise, dün akşam saatlerinde, kendi yaptığı ve içine bilye, çivi ve maytap gibi cisimler doldurarak desteklediği el yapımı bombayla, eşinin yaşadığı Ulus Mahallesi'ndeki evin önüne geldi.
Burada bir süre bağırarak tehditler savuran Mehmet Ali Y. ardından hazırladığı bombayı evin önündeki mazgala yerleştirerek patlattı.
Patlamanın ardından çevre sakinleri büyük korku ve panik yaşarken, patlayıcının içinde bulunan bilye ve çivi parçaları da bir çok evin camına isabet ederek hasar meydana getirdi.
Olaydan sonra kaçan Mehmet Ali Y.'nin Yavuzselim Mahallesi'nde siyah kıyafetli ve sırt çantalı olarak dolaşmasından şüphelenen vatandaşlar polisi aradı.
Kendisini takip eden Yıldırım İlçe Emniyet Müdürlüğü Araştırma Bürosu ekiplerini gören Mehmet Ali Y. kaçmaya başladı.
Zanlı Ayna Sokağı üzerinde bir evin bahçesine girdi.
Çocukların haber vermesiyle polis uzun namlulu silahlarla evi kuşattı.
Kaçamayacağını anlayan zanlı teslim oldu.
Mehmet Ali Y.'nin çantası içinse bomba imha uzmanı çağrıldı.
Çantadan çakmak gazı, oyuncak, maytap, bant, tornavida, makas ve çivi gibi malzemeler çıktı.
Mehmet Ali Y. polis merkezine götürülürken, olayla alakalı tahkikat sürüyor.
Kızılay Kurban Bağış Kampanyasını başlattı
Vekâletle amacına uygun Kurban Kesim Kampanyası düzenleyen Kızılay, hayırseverlere bu yılki Bayramda "Kurban bereketi yıl boyu sürsün" sloganıyla sesleniyor.
Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, "Kurbanlar amacına uygun kesilerek konservelere dönüştürülüyor."
"Kurban etleri yıl boyunca sağlıklı şekilde ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor" diye konuştu.
Kızılay kurban bağış ücretini, yurt içinde 740 lira yurt dışında ise 475 lira olarak açıkladı.
Kızılay'ın geleneksel hale gelen ve dokuzuncusu düzenlenen Vekâletle Kurban Kesim Kampanyası bu yıl da devam ediyor.
Dünya ve ülkemizdeki ihtiyaç sahiplerini yalnız bırakmayan Kızılay, kampanya sayesinde yüzbinlerce mazlumun sofrasına yine amacına uygun kesilen ve konservelenen kurban eti ulaştıracak.
Kurban Bayramı bağış kampanyasını basına tanıtan Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, Kurban Bayramının bereket ve neşesinin tüm dünyada yaşanması için büyük bir seferberlik başlattıklarını ifade ederek "Kurban etleri, hijyenik bir şekilde konservelere dönüştürülüyor."
"Bu yöntem sayesinde kurban etleri yıl boyunca sağlıklı bir şekilde ihtiyaç sahipleri tarafından tüketilebilecek" diye konuştu.
İslami usullere göre kesim ve bağışçılara DVD gönderimi Kızılay'ın "Kurban'da Kızılay Modeli" sayesinde hayırseverler Kurban ibadetlerini, amacına ve kuralına uygun olarak kolaylıkla yerine getirebilecek.
Bu çağdaş model sayesinde özenle seçilen kurbanlıklar, Et ve Süt Kurumu veterinerleri tarafından seçilerek kurumun modern kombinalarında İslami usullere göre vekâlet sahiplerinin isimleri okunarak, Kurban Bayramı'nın ilk üç günü kesilecek.
İslami şartlara uygun şekilde gerçekleştirilecek kesimlerde din görevlileri, veterinerler ve noter de hazır bulunacak.
Kurban etlerinden elde edilecek kavurma, konserve haline getirilerek 800 gramlık teneke kutulara konacak.
Kavurma konserveleri Kızılay şubeleri aracılığıyla yıl boyunca ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak.
Kurban döneminin ardından Kızılay, her vekâlet sahibine bir teşekkür belgesi ile birlikte bir kutu kavurma konservesi ve süreci anlatan bir DVD gönderecek.
30 ülkede vekaletle kurban kesimi Kızılay'ın iyiliği sınır tanımıyor, Kurban etleri her yıl olduğu gibi bu yıl da dünyanın dört bir yanındaki yoksullara ulaştırılacak.
Bu seneki kurban organizasyonunun yaklaşık 30 ülkede gerçekleştirileceğini belirten Dr. Kınık, Balkanlarda 7, Afrika'da 11, Güney Asya ve Kafkaslarda 5 ve Ortadoğu'da ise 4 ülkede etkinlik düzenleneceğini belirtti.
Kınık, bu sene yurt dışı faaliyetlerinde geçen yıla göre yüzde 50 artış öngördüklerini ifade ederek, "Vekaletini Türk Kızılayı'na verecek olan vatandaşlarımız için ücretler, yurt içinde 740 lira, yurt dışında 475 lira olarak belirlendi."
Türkiye'de Et ve Süt Kurumuna ait 5 kombinada kesim yapmayı hedefledik.
Bu kesimleri, Türkiye'de ve yurt dışında gerekli İslami şartları yerine getirerek, Diyanet'in önerdiği usullerle gerçekleştiriyoruz.
"Kurban etlerini konserve yapıp 18 ay boyunca ihtiyaç sahibi sofralarına taşıyacağız " ifadelerini kullandı.
168 Çağrı Merkezinden 7/24 Bağış Kurban ibadetlerinin gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmasının huzurunu yaşamak isteyen vatandaşlar; bankalardaki Kızılay bağış hesaplarını, Türk Kızılayı Şubelerini, PTT şubelerindeki Kızılay Posta Çeki hesabını, 168 ücretsiz çağrı merkezini ve www.kizilay.org.tr internet adresini kullanarak vekâletlerini verebilecekler.
Taksit imkanı Ödemesini kredi kartı aracılığıyla gerçekleştirecek olan vekâlet sahipleri, taksit imkânından da yararlanabilir.
Vekaletlerini Kızılay'a vermek isteyen yurt dışındaki vatandaşlarımız ise Kızılay internet sayfası üzerinden bağışı menüsünü kullanarak online ödeme yapabilecek.
Ayrıca 0090 312 458 30 00 numaralı telefondan Kızılay'ın ücretsiz danışma ve bağış hattını arayarak uluslararası kredi kartı ile vekalet bedelini ödeyebilecek.
Vatandaşlarımız, Almanya'daki Ziraat Bankalarının Kızılay hesap numarası aracılığı ile de kurban vekalet bedelini ödeyebilecek.
Konya'da damat dehşeti
Olay, bugün Kadınhanı İlçesi'nde eskiden belde olan Osmancık Mahallesi'nde meydana geldi.
İddiaya göre, bir hafta önce karşılıklı olarak boşanma davası açan Hüseyin Ayhan, konuşmak için babasının evinde bulunan eşi Fatma Aka'nın yanına gitti.
Bir süre sonra evdekilerle tartışmaya başlayan Hüseyin Aka, yanında getirdiği tabancayla eşi Fatma Ayhan, kayınpederi Hacı İbrahim Aka ve kayınvalidesi Cennet Aka'nın üzerine ateş açtı.
Kanlar içinde kalan Fatma Ayhan ve babası Hacı İbrahim Aka, olay yerinde yaşamını yitirirken, ağır yaralanan annesi Cennet Aka ise Kadınhanı Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
Jandarma, olaydan sonra otomobiliyle kaçan Hüseyin Ayhan'ın yakalanması için çalışma başlattı.
Hüseyin Ayhan'ın, uzaklaştırma cezası bulunduğu öğrenildi.
Ayhan çiftinin 13 ve 10 yaşlarında 1'i kız iki çocuğu olduğu belirtildi.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde kaza
Edinilen bilgilere göre olay, TEM Otoyolu Ankara istikameti Fatih Sultan Mehmet Köprüsü girişinde saat 14.00 sıralarında meydana geldi.
Abdullah Şanver'in yönetimindeki 34 PK 060 plakalı kamyonet, 16 VK 077 plakalı kamyona arkadan çarptı.
Kazada Abdullah Şanver, şoför mahallinde sıkıştı.
Kazayı gören vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi.
Olay yerine gelen itfaiye ekipleri Şanver'i sıkıştığı yerden kurtarmak için yoğun çaba sarf etti.
İtfaiye ekiplerinin çalışmaları sırasında canı yanan Şanver'in acı içinde feryat ettiği görüldü.
Yoğun çalışmalar sonucu sıkıştığı yerden kurtarılan Şanver, sedye ile ambulansa taşındı ve Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürüldü.
Kaza nedeniyle kapanan yol, trafik yoğunluğuna neden oldu.
Araçların kaldırılması ile TEM trafiği de normale döndü.
Otomobille çarptığı iki çocuğu "koltuk kirlenmesin" diye bagajda taşıdı
Kaza, önceki gün Kahta-Siverek karayolu Narince köyü civarında meydana geldi.
Mehmet K. yönetimindeki 34 KS 6809 plakalı otomobil ile Mustafa O.'nun (14) kullandığı bisiklet çarpıştı.
Çarpışma sonucu bisiklette bulunan Mustafa O. ile Hüseyin O. (13) ağır yaralandı.
Otomobil sürücüsü, yaralı çocukları 'koltuklar kirlenmesin' diye arabanın bagajına koyarak, Narince köyündeki Acil Sağlık İstasyonuna götürdü.
Yaralı iki çocuk buradan ambulanslarla Kahta Devlet Hastanesine sevk edildi.
Yaralılardan Hüseyin O. yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.
Çarptığı çocukları koltukları kirlenmesin diye bagajda taşıdı
Mustafa O. kazayı anlatarak, "Arkadaşlarla ziyarete gidecektik."
Eşyalarımız aldık.
Karadut köyü Üzeyir Peygamber ziyaretinin oradaki trafo yakınlarında bize araba çarptı.
Çarpmanın etkisiyle ayağım kırıldı.
Şoför ilk önce arkadaşımı alıp bagaja attı.
Daha sonra da beni de alıp arabanın bagajına arkadaşımın yanına koydu.
Bagaja koyarken benim elim bagaj kapısının arasında kaldı.
Ben de bağırdım.
Sesimi duyan şoför tekrar bagaj kapısını atçı.
Ben de elimi düzeltim.
Bagaj kapısın tekrar kapatıp bizi Narince köyüne götürdü.
"Oradan da ambulanslarla bizi Kahta Devlet Hastanesi'ne kaldırdılar" dedi.
Yaralı çocukların ailesi ilk önce şikayetçi olmadıkları sürücünün, çocukları bagajda getirdiğini öğrenince şikayetçi oldu.
Yaralı çocuğun dedesi Mustafa O. "Kaza olduğunda ben Kahta'daydım."
Telefonla bana torunum ile yeğenimin kaza yaptığını öğrendim.
Hemen Kahta Devlet Hastanesine gittim.
Önce yeğenimi getirdiler.
15 dakika sonra da torunumu getirdiler.
Gerger Karakol Komutanı geldi.
Muhtar sen şikayetçi misin dedi.
Ben de kaza her yerde olur.
Şikayetçi değilim dedim.
Daha sonra gidip yeğenime ve torunuma çarpan arabaya baktım.
Bagajda bir sürü kan var.
Sonra öğrendik ki çocuklara çarptıktan sonra her iki yaralıyı arabanın bagajına koyup öyle hastaneye getiriyor.
Benim yeğenimi altta torunumu da üste koyarak bagaja koyuyor.
Adamlar da diyor ki ben bagaja koymamışım.
Ama arabanın arka koltukları ise tertemiz.
"Böyle şey olamaz" dedi.
Narince Köyü sakinlerinden Mehmet Kaya da "Çocuklara çarpan şoför, yaralıları buraya getirdi."
Çocukları yani yaralılar arabanın bagajından çıkardılar.
"Hayvana bile yapılmaması gereken şeyi yapmış" dedi.
Yaralının amcası Osman O. ise "Bu çocukları vuran vatandaş, nasıl bir insan?"
Kaza olabilir, insan kazada ölebilir de.
Ama yaralıları tutup arabanın bagajında hastaneye götürmesi vahşice bir olay.
Biz bu işin sonuna kadar takipçisiyiz.
Bu çocuklardan biri ölümle pençeleşiyor.
Diğerinin de durumu ağır.
Narince'den Kahta'ya kadar arabanın bagajında yaralıları getiriyor.
Allah belasını versin.
Böyle vahşi bir olay bir daha olmasın.
Bizim ciğerimiz yanıyor.
Davacı olacağız ve bu işin peşini bırakmayacağız.
"Şahsın en ağır bir şekilde cezalandırılmasını istiyoruz" diye konuştu.
Kendine ada inşa etti
Ünlü mimar Richart Sowa hayatının son 8 yılını yüzen bir ekolojik cennet inşa ederek geçirdi.
150 bin plastik şişe kullanarak üzerine inşa ettiği bu kendi kendine yetebilen yaşam alanında, iki sene önce Facebook'ta tanıştığı eski model Jodi Bowlin'le birlikte yaşıyor.
Richart'ın adası içi hava dolu plastik şişelerden, tahta paletlerden ve kumdan oluşmuş.
İki katlı evde; 2 banyo, bir jakuzi, 3 duş, bir mutfak ve kablosuz internet bağlantısı var.
Adanın etrafında palmiye ağaçları, mangrovlar, meyve ağaçları, yenilir başka bitkiler, otlar yer alıyor.
30 metrelik bir kordonla kıyıya bağlı durumdaki ada, bu kordon yardımıyla elektriğini, suyunu ve internetini kendi üretiyor.
Sowa, "Vejetaryenim ve adada yenilebilir birçok sebze yetiştiriyorum."
Başka yiyeceklere ulaşmak için yakındaki ufak marketlere gitmem gerekiyor.
"Yine plastik şişelerden yaptığım, 8 kişilik bir salım da var" diye konuştu.
Galaxy Note 7 satışa çıkmadan daha güçlü modeli açıklandı!
Samsung, Galaxy Note 7'nin 6GB RAM ve 128GB hafızalı modelini geçtiğimiz gün resmen onayladı.
Samsung bu ayın başlarında yeni üst seviye akıllı telefonu Galaxy Note 7'yi açıklamıştı.
İddialı özelliklere sahip olan Galaxy Note 7, aslında 6GB RAM ile bekleniyordu ancak 4GB RAM'li olarak tanıtılmıştı.
İlk ön sipariş rakamlarıyla beklentileri aşan Galaxy Note 7'nin görünüşe göre beklenen 6GB RAM'li modeli de piyasaya çıkacak.
Geçtiğimiz gün Güney Kore'nin başkentinde, Seul'de gerçekleşen basın etkinliğinde konuşan Samsung Mobil şefi Koh Dong-jin, 6GB RAM ve 128GB hafızalı Galaxy Note 7 modeli piyasaya sunmayı planladıklarını resmen açıkladı.
Öte yandan The Korea Herald'ın raporlarına göre, Galaxy Note 7'nin bu 6GB RAM ve 128GB hafızalı modeli ilk etapta sadece Çin'e özel olacak.
Bu özel modelin diğer bölgelerde satışa sunulması ise şu an için planlanmıyor.
Yeni Yamaha Tracer 700 ile yeni rotalar!
Keyifli bir gezi ve unutulmayacak anılar yaşatmaya aday Tracer 700 ile ister hafta sonu yakın çevreye kısa yolculuklar yapın, ister uzun süren kıtalar arası tura çıkın...
Motosiklet sürücüsü için uzun yolların tüm zorlu koşullarını en aza indiren yeni Yamaha Tracer 700, tasarım ve teknik anlamda mükemmele ulaşırken, kullanıcısına duygusal ve sezgisel sürüş deneyimi yaşatan tam bir uzun yol aracı...
Başka bir dünya keşfetmek, yeni ve unutulmaz anılar biriktirmek ve her virajda eğlencenin tadına varmak için Avrupa genelinde motosiklete ilgi yoğunlaşıyor.
Bu özgür dünyanın kapılarını aralamak, ufuklarını genişletmek isteyen ve sayısı her geçen gün artan motosiklet tutkunları Sport Tourer serisinin uygun maliyetli, erişilebilir ve heyecan verici modellerine yöneliyor.
Bağımlılık yaratan yeni Yamaha Tracer 700, oldukça başarılı MT-07 platformundan geliştirilmiş.
Mevcut Sport Tourer serisini güçlendirerek ve yeniden canlandırarak geliştirilen model, yeni nesil motosiklet tutkunlarının da yoğun ilgisi ile karşılaşıyor.
Cesur ve özgün tasarımı ile birçok etkileyici özelliklere sahip yeni Tracer 700, üstün yol tutuşu, hafifliği, hızlı ve eğlenceli yapısı, konforlu sürüş keyfi ile tasarım ve işlevselliği buluşturarak Sport Tourer sınıf imajını bir üst seviyeye taşıyor.
Orta siklet Sport Tourer segmentinde olan ve standart özellikleriyle mucizevi bir performans sağlayan Tracer 700, bu segmentin büyük başarısını sürdürüyor.
Spor odaklı çizgisi, uzun mesafe performansı, dinamik ve ilgi çekici görünümü ile yeni Tracer 700, Sport Tourer kategorisinde heyecan verici yeni bir dönem başlatıyor.
Çok yönlü Tracer 700, tork açısından zengin motoru ve çevik şasisiyle her durumun üstesinden gelmeye hazır.
Bu yeni sportif orta siklet motosiklet, şasi ve süspansiyonda yapılan özel iyileştirmelerin eklenmesiyle gerçek touring motosikleti potansiyelini ortaya çıkaran çok sayıda özelliğe sahip.
Yakıt tasarruflu, 689cc, çift silindirli motorla birlikte yüksek kapasiteli 17 litrelik yakıt deposu, Tracer 700'ün benzin istasyonları arasında uzun mesafe yol kat edebilmesini sağlar.
Yeni Tracer 700 kompakt ve hafif şasisi, büyük beğeni toplayan MT-07 platformundan geliştirildi.
Bu minimalist tasarım, çevik sürüş ve hızlı tepki verme özelliği sayesinde hızla ün kazandı.
Sınıfının lideri 196 kg ıslak ağırlığı, her dönüşte sürücüyü heyecanlandırmaya hazır.
Üstelik çeşitli Orijinal Yamaha aksesuarlarının eklenmesiyle ciddi bir uzun mesafe touring motosikletine dönüştürülebiliyor.
Tasarımı daha çekici hale getiren renk alternatifleri ise Radical Red, Tech Black, Yamaha Blue...
Motosiklet tutkunlarının piyasaya yeniden dönüşünü sağlayan heyecan verici bu yeni model, kullanıcısını yollara daha çok bağlıyor.
Ağustos ayı itibarı ile Türkiye'de satışa sunulacak Yeni Tracer 700 ile ister Akdeniz'in, Karadeniz'in virajlı dağlarına yol alın, ister Avrupa ya da Afrika'nın macera ve adrenalin dolu rotalarında yeni heyecanlar yaşayın.
Hakan Şükür ve babasının 200 milyonluk mal varlıklarına el konuldu
Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ soruşturması kapsamında Hakan Şükür ile Sakarya'da müteahhitlik yapan babası Selmet Şükür hakkında gözaltı kararı verdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Hakan Şükür ile babası Selmet Şükür'e ait Adapazarı ve İstanbul'da bulunan evlerde arama yapıldı.
Selmet Şükür yapılan aramalara rağmen bulunamadı.
Polis, Selmet Şükür'ün, Adapazarı Sakarya Caddesi'nde bulunan Salko Camii'nde cuma namazında bulunduğunu ihbar edilmesi üzerine harekete geçti.
Camiye giden ekipler cuma namazının kılınmasını bekledi.
Namazın bitmesinin ardından Selmet Şükür polisleri görünce ellerini havaya kaldırdı.
Hakkında yakalama kararı bulunan Selmet Şükür polis aracına konularak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
Gökhan Şükür ise aracıyla babasının götürüldüğü ekip aracına takip ederek Emniyet Müdürlüğü'nün önüne gitti.
Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı, Hakan Şükür ve babası Selmet Şükür'ün FETÖ'ye finansal destek sağladıklarını belirledi.
Savcılığın başvurusunu inceleyen Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği, Hakan Şükür ve babası Selmet Şükür'ün taşınmazlarına, kara ulaşım araçlarına, banka veya diğer mali kurumlardaki hesaplarına, gerçek veya tüzel kişiler nezdinde ki her türlü hak ve alacaklarına, uhdelerinde bulunan kıymetli evraklara, şirketlerdeki ortaklık paylarına, kiralık kasa mevcutlarına ve diğer mal varlığı değerlerine el konulmasına karar verdi.
Mahkemenin kararı tapu müdürlükleri, emniyet müdürlüğüne ve vergi dairelerine gün içerisinde tebliğ edildi.
Hakan Şükür ve babası Selmet Şükür'ün yapılan ilk araştırmada gayri menkul zengini oldukları belirlendi.
Hakan Şükür ve babasının Sakarya, Antalya, Bodrum, İstanbul Bakırköy, Beşiktaş, Büyükçekmece'de daireler, Adapazarı ve Sapanca'da bina, Kandıra'da arsaları olduğu tespit edildi.
Selmet Şükür'ün, Sakarya'nın Serdivan ilçesinde 10 dönüm arsa üzerinde lüks villalar yaptırdığı belirlendi.
Hakan Şükür'ün, Adapazarı şehir merkezinde, Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Sakarya Grup Başkanlığı'na bağlı vergi müfettişleri tarafından FETÖ soruşturması tarafından kapatılan bir dershanesinin de bulunduğu belirlendi.
Hakan ve babası Selmet Şükür'ün tüm mal varlıklarının değerinin yaklaşık 200 milyon lira civarında olduğu ifade ediliyor.
Firari emniyet müdürü Zaho'da yakalandı
Batman İl Emniyet Müdürlüğünde görevli 3. sınıf Emniyet Müdürü Ahmet Duran Bitmez, FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında açığa alındı.
Hakkında yakalama kararı da çıkarılan Bitmez'in firar ettiği belirlendi.
İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerince yapılan çalışmada Bitmez'in Irak'ın Zaho kentine kaçtığı tespit edildi.
Bitmez, iki ülkenin güvenlik güçlerince yürütülen ortak operasyonla yakalandı.
Türkiye'ye getirilen Bitmez, Batman'da gözaltına alındı.
Bitmez, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.
Güvenlik güçleri Bitmez'in terör örgütü PKK kamplarına katılmak üzere Irak'ın kuzeyine kaçtığı şüphesi üzerinde duruyor.
Çocukların bu alışkanlığına dikkat
Diş Hekimliği Fakültesi Doç. Dr. Bilgin Giray, çocukların ilk yaşlarda çiğneme işlemini yapamadıkları için emmeyi bir gereksinim haline getirerek bu refleks ile rahatladıklarını söyledi.
Çocuklarda parmak emme alışkanlığının görülmesinin nedenlerini sıralayan Doç. Dr. Giray, "Parmak emme, doğumdan itibaren 3-4 yaşlarına kadar görülen bir olaydır."
Bebeklerin çoğu başparmaklarını emer.
Bebekliğinde emme ihtiyacını tatmin için parmağını emen çocuk 1-1,5 yaşından sonra anne memesi özlemini gidermek ve rahatlamak için parmağını emer.
"Canı sıkılıp kendini oyalamak, uykusu geldiği zaman, tedirgin olduğu zaman ve anneden ayrıldığı zaman parmak emme davranışında bulunabiliyor" dedi.
İleri yaşlarda görülen parmak emme davranışının temelinde anne-çocuk ilişkisindeki yetersizlik ve çocukta güven duygusunun yeterince gelişmemiş olmasının yattığını vurgulayan Doç. Dr. Bilgin Giray bu davranışın diş sağlığına etkilerini ise şu sözlerle anlattı:
Parmak emme davranışı çocuğun diş yapısının şekillenmesinde olumsuz bir etki gösterir.
Emme esnasında ortaya çıkan basınçlar sonucunda üstteki dişler ileri itilirken, alttaki dişler de geriye itilir.
Bu da alt çenenin geride konumlanmasına yol açar, damak ve diş yapısının dengesini bozar.
Bunun fizyolojik yansıması ise konuşma bozukluğu ve kapanışının estetik açıdan kötü görünmesi şeklinde olur.
Erken çözüm bulunmadığı takdirde daimi dişlerin çıkmaya başladığı 6-7 yaş döneminde, çok daha karmaşık bir tedavi sürecinin yaşanabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Giray, "Çocuklarımızı çene gelişimi tamamlanmadan kapanış ve eklem sorunlarından koruyabiliriz."
"Bu nedenle günümüzde çocukların göz ve işitme kontrolleri gibi ağız yapısının da kontrol altında tutulması gerekiyor" diyerek sözlerini tamamladı.
Yakın görme tedavisinde yeni soluk: Trifokal Lensler
Katarakt tedavisi sonrası hastalar doğal olarak gözlük kullanmak istemez.
Hastalarımızdaki bu sorunu çözmek için uzun yıllardan beri çok odaklı mercekler zaten kullanılmaktadır.
Son dönemlerde kullanılmaya başlanılan trifokal mercekler ile bu alandaki tedavinin başarısının bir adım daha ileri götürmüştür.
Trifokal lenslerin diğer merceklerden farkı yalnızca uzak ya da yakın mesafeyi değil, ara mesafe olarak tanımlanan mesafelerde de de net bir görüş sağlayabilme özelliğidir.
Uzak, yakın ya da ara mesafe görme bozuklukları tedavisi
Görme bozukluklarında ara mesafe, günlük hayatımızda çok sık kullandığımız bir noktayı temsil eder.
Örnek olarak arabaların gösterge paneli, kucağımızda tuttuğumuz taşınabilir bilgisayarlar ya da 60-70 cm'lik kol boyu olarak tanımladığımız mesafe ara mesafelerdir.
Trifokal lenslerin ara mesafeleri de düzeltmesi sayesinde hastalarımızın yakın ya da uzak fark etmez hiçbir şekilde gözlük kullanma ihtiyacı duymazlar.
Trifokal merceklerin sağladığı bir diğer avantaj ise gece şikayetlerini de azaltmasıdır.
Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Volkan Hürmeriç "Her mesafe görüş tedavisi için uygulanan trifokal lens tedavisinin normal katarakt tedavisinden bir farkı bulunmamaktadır."
Trifokal tedavisi uyguladığımız hastalarımız 7 ila 10 dakikalık bir prosedürle rahatlıkla göz sağlığına kavuşur.
Ve ertesi gün hastalarımız normal hayatlarına geri dönebilirler.
Özellikle araba kullanan, bilgisayar kullanımı fazla olan, okumayı seven ve daha aktif bir hayat süren kişiler için yaşam kalitesini yükselten bir operasyondur.
Ayrıca 18 yaşını doldurmuş olan her hastaya uygulanabilen bu prosedürün sizin için de uygun olup olmadığını öğrenmek için göz hastalıkları uzmanına başvurabilirsiniz.
Varisli damar kalp ameliyatında kullanılmaz!
Varis, son yıllarda sıklığı oldukça artan bir hastalıktır.
Genetik yakınlığın öncelikli etken olduğu variste; uzun çalışma saatleri, ayakta uzun süre durma zorunluluğu olan işler ve uzun süre oturma varis şikâyetlerinin artmasına neden olur.
Damarlar kalp ameliyatlarında kullanılır mı?
Varisim var, ilerde kalp krizi geçirirsem ne yapılır? gibi sorular da insanlar tarafından sıklıkla merak edilmektedir.
İşte bu soruların cevapları.
Bacakta iki tip toplardamar sistemi vardır:
1.Bacakta kirli kanı akciğerlere götüren ve bacağın esas kirli kanını toplayan ana yol dediğimiz derin toplardamar sistemi vardır.
Bunlar, derin femoral ven ve yüzeyel femoral ven adını alırlar.
Bu toplardamarlardaki problemler daha nadir görülür, hastalıklarında damar kapatılamaz ve bu damarların açık kalması için ilaç tedavileri uygulanır.
Bacakta kirli kanı akciğerlere götüren ve kasıkta derin toplardamar sistemi ile birleşen yan yol dediğimiz yüzeysel toplardamar sistemi vardır.
Bu sistem, iki adet büyük ve iki adet küçük safen ven dediğimiz toplardamarlardan oluşur.
Bu damarların dördünde de yetmezlik ve varis gelişebilir.
Kalp ameliyatlarında kullanılabilen toplardamarlar, büyük safen ven denilen yüzeysel toplardamarlardır.
Bu damarların olmamasının vücuda bir zararı yoktur ve bu nedenle kalp ameliyatlarında kullanılabilirler.
Ancak bu damarların kalp ameliyatında kullanılabilmeleri için damarların sağlıklı olması gerekir.
Çünkü kalp, çok önemli bir organdır.
Varisli damarların ameliyatla alınması ya da lazerle yerinde bırakılarak yakılması işlemi, derin toplardamarların da iş yükünü azaltır ve bacağın daha sağlıklı olmasını sağlar.
Halk arasında bulunan bir yanlış inanış, varisli de olsa damarların yedek olarak kullanılabileceğidir.
Varisli damar asla ve asla kalp ameliyatlarında kullanılmaz!
Kalp ameliyatlarında kullanılabilecek başka damarlar vardır.
Kalp ameliyatında kullanılabilecek yedek damar sistemleri; göğüs kafesinin altında, midenin etrafında ve kolda bulunmaktadır.
Dolayısıyla varisli damarı kalp için kullanmak için bekletmek ve bu konuda endişelenmek yersizdir.
Radyoloji Uzmanı Dr. Rengin Türkgüler
Özbek'ten Süper Kupa öncesi anlamlı mesaj
Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Dursun Özbek, Galatasaray ile Beşiktaş arasında oynanacak Süper Kupa Finali öncesinde bir açıklama yayınladı.
İşte Dursun Özbek'in Türk futbolundaki birlik ve beraberliğe dikkat çektiği o sözleri:
Türk sporunun iki köklü ve iki gözde kulübü olan Galatasaray ile Beşiktaş, 13 Ağustos Cumartesi akşamı, Konya Büyükşehir Torku Arena'da Süper Kupa için karşı karşıya gelecek.
Bu maç, iki güzide kulübümüzün bir asrı geride bırakan rekabetindeki ne ilk, ne de son maç.
Ama zamanlama olarak çok hayati bir karşılaşma.
Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz, 15 Temmuz gecesi büyük bir badire atlattı.
Demokrasimize kast eden Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) darbe girişimi, toplumun tüm kesimlerinin birlik ve beraberliği sayesinde atlatıldı.
O gece millet olarak ağır bedeller ödedik.
Şehitler verdik.
Çok sayıda gazimiz var.
Bu acı bedel bize bir kez daha demokrasinin erdemini, bu topraklarda kavganın değil huzurun hâkim olmasının gerekliliğini ve önemini hatırlattı.
O gece Türk sporunun temsilcileri de tek ses, tek yürek olarak darbeye karşı çıktı; hep birlikte demokrasinin yanında yer aldı.
Bu kritik günlerde sporun birleştirici özelliğine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Değerli rakibimizin kıymetli Başkanı Süleyman Seba'nın 2. Vefat yıldönümüne ve kulübümüzün efsane kaptanı Turgay Şeren'in adını taşıyan yeni futbol sezonunun hemen öncesine denk gelen bu maçın Türk sporunda sevgi ve barış ortamının başlangıç maçı olmasını diliyorum.
Galatasaray ve Beşiktaş taraftarlarının yarı yarıya paylaşacağı tribünler önünde oynanacak maçın sonunda skoru ne olursa olsun, kazananın ülkemiz ve Türk sporu olmasını temenni ediyorum.
Derbide 339. randevu - Spor Haberleri
Spor Toto Süper Lig ve Ziraat Türkiye Kupası şampiyonunu bir araya getiren Turkcell Süper Kupa karşılaşmasında Beşiktaş ile Galatasaray, yarın saat 20.45'te Konya'da bu sezonun en büyüğü olmak için mücadele edecek.
Beşiktaş ile Galatasaray 92 yıllık ezeli rekabet ve ebedi dostlukta bugüne kadar 338 kez karşı karşıya geldi.
Bu maçlarda 120 kez sarı-kırmızılılar galip gelirken, siyah-beyazlılar ise 107 kez rakibini mağlup etti.
111 karşılaşmada ise rakipler birbirine üstünlük sağlayamadı.
Bu maçlarda Galatasaray'ın 477 golüne Beşiktaş 444 golle karşılık verdi.
30 Temmuz 2006'da Commerzbank Arena'da başlayan Süper Kupası macerasının ilki Beşiktaş ile Galatasaray arasında başladı.
Bu maçta siyah-beyazlılar 60. dakikada Mert Nobre'nin kaydettiği gol ile kupayı müzesine götürdü.
10 yıllık Süper Kupa tarihinde 2011 senesinde kupa oynanmadı.
Geride kalan 9 senede en çok finali 6 kez ile Galatasaray oynadı.
Bu maçlarda sarı-kırmızılılar, 4 kez Süper Kupa'yı müzesine götürme başarısı gösterdi.
3 kez final oynayan Beşiktaş ise 1 kez kupayı aldı.
Kartal'da "Çiçek" krizi - Spor Haberleri
Teknik Direktör Şenol Güneş'in yardımcı antrenörlerinden biri olan Şeref Çiçek'in dün yapılan idmana çıkmadığı öğrenildi.
Yönetime intikal eden olayda Çiçek'in kendisine yapılan maaş zammını beğenmediği ve bundan dolayı tepki koyarak idmana katılmadığı bildirildi.
Yönetimin, olaya müdahale etmek için Şenol Güneş'in tavrını beklediği ifade edildi.
Mario Gomez'in hayalleri yıkıldı!
Fiorentina Sportif Direktörü Pataleo Corvino, golcü oyuncuları Mario Gomez ve Khouma Babacar hakkında açıklamalarda bulundu.
Corvino, "Gomez ve Babacar'ı bonservissiz göndermeyeceğiz."
Gelir elde etmek için çalışacağız.
İki oyuncunun satışından en az 15 milyon Euro hedefliyoruz.
"Ancak bu kolay olmayacak" diye konuştu.
Rihanna popüler filmin kadrosunda
Hollywood'un en önemli film serilerinden Ocean's yine popüler isimlerle izleyici karşısına çıkacak.
Serinin yeni halkasında kadroya dünyaca ünlü Barbadoslu şarkıcı Rihanna, Anne Hathaway, Mindy Kaling ve Helena Bohnam Carter'ın da katıldığı ve isimlerinin önümüzdeki günlerde açıklanacağı konuşulurken, Sandra Bullock ve Kate Blanchett'ın ise filmde yer alacağı kesinleşti.
Çekimler 2 ay sonra başlıyor
Filmin çekimlerinin, Ocean's Eleven'ın değişmez kadın oyunculardan oluşan kadrosuyla ekim ayında New York'ta başlaması planlanıyor.
Filmin yapımcılığını serinin önceki filmlerinden de tanıdığımız Steven Sodenbergh üstlenirken, yönetmen koltuğuna filmin senaryosunu Olivia Milch ile birlikte yazan Gary Ross oturacak.
Britanya altını kaparken Scot Callum Skinner eve uçuyor
Büyük Britanya Takımı üçlüsü 2012 Londra'dan aldıkları unvanı korurken İskoçyalı Callum Skinner, Rio yarış pistinde erkekler yarışında dün gece zafere koştu.
Glasgowlu, 23 yaşındaki yarışçı, İskoçyalı Sör Chris Hoy'un benimsediği öncü görevi üstlendi ve bu genç, takdir toplayan Yeni Zelanda giysisi ile evine zaferle dönerken bu efsaneyi gururlandırdı.
Hoy'un altı Olimpiyat altınından beşini aldığı dört yıl önceki etkinlikte, Britanya şok bir zafer almıştı.
Ve Hoy'un emekli olmuş olmasına rağmen Mart ayında Londra'da düzenlenen Yarış Dünya Şampiyonasını altıncı sırada bitirerek bunu yinelediler.
Pekin ve Londra arasındaki sorun, uzman başlangıç oyuncusu Jamie Staff'ın değiştirilmesiydi.
Bunu tam da Hindes ortaya çıktığı anda yaptılar.
Hoy'un emekliliği de Kian Emadi ve Matt Crampton'un doldurmaya çalıştığı bir boşluk oluşturdu.
Scot'un artık gerçekleştirmiş olduğu potansiyelini önceden görmüş ve Britanyalı antrenörler Skinner'dan vazgeçmemişti.
Dört yıl önce Hoy ile birlikte şampiyon olan Hindes, Kenny ve Skinner sıralama turunda Olimpiyat rekorunu kırmış olsa da ilk turda Yeni Zelanda bu rekoru yeniden belirledi.
Ve Britanyalı üçlü, altın için düelloya çıktı.
Hindes, kendi turunda biraz geride kalmış olsa da Kenny takımı öne getirdi ve Skinner da buna dayandı.
Hindes'ın kendisini yavaşlatacak daha büyük bir araç kullanarak Kenny ve özellikle de Skinner'ın tempo tutmasını sağlayan dönüşümün büyük bir kısmı bu strateji değişikliğiydi.
Hoy, BBC'nin uzman yorumcusu olarak onları yerinden izledi ve podyuma çıktıklarında Skinner, Kenny ve Hindes'ın gözüne takıldı.
Glasgowlu, 23 yaşındaki Skinner şunları söyledi: "Bu onur verici bir karşılaştırma."
Sadece elimden gelenin en iyisini yapmak ve adımı duyurmak için buradayım.
Finalde Olimpiyat rekorunu kırdık ve dünya şampiyonlarını yendik.
Bu gerçekten inanılmazdı.
Bunu kazanmanın daha iyi bir yolu olamaz.
Hindes, Londra 2012'de Kenny ve Hoy ile zafer kazandıktan sonra kötü başlangıç sonrasında pistte kasten düştüğünü itiraf etti.
Daha sonra bu yoruma tepki verdi ve Britanya'nın rakiplerinden talepte bulunmanın bir yöntemi yoktu.
Bu sefer, inanılmaz bir zafer için böyle bir sorun yoktu.
Hindes şunları söyledi: "Stanttaki tüm Büyük Britanya bayrakları ile birlikte sanki Londra'da gibiydik."
Sadece üç ay önce kurulmuş bir takımız.
Çok fazla dünya yarışını kaybettik bu nedenle yeniden Olimpiyatlarda kazanmış olmak gerçekten inanılmaz bir duygu.
Bu hem Pekin hem de Londra'da 10 yarıştan yedisini kazanan bir ulus için sadece bir etkinlik, bir madalya.
Bu son beş ayda gösterdiğimiz ilerlemenin ölçütüyse, yarış pistinde başarıyla geçecek beş gün daha bizi bekliyor.
Kenny'nin benimsediği tutum gösteriyor ki Hoy'un tek bir Olimpiyatta üç altın kazanma rekorunun yinelenmesi hayali çok da imkansız değil.
Bu da Hoy'dan tam olarak 12 yaş daha genç olan ve kendisi de 23 Mart doğumlu olan (aynı zamanda Steve Redgrave, Mo Farah ve Roger Bannister'ın da doğum günü olan, Britanya spor geçmiş kutsal bir tarih) Kenny'nin altı altın madalya ve bir gümüş madalyaya ulaşması anlamına gelecek.
Bu da Hoy ile aynı seviye demek.
Kenny, bundan sonra sprint yarışına çıkacak; yarış bugün başlayacak ve üç gün sürecek.
28 yaşındaki Boltonlu şunları söyledi: "Şimdilik sadece bunun tadını çıkarıyorum.
Takım etkinlikleri hep en iyi etkinlikler oluyor.
Arkadaşlarınla birlikte kazanabiliyorsun.
Dürüst olmak gerekirse, tek başına kazanınca insan kendini yalnız hissediyor.
Hindes şunları söyledi: "İki altın madalya daha kazanırsa kendisine şövalye unvanı verilmeli."
Bu sadece bu günkü madalyanın etkinliği olsa da Britanya için birçok iyi haber var.
Sör Bradley Wiggins, Ed Clancy, Steven Burke ve Owain Doull dört erkekli, dört kilometrelik takım yarışında sıralamayı birinci olarak tamamladı.
Pisti 3:51.943 sürede tamamladılar.
Londra 2012'de altın madalya kazananın belirlediği dünya rekoru 3:51.659.
Birinci tur ve final (22:42) bugünkü ikinci bölümde belirlenecek ve Wiggins'in tüm dikkatleri üzerine çekeceği kesin.
Dün sıralama turunun öncesinde yetkililer boyunu ölçmek üzere kendisini çağırdığı sırada görevlilerle bir anlaşmazlık yaşadı.
Yarın devam edecek ve tamamlanacak olan ilgili kadınlar etkinliğinde Laura Trott, Joanna Rowsell Shand, Elinor Barker ve Milngavie'den Katie Archibald 4:13.260 süreyle dünya rekoruna ulaştı.
Büyük Britanya Ekibi, Olimpiyat Oyunlarının orta döneminde dizginleri ele almak ve birçok madalya kazanmak için güçlü bisiklet takımına güveniyor.
Pekin ve Londra'da büyük üstünlük gösterilmesi sonrasında, Rio'da beklentiler oldukça azaltıldı.
Arka planda, teknik direktör Shane Sutton'ın cinsiyetçilik ve zorbalık suçlamaları nedeniyle Nisan ayındaki istifası ve Hoy ve Victoria Pendleton gibi önemli isimlerin emekli olmasını da içeren birçok kötü gelişme yaşandı.
Ancak pistteki yarışlardan sonraki ilk gece gösteriyor ki Büyük Britanya'nın mükemmel sürede bitirme konusundaki destansı itibarı bu sefer yeniden kanıtlanabilecek.
Enerji sözleşmesinin iptali ile Portland izabe ocağının geleceği şüpheli
Victoria'daki Portland alüminyum izabe ocağının geleceği ve yüzlerce işçinin işi, tesise enerji sağlayan enerji şirketinin tüm tedarik sözleşmelerinin iptaline yol açacak şekilde tesis sahiplerinden birinin bir tedarik sözleşmesinin feshini açıklamasının ardından belirsizliğe düştü.
Bu hareket, bu yılın başlarında Victoria hükümetinin tesisin çalışmaya devam etmesi için sübvansiyonların aşılmaması yönünde aldığı kararın ardından ortaya çıktı.
20 yıllık sabit sübvansiyonun süresi Kasım'da doluyor.
Alcoa'nın Portland tesisinde 2000'e kadar iş risk altında olabilir.
Herhangi bir kapanma işlemi, 2000 kadar işin doğrudan ya da dolaylı olarak risk altına girmesine neden olabilir.
Ve izabe ocağı Victoria'nın tamamının elektriğinin yaklaşık yüzde 10'unu tükettiği için ilave zincirleme etkiler de oluşabilir.
2014 yılında, Alcoa Point Henry izabe ocağını kapattı ve bu da geçen sene Anglesea enerji santralinin kapatılmasına yol açtı.
Alcoa'nın Portland izabe tesisi para kaybediyor ve kapanma riski ile karşı karşıya.
Bu gelişmeler, başlangıçta Avustralya dolarının güçlenmesi ve kısa süre önce tesisin tüketim ücretine dayalı olarak tesisin geleceği için birkaç yıldır yapılan spekülasyonlar sonrasında ortaya çıkmıştır.
Büyük alüminyum izabe ocağına Latrobe Vadisi'nde bulunan Loy Yang A enerji santralinden enerji sağlayan AGL, diğer üç sahibin de sözleşmelerini feshetme yönünde harekete geçmesini beklediğini ifade etti.
Tesisin büyük bir çoğunluğu Alcoa ve Alumina'nın ortak girişimine ait ve Çin'in CITIC, Japonya'nın da Marubeni Corp şirketleri daha küçük hisselere sahip.
"AGL, Portland tesisinin çalışmaya devam etmesini bekliyor; bu da izabe ocağının fiziksel elektrik talebinin devam edeceği anlamına geliyor" dedi.
AGL, sözleşmelerin Kasım 2016'dan itibaren yürürlüğe girmesi gereken "risk dengeleme sözleşmeleri" olduğunu ifade etti.
Sözleşmelerin 12 aylık bir fesih dönemi olduğundan 2017 yılında tamamlanacaklar.
Enerji şirketi, "Bu nedenle, AGL, sözleşmelerin 2017 mali yılına da katkıda bulunmasını beklemeye devam edecek" dedi.
AGL'nin 2018 Mali Yılı ve sonrası potansiyel kazanç konusunda maruz kalabileceği etkiler mevcut durumda, toptan elektrik fiyatları için güçlü bir vadeli sözleşme duruşu benimsemesi ile sınırlı.
AGL, "feshin beklenmesi" nedeniyle hesaplarındaki sözleşmelerinin değerinin şimdiden 187 milyon dolar kadar düştüğünü ifade eti.
Alcoa, sözleşmelerin sonlandırılmasına dair kararın "Alcoa'nın izabe ocağını işletme ya da izabe ocağına elektrik tedariği sağlama becerisini etkilemediğini" ifade etti.
ABD'li şirket, 2010 yılında 20 yıllık bir sözleşme imzaladı; bu sözleşmenin bu yıl Kasım ayında yürürlüğe girmesi gerekiyordu ancak henüz bu sözleşmeden neden çekilmediğini açıklamadı.
Analizciler, hem Victoria'daki Portland izabe ocağının ve Newcastle yakınındaki Tomago tesisinin sektördeki ekonomik sıkıntılar nedeniyle kapanma olasılığına karşı tetikte.
Bu haftanın başında analizcilere yanıt veren AGL'nin operasyonlar sorumlusu Stephen Mikkels, Portland'ın her yıl yaklaşık 600 megawatt, Tomago'nun da 900 megawatt enerji kullandığını söylemiştir.
Bu tesislerden her ikisinin de piyasadan çekilmesi durumunda, [elektrik] piyasasındaki talebin kayda değer oranda düşmesine neden olacaktır.
Ve üretici olarak bu bizim için iyi bir gelişme olmaz" dedi.
Sadece Kardashian TV programının yıldızı değil; Kendall, Vogue'un Eylül sayısının kapağında
Model ve yönetici anne Kris'in Kardashian-Jenner grubunun dördüncü kızı Kendall Jenner (20), ABD Vogue'un dört gözle beklenen Eylül sayısının kapağında.
Bir Estee Lauder marka elçisi olan ve Milan, Paris ve New York moda haftalarında boy gösteren Kendall, bu haberi Perşembe günü Instagram hesabından duyurdu.
Kendall "Sevdiğim insanlarla dolu bir odada bu kapağa baktığımda ağladım" yazdı.
Kapağın açıklanmasının ardından, tüm Kardashian-Jenner ailesinin (barda sorun çıkaran Rob ve Caitlyn ve herkesin en sevdiği şov dünyasından amca, Keeping Up yapımcısı Ryan Seacrest) yer aldığı garip (ya da sadece Keeping Up with the Kardashians programına özgü), senaryolu bir realite videosu yayınlandı; videoda kız kardeşlerinin kapağını unutan aile daha sonra klasik bir son hazırlamıştı: aslında sürpriz bir parti hazırlıyorlardı.
Bu neredeyse tüm çocuk televizyon programlarının her "doğum günü" bölümünün klişe hikaye çizgisi olsa da (Seacrest sabah 8'de bir çizgi film tavşanı samimiyeti ile "Seni unuttuğumuzu mu sandın?" diyor) Kris, diğer kızları da bir şekilde bu tanıtıma dahil etmeliydi.
Vogue'un Eylül sayısındaki bu gelişme ile yeni bir Kardashian dönemine girdiğimiz kesin.
Kendall'ın ablası Kim, Vogue kapağına çıkma konusunda onu geçmiş olabilir (kapağı Nisan 2014'te eşi Kanye West ile paylaşıyordu) ancak derginin Eylül kapağı başlı başına bir başarı.
Vogue'un Eylül sayısı, yılın en çok satan sayısı oldu.
Bir moda dergisinden çok kahve masası kitabını andıran kalınlığı ile bu sayı birçok reklamcının dikkatini çekti (Fashionista, geçen yılki 832 sayfalık cildin 615'inde reklam içeriği bulunduğunu tespit etti).
Kapak yıldızının açıklanması da yakından izlenen bir süreç; geçtiğimiz iki yıldır derginin resimleri resmi duyuru öncesinde sızdırılıyor.
Daha önce kapakta yer verilen kadınlar arasında Naomi Campbell, Linda Evangelista ve Kate Moss bulunuyor.
Son yıllarda, kapakta "ünlü modellerden" çok "modellik yapan ünlülere" yer veriliyor.
Oscar ödüllü Dior elçisi Jennifer Lawrence 2013 yılında kapakta yer aldı, bir sonraki sene ise bu onur, Lady Gaga'ya bahşedildi.
Ancak dergi tarafından neslinin "parlayan modeli" olarak tanımlanan Bayan Jenner'ın önceki kategoriye alınması durumunda dahi, çevresinin oldukça iyi olduğu söylenebilir.
Bu ünlüler, ünlü kişilerin akrabası ya da realite şov yıldızları veya iyi Snapchat videosu çekmeyi bilen günümüzün gençleri değil (gerçi Jenner bunların hepsi).
Bunların hepsi yeteneği meşru olan, eğlence sektöründe öne çıkan kadınlar.
Geçen yılın kapağında yer alan Beyonce, Lemonade'in çıkışı ile kariyerinin en iyi zamanlarından birini geçirdi.
Tabii ki de herkes Jenner'ın başarısından memnun değil.
Realite şov geçmişi nedeniyle, Jenner'ın moda dünyasındaki konumu her zaman rahatsız edici olacak.
Haziran ayında, orijinal Victoria's Secret modeli Stephanie Seymour, Jenner ve meslektaşı Gigi Hadid'i eleştirerek onlara "zamanın şıllıkları" adını taktı.
Jenner'ın Vogue'un kapağına çıkacağına dair haberler ortaya çıktığında bu düşünce tekrar su yüzüne çıktı.
Ancak memnuniyetsizliğe odaklanmak yersiz görünüyor.
Kendall Jenner, Vogue'un Eylül Sayısının kapağında.
Kendisi kelimenin tam anlamıyla bir süper model.
Kendisi Marc Jacobs'un defilelerine çıkıyor.
Size Estee Lauder fondöten aldırıyor.
Kendisi, kız kardeşleri ile birlikte size ilgili ödeme duvarlı uygulamalarda kendi resimlerini satıyor.
Fotoğraflarını çektiği Cindy Crawford'un kızının resimlerini LOVE dergisine satıyor.
Ve boş zamanlarında, belki de sadece kardeşi Kourtney ve çocuklarını görmek için televizyonda realite şovda yer alıyor.
Toplumsal hukuki destek merkezleri her yıl 160.000 kişiyi geri çeviriyor
Sektör, hali hazırda zorlanan operasyonlarda daha fazla finansman kesintisinin yaratacağı etkiye hazırlanırken, ulusun en korunmasız kesiminden 160.000'in üzerinde kişi toplumsal hukuki destek merkezlerinden geri çevriliyor.
Queensland'de beş kişiden üçü (çoğunlukla yaşlılar, göçmenler, korunmasız işçiler, şiddet mağdurları ve adil olmayan tahliye kararları ile mücadele edecek kaynağı olmayanlar ve benzerleri) ücretsiz hukuki tavsiye ve temsil ararken geri çevriliyor.
Olanaklarını tüketmiş olan toplumsal hukuki destek hizmetleri, daha fazla kesintiye hazırlanıyor.
Önümüzdeki yılın Haziran ayından itibaren bu hukuki destek merkezlerinin federal finansmanın yüzde 30'undan daha mahrum bırakılması planlanıyor.
Toplumsal Hukuki Destek Merkezlerinin Queensland Direktörü James Farrel, Toplumsal Hukuki Destek Merkezleri Ulusal Birliğinin son Sayım Raporunda her yıl binlerce kişinin geri çevrildiğinin tespit edildiğini bildirdi.
Bay Farrel, federal hükümet kararının geri alınmaması halinde durumun çok daha kötüleşeceğini ifade etti.
Kendisi "Queensland'in toplumsal hukuki destek merkezleri kronik bir şekilde finansal olarak yetersiz destek alıyor bu da binlerce kişinin ihtiyaç duyduğu hayati önem taşıyan hizmetlere ulaşamaması anlamına geliyor," dedi.
Şiddet içeren ilişkiler içinde olan, yönetimi güç ve bel kıran güçlerle mücadele eden insanlar, ayrılma sürecindeki aileler ve adil olmayan şekilde işten çıkarılan işçiler... Bunların tümü hukuki boyutları olan sorunlarla karşılaşıyor ve bu rapora göre ihtiyaç duydukları yardıma ulaşamıyor.
Federal hükümet, Haziran 2017'den itibaren finansmanı yüzde 30 oranda kesecek bu da korumasız durumdaki binlerce Queensland sakininin daha karmaşık hukuki sorunlarla yardım almadan baş etmek zorunda bırakılması demek.
İnsanların hukuki bir sorunla karşı karşıya kaldığında ihtiyaç duyduğu desteği alabilmesi için Adalet Bakanı ve Queensland Senatörü George Brandis'i derhal bu finansman kesintilerini geri almaya çağırıyoruz.
Geçen sene, hükümet, hukuki destek finansmanını ulusal ortalama düzeye çıkarma yönündeki vaadini yerine getirmişti.
Artık toplumsal hukuki destek merkezlerine ve bunların hizmet verdiği topluluklar ile Palaszczuk hükümetinin bu önemli çalışmaya yapacağı yatırıma bakmalıyız.
Personelin silah çektiği iddiası sonrasında Donald Trump'ın kampanya ekibi dava edildi
New York: Donald Trump'ın kampanya ekibi, Kuzey Carolina operasyonları direktörünün Şubat ayında cip ile gezerken bir personele silah çektiğinin söylenmesinin ardından hiçbir eylemde bulunmadığı suçlaması nedeniyle dava edildi.
Vaka, Çarşamba günü eyalet kampanya ekibindeki eski yazılım eğitmeni Vincent Bordini tarafından eyalet mahkemesinde açılan davada açıklandı.
Bordini, aylarca içeriden durumla ilgilenilmesini beklediğini ancak daha sonra "bunun olmayacağını" fark ettiğini ifade etti.
Bordini'nin şikayetinde belirttiği üzere, Direktör, Earl Philip "bir silah çıkardı, sağ işaret parmağını tetiğe koydu ve namluyu Vincent'ın diz kapağına doğru tuttu".
Şikayete göre, Bordini yerel ve bölgesel kampanya ekibi liderlerine şikayette bulunduktan sonra en az dört kişinin daha Phillip ile aynı deneyimi yaşadığını öğrendi.
Bordini şikayetinde "Silahların hasar vermesi için ateşlenmesine gerek yok" dedi.
Dava, Cumhuriyetçi başkan adayının Kuzey Carolina'daki kalabalığa "İkinci Anayasa değişikliği insanlarının" (silah sahipleri ve silah destekçileri olduğu anlaşılan şekilde) rakibi Hillary Clinton'un seçilmesi ve kendi yargıçlarını seçmesi durumunda eyleme geçebileceğini söyleyerek öfkeye neden olduktan iki gün sonra açıldı.
Trump'ın kampanya ekibi, medyanın bu sözleri bağlamı dışında değerlendirdiğini ve kendisinin şiddeti desteklemediğini ifade etti.
Bordini, şikayeti ile, gözetim ihmali nedeniyle kampanya ekibinden ve saldırı, darp ve manevi zarar nedeniyle Phillip'ten tazminat istiyor.
Trump'ın sözcüsü Hope Hicks, yorum yapmasını isteyen mesaja hızlı bir şekilde dönüş yapmadı.
Phillip'e ulaşma çabaları sonuçsuz kaldı.
Charlotte'daki yerel bir haber iştiraki olan WCCB, Phillip'in kısa süre önce kampanyadan ayrıldığını bildirdi.
Kendisinin danışmanlık şirketi Innovative Consulting Services'e yapılan çağrıya da hızlı bir geri dönüş yapılmadı.
Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump ihtilaf yaratan bir kampanya yürütüyor.
Bordini, Donald J. Trump For President Inc., 16-CS-14300 davası, Genel Adalet Mahkemesi, Yüksek Mahkeme Şubesi, Mecklenburg Kazası (Charlotte).
"FETÖ"cüyü ihbar et" hattı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın FETÖ'cüler için "herkesi istihbarat bilemeyebilir, emniyet bilemeyebilir, ihbar edin" çağrısının ardından MİT ve Emniyet FETÖ'cü ihbar hattı kurdu.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra kurumlardan binlerce FETÖ'cü atılırken kendini saklayan "gizli cemaatçiler" tespiti için de yeni uygulamalar başlatılıyor.
Çalışmalar kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ ile mücadelede vatandaşın yapacağı ihbarların önemine vurgu yapmış "O camiadan dostlarınız arkadaşlarınız olabilir, ben diyorum ki bunları ifşa edin."
Savcılıklara bildirmeniz lazım.
Bu bir vatanseverlik borcudur.
"Herkesi istihbarat bilemeyebilir, emniyet bilemeyebilir ya da yetişemeyebilir bakın adamlar kaçıyor" demişti.
Yapılan çalışmalar kapsamında İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından online ihbar uygulaması başlatıldı.
Buna göre vatandaş etrafında FETÖ'ye hizmet edenleri, bildiği örgüt faaliyetlerini, örgüte ait olan kurumları bu uygulama sayesinde emniyet ve MİT'e iletebilecek.
www.egm.gov.tr/sayfalar/ihbar, www.mit.gov.tr/katkiniz linkleri üzerinden hizmete sunulan formla ihbar yapacak kişilerin bilgileri saklı tutulacak.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sunulan ihbar uygulamasında isteyenler belge de ekleyebilecek.
Yine aynı uygulamada ihbarcının istemesi halinde kendisine dönüş yapılacak.
Vatandaş, "155 Polis İmdat' hattına telefonla ihbarda bulunabilecekleri gibi bulundukları il ve ilçelerdeki Cumhuriyet Savcılıkları'na da bu bilgilendirmeleri yapabilecek.
Bodrum'dan esinlenip, Sivas'ta 'örnek köy' yaptılar
SİVAS'ın Gölova İlçesi'ne bağlı Canköy, Kaymakamlık ve hayırsever iş adamı işbirliğiyle 'örnek köy' yapıldı.
Yolları asfaltlanıp, kaldırımlarına parke taşı döşenen köyde, tüm evler de Muğla'nın Bodrum ilçesi örnek alınarak mavi ve beyaz renklere boyandı.
Gölova Kaymakamlığı, ilçeye bağlı köylerin görüntüsü ve yaşam kalitesini yükseltmek için örnek köy projesi hazırladı.
Bu kapsamda örnek köy olarak ilçe merkezine 12 kilometre uzaklıktaki 66 haneli Canköy seçildi.
Altyapı ve üstyapı hizmetleri artırılan köyün yolları asfaltlanarak, kaldırımları ise parke taşı ile kaplandı.
Birbirinden farklı renk tonlarına sahip köy evleri ise Pelit Pastaneleri sahibi iş adamı Selahattin Ayan'ın desteği ile boyandı.
Köyün tamamı beyaz ve mavi renklerle boyanmış binalar görüntüsüne büründü.
BODRUM ÖRNEK ALINDI
Çalışma hakkında bilgi veren Gölova Kaymakamı Erkan İsa Erat, diğer köyler için de rol model oluşturacak bir çalışmaya imza atmak için bu projeyi hazırladıklarını belirterek şöyle dedi: "Köyün daha modern görünmesi, evlerin hepsinin tek renk olması projemizin bir parçasıydı."
Biz bu projeye başlarken örnek alacağımız bir yer aradık.
Bodrum'a gittiğimizde evlerin beyaz boyalı ve mavi pencereli görüntüsü dikkatimizi çekmişti.
Biz de beyazın temizliği ve insanlar üzerindeki olumlu etkisinden dolayı Bodrum'u örnek alalım istedik.
Çalışmalarımızı yaparak Canköy'de bulunan tüm evleri beyaz ve mavi renklere boyattık.
Bu çalışma devlet ve hayırsever işbirliğiyle oldu.
Proje yaklaşık 200 bin liraya mal oldu.
Çalışmayla Sivas'taki Canköy'ümüz küçük bir Bodrum gibi oldu.
Biz bu tür çalışmalarımızı bütçemiz ve yine iş adamlarımızın desteği ile sürdürmek istiyoruz.
Canköy Muhtarı 66 yaşındaki Abdullah Macit ise Kaymakamlığın desteği ile köyün yepyeni bir görüntüye kavuştuğunu söyledi.
Macit, örnek köy olmanın kendilerini ve köy halkını de çok memnun ettiğini belirterek, emeği geçen herkese teşekkür etti.
Kangal'da uyuşturucu operasyonu
SİVAS'ın Kangal ilçesinde jandarma ekiplerinin düzenlediği uyuşturucu operasyonunda 7 kişi gözaltına alındı.
İlçeye bağlı Çetinkaya Beldesi'nde çalışma yapan jandarma ekipleri narkotik dedektör köpeklerinin yardımıyla yaptıkları aramalarda 600 gram esrar, 49 uyuşturucu hap, 1 av tüfeği ve 1 kuru sıkı tabanca ala geçirdi.
Ele geçirilen malzemelerle ilgili olarak 7 kişi gözaltına alınırken, haklarında adli işlem başlatıldı.
Adana'daki FETÖ/PDY davasında Gülen ile birlikte 4 kişinin mallarına el konuldu
ADANA'da Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) imar yolsuzluğu yaparak kazanç sağladıkları iddiasıyla 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan ve firari olan Fethullah Gülen, Ömer Ekinci, Kemal Elibal ve Cemal Soncu'nun tüm malvarlıklarına el konulmasına karar verildi.
Adana Emniyet Müdürlüğü'ne 15 Mayıs 2015'te yapılan bir ihbarla, 2012'de Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz ve yönetiminin imar yolsuzluğu ve plan sahteciliği yaparak Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen Kanuni Üniversitesi'ne ait arazinin meclis kararı olmamasına rağmen konut alanına çevrilerek, cemaate 150 milyon liraya ulaşacak miktarda rant kazandırdığı iddia edildi.
İhbar üzerine başlatılan soruşturma sonucu Zihni Aldırmaz, Ferat Yüksel, Mustafa Vural, Hasan Uzun ve Adana Ticaret Borsası eski Başkanı Muammer Çalışkan tutuklandı.
Fethullah Gülen ve eski Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Vekili Zihni Aldırmaz'ın da aralarında bulunduğu 5'i tutuklu 17 sanık hakkında 5-35 yıl arasında değişen hapis cezaları istemiyle 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne dava açıldı.
Tüm sanıklar suçlamaları kabul etmezken davanın son celsesinde tüm tutukla sanıklar adli kontrol ve yurt dışı yasağıyla tahliye edildi.
MAL VARLIKLARINA EL KONULDU
Mahkeme heyeti, davanın bir numaralı sanığı Fethullah Gülen ile birlikte firari olan Ömer Ekinci, Kemal Elibal ve Cemal Soncu hakkında, tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı.
Ancak yakalanmayan ve duruşmalara gelmeyen firari 4 sanık için mahkeme kaçak işlemlerinin yapılması kararlaştırdı.
Bunun üzerine mahkeme heyeti, haklarındaki davanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle kendisine ulaşamadığı için kaçak duruma düşen Fethullah Gülen, Ömer Ekinci, Kemal Elibal ve Cemal Soncu'nun Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 278/1 maddesi gereğince tüm malvarlıklarına el koyulması kararı verdi.
Mahkemenin bu kararıyla birlikte firari sanıklara ait Türkiye'deki taşınmazlar, kara-deniz ve hava ulaşım araçları, her türlü hak ve alacaklar, kıymetli evrak, ortağı bulunduğu şirket payları, kiralık kasa mevcutları ve banka hesapları dondurulmuş oldu.
Türbanla yakalanan MLKP üyesi Arslan tutuklandı
AKSARAY'da yemek yediği lokantanın arka kapısından kaçmak isterken polis ekiplerince yakalanan, terör örgütü MLKP üyesi Serpil Arslan, Adana'daki sorgusunun ardından çıkartıldığı mahkemece tutuklandı.
Tanınmamak türban takan Arslan, adliyeye slogan atarak gitti.
Adana Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube müdürlüklerine bağlı ekipler, terör örgütü üyeliği suçundan hakkında 3 ayrı yakalama kararı bulunan Serpil Arslan'ın, Aksaray'a gittiğini belirledi.
Aksaray Emniyet Müdürlüğü ile temasa geçen Adana polisi, Serpil Arslan'ın yakalanması için talimat verdi.
Talimat üzerine harekete geçen Aksaray polisi, tanınmamak için türban takan Serpil Arslan'ın bir lokantada yemek yediğini tespit etti.
Ekipler lokantaya girerken, polisin geldiğini fark eden Arslan, arka kapıya yönelip kaçmak istedi.
Arka kapıdan dışarı çıkan Serpil Arslan, Aksaray Emniyet Müdürlüğü'nün TEM Şube ekiplerince yakalandı.
Adana Emniyet Müdürlüğü'ndeki sorgusunun ardından Serpil Arslan adliyeye sevk edildi.
Sağlık kontrolü için Adli Tıp Birimi'ne getirilen Serpil Arslan, slogan atmak istedi.
Arslan'ın ağzını kapatan kadın polis slogan atmasına engel olmaya çalıştı.
Adliyeye çıkartılan Arslan, tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Antalya'da 12'si hakim ve savcı 24 kişi gözaltında
ANTALYA'da FETÖ/PDY soruşturması kapsamında 12 hakim ve savcının da aralarında bulunduğu 24 kişi gözaltına alındı.
Antalya Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, haklarında gözaltı kararı çıkarılan 15 hakim ve savcıdan 12'sini gözaltına aldı.
Diğer 3 hakim ve savcının yakalanması için çalışmalar sürüyor.
Gözaltına alınanlar arasında Akseki Cumhuriyet Savcısı Hasan Şahin Sarıoğlu da yer alıyor.
Soruşturma kapsamında Kumluca İlçesi'nde ise hakkında yakalama kararı çıkarılan 24 kişiden 12'si gözaltına alındı.
Gözaltına alınan şüphelilerin iş adamı ve FETÖ'nün kapatılan okullarında görev yapan öğretmenler olduğu açıklandı.
Soruşturma kapsamında diğer 12 kişinin yakalanması için çalışmalarını sürdürüyor.
Erzurum'da Gülen'in yeğeni tutuklandı
ERZURUM'da polis tarafından gözaltına alınan Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in yeğeni Abdullah Korucuk tutuklandı.
Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin 9 Ağustos günü düzenlediği operasyonda darbe girişimi soruşturması kapsamında gözaltına alınan Fethullah Gülen'in yeğeni Abdullah Korucuk ifadesinin tamamlanması ardından dün akşam saatlerinde adliyeye sevk edildi.
Fethullah Gülen'in kız kardeşinin oğlu ve özel bir yabancı dil okulunun sahibi olan Abdullah Korucuk, savcılıktaki sorgusunun ardından tutuklanma talebi ile Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildi.
Mahkeme, Abdullah Korucuk'u, 'FETÖ terör örgütü üyesi' suçlamasıyla tutuklayarak cezaevine gönderdi.
1 polis şehit, 2 PKK'lı öldürüldü
Nusaybin'de çatışma: 1 polis şehit, 2 PKK'lı öldürüldü
MARDİN'in Nusaybin ilçesinde devriye görevi yapan polis aracına PKK'lı teröristler tarafından açılan ateşte 1 polis memuru şehit oldu.
Çıkan çatışmada 2 PKK'lı ölü ele geçirildi.
İlçenin Selahattin Eyyübi Mahallesi'ndeki 27 Mayıs Caddesi üzerinde bulunan Kışla Camisi yakınında devriye görevi yapan polis aracına bugün saat 07.00 sıralarında PKK'lı teröristler tarafından ateş açıldı.
Saldırıda araçta bulunan 1 polis memuru şehit oldu.
Olay yerine sevk edilen polis ekipleri çevreyi kuşatarak PKK'lı teröristlerin kaçmasını engelledi.
Çıkan çatışmada 2 terörist silahlarıyla birlikte ölü ele geçirildi.
Güvenlik güçlerinin bölgede operasyonu devam ediyor.
Nusaybin'de bir polis şehit
Mardin'in Nusaybin ilçesinde devriye görevi yapan polis aracına PKK'lılar tarafından açılan ateşte 1 polis memuru şehit oldu.
Çatışmada 2 PKK'lı öldürüldü.
Mardin'in Nusaybin ilçesinde yasaklı olmayan Selahattini Eyyübi mahallesinin 27 Mayıs caddesi üzerinde bulunan Kışla camii yakınında devriye görevi yapan polis aracına bugün sabah saat 07.00 sıralarında PKK tarafından saldırı düzenlendi.
Sokak aralarında pusu kuran PKK'lılar polis devriye aracı geçerken yaylım ateşine tuttu.
ılan ilk ateşte araçta bulunan 1 polis memuru şehit olurken, olay yerine çok sayıda özel harekat polisi sevk edildi.
Kışla camii ve çevresini kuşatan güvenlik güçleri ile PKK'lılar arasında yaşanan çatışmada 2 PKK'lı silahlarıyla birlikte ölü olarak ele geçirildi.
Bölgede operasyona devam ediliyor.
Adil Öksüz'ün kayınpederi adli kontrolle serbest kaldı
TERÖR örgütü FETÖ'nün 'Hava Kuvvetleri imamı' Adil Öksüz'ün Sakarya'nın Akyazı İlçesi'nde oturan doktor olan kayınpederi Cevat Yıldırım adli kontrol şartı ile eşi Hatice Yıldırım ise serbest kaldı.
Darbe girişiminin ardından Akıncı Hava Üssü'nde yakalanan Yrd. Dr. Adil Öksüz sevk edildiği adliyede serbest bırakılırken, arama çalışmaları devam ediyor.
Adil Öksüz'ün kayıplara karışmadan önce en son Sakarya'nın Akyazı İlçesi'nde oturan kayınpederi Cevat Yıldırım'ın yanına uğradığı tespit edildi.
Adil Öksüz'ün "34 SIR 49" plakalı otomobili kayınpederinin evinin garajında bulundu.
Soruşturma kapsamında Cevat Yıldırım ile eşi Hatice Yıldırım dün gözaltına alındı.
Cevat Yıldırım ile eşi Hatice Yıldırım adliyeye sevk edildi.
Gece saatlerinde mahkeme sonuçlanırken, Cevat Yıldırım adli kontrol şartı ile eşi Hatice Yıldırım ise serbest kaldı.
Denetimi tartışılan varlık fonu yeniden komisyonda
Dünyanın en büyük fonları arasına girmesi beklenen Türkiye Varlık Fonu itirazlar üzerine sessiz sedasız torba yasadan çıkarıldı.
Fonun denetim mekanizmasından yoksun olması nedeniyle yeniden görüşülmesine karar verildi fakat hiçbir değişiklik yapılmadan tekrar komisyonda görüşüldü.
AKP'nin getirdiği Türkiye Varlık Fonu kanun teklifini sozcu.com.tr'ye değerlendiren CHP Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Utku Çakırözer, "Kamuya ait varlıklardan, emekçinin, çalışanlardan alınacak zorunluk emeklilik kesintilerinin, işsizler için toplanan işsizlik fonundan oluşacak bu yapının, Anayasal denetim mekanizmaları dışında tutulmasına kesinlikle karşıyız" dedi.
Hükümet'in yatırımlara ve projelere uzun vadeli kaynak sağlamak amacıyla hazırladığı Türkiye Varlık Fonu kanun teklifi, muhalefetin ayrıca görüşülmesi gerektiği yönündeki görüşüyle salı günü torba yasadan çıkarıldı.
Ancak AKP bugün teklifi aynı haliyle Plan ve Bütçe Komisyonu'na yeniden getirdi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nun CHP'li üyesi Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Varlık Fonu kanun teklifiyle ilgili CHP'nin kaygı ve endişelerini sozcu.com.tr'ye anlattı.
Çakırözer, "Bu fonun kurulması Plan ve Bütçe Komisyonu'na torba yasa tasarısı içinde geldiğinde, CHP heyetinin başında olan eski Maliye Bakanımız Zekeriya Temizel, kaygı ve endişelerimizi dile getirerek, bunun torba yasadan çıkarılıp ayrıca ayrıntılı olarak görüşülmesini teklif önermişti."
Bu görüşümüzü kabul eden Hükümet de tasarıyı geri çekmişti.
Tasarı aynı haliyle dün yine komisyona geldi.
"Hükümet bunu bir hafta içinde Meclis'ten çıkartılması konusunda ısrarcı gözüküyor" dedi.
Varlık Fonu kanununun çıkması konusunda bir uzlaşı olması gerektiğini belirten Çakırözer, "Bizim bu kanun teklifindeki en büyük endişemiz kuralsızlık."
"Kamuya ait olan varlıklar, emekçinin, çalışanlardan alınacak zorunluk emeklilik kesintileri, işsizler için toplanan işsizlik fonundan oluşacak gelirler, özelleştirmeden elde edilecek gelirler, Meclis ve Sayıştay denetiminin dışında ve hiçbir sorumluluğu bulunmayan bir yapıya kuralsızca devrediliyor" diye konuştu.
Bu tür fonların kurulduğu Rusya, Çin ve Körfez ülkelerinin petrol gelirleri ve ticaretten fazlalıkları olduğunu ve fonun bu şekilde finanse edildiğini belirten Çakırözer, "Ancak bizde tasarruf açığı var."
Bu yüzden fon, kamu kaynaklarından yani halkın parasından oluşacak.
İşsizlik fonundaki toplam 100 milyar, çalışanlara zorunla hale getirilen bireysel emeklilik fonundan 100 milyar, özelleştirmeden 50 milyar para aktarılması planlanıyor.
"Yani tamamen halkın parasıyla oluşacak bu fonun, mutlaka kamu denetiminde olması ve bu paranın sorumsuzca harcanmaması gerekiyor" dedi.
Devletin kaynaklarının toplandığı, borçlanmasında devlete ait varlıkların teminat gösterildiği bir fonun Meclis denetimi dışında tutulmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Çakırözer, Varlık Fonu kanunu teklifiyle ilgili kaygı ve endişelerini şöyle anlattı:
Bu kadar büyük bir kamu varlığının toplanması, harcanması, kamu adına borçlanılmasına ilişkin iş ve işlemler, sadece bağımsız denetim şirketlerinin denetimiyle geçiştirilemez.
Mutlaka kamu denetiminin de olması ve şeffaf bir yapı gerekir.
Kanun teklifinde, Varlık Fonu'nun Anayasal kurumlarca denetimi ve şeffaflığı konusunda hükümler yok.
Ne kadar kaynak aktarılacağı konusunda bir sınırlama getirilmemiş.
Hiç kimse bu fonun nasıl kullanıldığıyla ilgili hesap soramayacak.
Fonun amacı olarak büyük projelerin finansmanı gerekçe gösteriliyor.
Bunun için bütçe dışında denetimsiz bir fon kurmaya gerek yok.
Neden bütçe içine almıyorsunuz?
Böyle olunca da akıllara doğal olarak, "Neden SAyıştaş ve Meclis denetiminden kaçılıyor?' sorusu geliyor".
Varlık Fonu'nda biriken paranın yatırımlara aktarılmasına karşı olmadıklarını, ama bunun şeffaf olmayan, hesap vermeyen mekanizmalarla yapılıyor olmasına karşı olduklarını belirten Çakırözer şöyle devam etti: "Böyle bir fona ihtiyaç var mı tartışılabilir."
Ama eğer Hükümet bunda ısrarcıysa o zaman, bu tür yatırım fonlarının kurulduğu diğer ülkelerde geçerli uluslararası standartların Türkiye'de de geçerli olmasını sağlamak zorundayız.
Mutlaka denetim ve sorumluluk mekanizmasının getirildiği bir şekilde yapılandırılmalı.
Üzerinde şaibelerin olmayacağı, vatandaşa kullanılan kendi parasının hesabını sonr kuruşuna kadar hesabını verecek bir şekilde kurulması gerekir.
Varlık Fonu kanun teklifine komisyona gelen haliyle kesinlikle karşı olduklarının altını çizen Çakırözer, "AKP'nin özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Meclis'te eleştirilerimizi dinliyor olmasından memnunuz."
Bu kanun teklifinde de AKP'nin yapıcı eleştirilerimize kulak vermesini umut ediyoruz.
Milli varlıkların kuralsız olarak kullanılmasına, devredilmesine, bunu kullananların sorumsuz olmasına ve kamusal denetim olmamasına karşıyız.
"İstenen Varlık Fonu ancak bu kaygılar giderilirse faydalı olabilir" dedi.
Gelen kanun teklifi üzerinde AKP ile muhalefet arasında uzlaşı sağlanması için çalışmalar yapıldığı öğrenildi.
"Türkiye'ye duyduğumuz güvenin göstergesi yaptığımız yatırımlardır"
İstanbul'da bir toplantıda konuşan Ford Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç, "Son 5 yılda yaptığımız 30 milyar TL'lik yatırım, ülkemizin geleceğine duyduğumuz güvenin göstergesi" dedi.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Ford Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç ile çok sayıda yabancı sermayeli firmanın yöneticisi, İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından düzenlenen "Türkiye'ye güvenenler, Türkiye'de üretenler" konulu toplantıda bir araya geldi.
Toplantıda konuşan Ali Koç, "Ortaklarımızla beraber ülkemize olan inancımız ve güvenimizi sadece sözde dile getirmiyor, yatırımlarımız ve aksiyonlarımız ile bunun altını dolduruyoruz."
Son 5 yılda yaptığımız 30 milyar TL'lik yatırım, ülkemizin geleceğine duyduğumuz güvenin göstergesi.
Türkiye'ni daha fazla yabancı yatırım çekebilmesi için olmazsa olmaz hususları; güvenilir ve adil bir hukuk sistemi, uluslararası standartlarda bir demokrasi, nitelikli işgücü ve Ar-Ge, inovasyon, girişimcilik ve katma değeri teşvik eden bir ekosistemdir.
Son birkaç yılda hükümetimiz, sanayicilerimize Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı teşviklerini sundu.
"İnanıyorum ki, bu teşvikler ve bütünsel stratejiler ile ihtiyacımız olan yeni bir "Yatırım Hamlesi'ni başlatabileceğiz" ifadesini kullandı.
Siemens Sanayi ve Ticaret Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Hüseyin Gelis, "Artık hiçbir olay sadece tek bir ülkenin sorunu değil, küresel oyuncular olarak bunu biliyoruz."
Türkiye'ye uzun vadeli bir bakışla geldik.
Birlik ve beraberlik içinde olduğumuz takdirde sorunlarımız mutlaka çözülür.
Biz 160 yıl önce de Türkiye'de olamayanı bu topraklara getirebildik.
Türkiye'de bu alanlarda bulunmaya devam edeceğiz.
"Elbette fabrikalar kuracağız ama bu alanda ufkumuz açık olmalı" diye konuştu.
Türkiye'nin kendileri için öncelikli 10 ülkeden biri olduğunu belirten Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, "Türkiye, Shell için öncelikli 10 ülkeden biri."
Türkiye'nin potansiyeline ve geleceğine yürekten inanıyoruz.
Başta enerji olmak üzere birçok alanda yatırım yaptık ve yapmaya da devam etmekteyiz.
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve Bakanlarımıza uluslararası yatırımcıları destekleyici çalışmalarından dolayı teşekkür ederiz.
Uluslararası yatırımcılar için güven veren çalışmalar yapılmaktadır.
"Bu da ülkemizin rekabet gücünü artıracak yöndedir" şeklinde konuştu.
Sandoz/Novartis Türkiye ve Orta Doğu Bölgesi Başkanı Dr. Altan Demirdere ise, "10 Ağustos'ta Global CEO'muz Türkiye'ye gelecekti."
Ancak seyahat ertelendi.
Biz de buna karşı çıktık.
Çünkü CEO'nun gelişi çok önemliydi.
Kurşun geçirmez araba, koruma gibi isteklerde bulundular.
Sonra buraya gelince her şeyin normal olduğunu gördü.
Korumaları ve arabayı bıraktı ve mutlu bir şekilde ülkesine döndü.
Bir ülkeye yatırım, evliliğe benzer.
Önce söz olur, eğer her şey yolunda giderse nişanlanır ve uzun vadeli plan yaparak evlenirsiniz.
Biz de Türkiye ile evliyiz ve boşanmaya hiç niyetimiz yok.
Uçurumun eşiğinden dönüldü!
Başbakan Binali Yıldırım, İstanbul Sanayi Odası tarafından Swiss Otel'de düzenlenen "Türkiye'ye güvenenler, Türkiye'de üretenler" konulu istişare toplantısına telekonferans ile katılarak iş adamlarına seslendi.
Türkiye'nin mukayeseli üstünlüğünü sağlayacak sektörün sanayi sektörü olduğunu ifade eden Başbakan Yıldırım, "Sanayi sektöründe de 'Sanayi 4.0'a geçiş sürecini de ıskalamamamız lazım."
"Katma değeri yüksek, ülkemizin lokomotifi olup 2023 hedeflerini yakalamayı önemsiyorsak, sanayi devrimini, bilişim ve teknoloji devrimiyle birlikte düşünüp, bunu da başarmamız lazım" dedi.
15 Temmuz gecesi Türkiye'nin büyük bir uçurumun eşiğinden döndüğünü sözlerine ekleyen Başbakan Yıldırım, "Ülkemizin geleceğine kastedenler, demokrasisini yok etmeye çalışanlar, Gazi Meclisimizi bombalamaktan bile çekinmeyen alçaklar, eğer muvaffak olsalardı, bugün başka bir Türkiye'yi konuşuyorduk."
Darbe ile yönetimi ele geçirilmiş, milli irade ortadan kaldırılmış ve dünya gelişen ülkeler liginden düşmüş, 3. dünya ülkeleri arasında bir Türkiye'yi konuşacaktık.
"Allah'a şükür, milletimizin basireti, Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın dirayeti ve hükümetimizin kararlılığıyla bu belayı defettik" diye konuştu.
Başbakan Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu olayın etkisinden süratle çıkıp önümüze bakacağız."
Sürekli darbe ile yaşamamız asla ve asla doğru değildir.
Önümüzde çok iddialı hedeflerimiz var.
Bu darbe girişimi Türkiye ekonomisini sarsmadı.
Kaos ve kriz bekleyenlerin bir kez daha yanıldı.
Bugün demokrasimiz de ekonomimiz de sapasağlam ayaktadır.
Bankacılık sektörümüz, finans sektörümüz sağlıklı bir şekilde çalışmaya devam ediyor.
2015 yılında dış ticaret açığı yüzde 25 oranında düşmüş gözüküyor.
Cari açığın milli gelire oranı 2014 yılında yüzde 5,8 iken, bu oran 2015'te 4,5'a gerilemiş durumda.
Bu sene sonunda 4'e düşürmeyi hedefliyoruz.
Kamu maliyesindeki sıkı duruşumuzu asla değiştirmeyeceğiz.
Türkiye'nin 2016 bütçesi de 130 ülkenin milli gelirinin daha üzerinde gerçekleşti.
Yüzde 11'in üzerinde olan bütçe açığının milli gelire oranını 2015'te yüzde 1,3 seviyesine düşürdük ve bu oranları korumaya gayret ediyoruz.
Kamu borcunda AB'den, dünyanın birçok ülkesinden daha iyi durumdayız.
Bankacılık finans sektörümüz sağlam bir zeminde çalışmalarını sürdürüyor.
"Merkez Bankamız 15 Temmuz'a rağmen piyasaya döviz verme ihtiyacı duymadı ve rezervlerimizde herhangi bir azalma söz konusu değil, 121 milyar doların üzerinde brüt rezervimiz var" ifadesini kullandı.
Ekonominin gelişmesi, üretimin artması ve yeni istihdam alanlarının oluşması için her türlü kolaylığı sağlayacaklarını aktaran Başbakan Yıldırım, "Ayrıca geçmişe yönelik yüklerinizden kurtarmanız için de kapsamlı düzenlemeler yapıyoruz."
Stok affından tutun kasa fazlasına ve ödenmemiş vergi borçlarının yeniden bir kolaylık getirilerek taksitlendirilmesine varıncaya kadar birçok düzenlemeyi hayata geçirdik, geçirmeye devam ediyoruz.
"Siz ülke için üretmeye devam edin, ülkenize güvenmeye devam edin, sizin hükümetiniz de sizin önünüzdeki engelleri teker teker kaldırmaya devam edecek" şeklinde konuştu.
Hakan Şükür'ün babası yüksek şekerden hastaneye kaldırıldı
Sakarya'da yürütülen FETÖ/PDY terör örgütüne yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan Hakan Şükür"ün babası Sermet Şükür, sorgu sırasında şekerinin yükselmesi sonucu hastaneye kaldırıldı.
Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ/PDY terör örgütüne yönelik olarak başlatılan operasyon kapsamında eski milli futbolcu Hakan Şükür ve babası Sermet Şükür hakkında dün akşam yakalama çıkarılmıştı.
Bugün Cuma namazı çıkışında Adapazarı'nda gözaltına alınan Hakan Şükür'ün babası Sermet Şükür, sorgusunun sürdüğü sırada fenalaşarak hastaneye kaldırıldı.
Şekerinin yükselmesi sonucu hastaneye kaldırılan Sermet Şükür'ün tedavisi Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde devam ediyor.
Türkiye Batı'dan kopmuyor, Avrupa Birliği'nden vazgeçmiyor
Mehmet Şimşek: Türkiye Batı'dan kopmuyor, Avrupa Birliği'nden vazgeçmiyor
BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Şimşek, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından düzenlenen "Türkiye'ye güvenenler, Türkiye'de üretenler" konulu toplantıya katıldı.
Toplantıda konuşan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, "15 Temmuz gecesinde ve sonrasında yaşanan gelişmelerden birçok hayırlı sonuç çıktığını düşünüyorum."
Bunların en önemlisi hiç şüphesiz şu anda bütün Türkiye'nin derinden hissettiği birlik ve beraberlik ruhudur.
15 Temmuz süreci Türkiye ekonomisinin ne kadar sağlam dinamiklere sahip olduğunu toplumun da demokrasiyi ne kadar içselleştirdiğini gösterdi.
"Ekonomide ve demokraside ve demokraside bu seviyeyi yakalamış bir toplum için bundan sonraki sürecin daha iyi daha kolay ve daha hızlı ilerleyeceği açıktır" dedi.
"TÜRKİYE'NİN BU SIKINTIDAN KURTULMASI LAZIM"
Faruk Özlü'den kürsüye çıkan 15 Temmuz darbe girişimini dünyaya anlatmakta zorlandıklarını söyleyen Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, hükümet olarak bu konuda seferberlik ilan ettiklerini belirtti.
Zeybekci son dönemde bankaların başlattığı faiz indirimlerine de değinerek, "Benim reel sektörümün ilk beş yüzünün karının %63.4'ü faize gidiyorsa biz bütün işimizi gücümüzü bırakmalı bu işin üzerine konsantre olmalıyız."
Onun için Cumhurbaşkanımız dönüp dönüp bu işi söylüyor zaten.
Reel sektörüyle, bankacılık sistemiyle, hükümetiyle, siyasetiyle, 15 Temmuz sivil Türk demokrasi devriminden sonra siyasetin gösterdiği birlik ve beraberlikle Türkiye'nin bu sıkıntıdan kurtulması lazım.
Bununla ilgili de son dönemdeki gelişmeleri memnuniyetle karşılıyoruz.
"İnşallah önümüzdeki dönemde bankaların Cumhurbaşkanımızın teşvikiyle başlattığı aylık yüzde sıfır nokta dokuz, sekizler gibi aşağı doğru başlayan bu rekabeti ekonomi yönetimi olarak da destekleyerek sürdürülebilirliğini, devamlılığını inşallah gerçekleştireceğiz" diye konuştu.
"YEŞİL PASAPORTU, İHRACATÇIMIZIN EMRİNE VERECEĞİZ"
"Önümüzdeki dönemde dünya kazan, biz kepçe olacağız" diyen Nihat Zeybekci, "Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın liderliğinde dünyada gidilmedik ülke bırakmayacağız, çalınmadık kapı bırakmayacağız."
Ticaretimizi arttırmakla ilgili temas etmediğimiz kimse bırakmayacağız.
"Şunu asla ve asla göz ardı etmeyeceğiz; daldaki kuşun peşinden koşarken, eldeki kuşlardan da olmayacağız" şeklinde konuştu.
Zeybekci ayrıca ilerleyen zamanlarda ihracatçılara yeşil pasaport verileceğini belirterek, "En son kararlardan bir tanesi ki onun kanunu çıktı, şu anda yönetmeliğini de ekonomi bakanlığında bitirdik; ihracatçılarımızdan yaklaşık olarak, ilk rakamlar itibariyle 17 ile 20 bin civarındaki ihracatçımıza da bu ülkeyi temsil eden imtiyazlı yeşil pasaportu, ihracatçımızın emrine vereceğiz" ifadesini kullandı.
"DARBE GİRİŞİMİNDE BULUNANLARIN DEVLETTEN TEMİZLENMESİ GEREKİYOR"
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ise 15 Temmuz darbe girişimine ve sonrasında ilan edilen OHAL'e değinen Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, darbe girişimi için 'kabus' nitelemesinde bulunarak "Fakat geride kaldı, artık önümüze bakmamız lazım" diye konuştu.
İki basit sebepten dolayı OHAL ilan edildiğini söyleyen Şimşek, "Tabi ki bu kalkışma içerisinde olanların bu darbe girişiminde bulunanların devletten temizlenmesi gerekiyor ve bu süreç işliyor; ama daha önemlisi bir daha bu türden darbe girişimleriyle karşı karşıya kalmamak için ciddi idari reformlar gerekiyordu."
İşte bu idari reformlar için de gereken bir iklim olarak, Olağanüstü Hal ilan edildi ve şimdiye kadar da çok ciddi yapısal reformlar yapıldı.
"Biz bütün bunları yaparken tabi ki demokratik ilkeler ve hukuk devleti içerisinde hareket ettik, etmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
Hayatın bir çok alanda normale döndüğünü ifade eden Şimşek, terörün finansmanına bulaşmamış şirketlerin ve bireylerin kaygılanmalarına en ufak bir neden olmadığını vurguladı.
Türkiye'nin demokrasisinin sağlamlaştığını dile getiren Şimşek "Bence Türkiye'nin demokrasisinin temelleri sağlamlaştı; çünkü yakın geçmişteki sorunların kökenine baktığınız zaman mutlaka bu ihanet şebekesinin işin içinde olduğunu görürsünüz.
"Dolayısıyla bu terör örgütünün devletten temizlenmesi, bu dönemin Türkiye'de kapanıyor olması Türkiye'nin demokrasisini güçlendirecektir" dedi.
Ekonominin temellerin genel olarak sağlam olduğunu ve hiç zaman kaybetmeden tekrar normal yapısal reform gündemlerine geri döndüklerini ifade eden Şimşek, "Türkiye asli gündemine dönmüştür, yapısal reformlarda ilerleme vardır."
Yapısal reformlar zaten olmazsa olmazımızdır; çünkü dünyada popülizm, korumacılık artıyor.
"Türkiye ancak ve ancak reform yaparak geleceğe hazırlık yapabilir" diye konuştu.
Son olarak, Türkiye'nin Batı'dan kopmayacağını vurgulayan Şimşek, "Türkiye zaman zaman batılı müttefiklerimizle, dostlarımızla fikir ayrılıklarında olabilir; ama Türkiye Batı'dan kopmuyor, Avrupa Birliği'nden vazgeçmiyor" şeklinde konuştu.
25 metreden denize balıklama atladı ve...
Antalya'da, 17 yaşındaki Şamil Tayyar Bayrakçı, 'Kartal Tepesi' olarak adlandırılan 25 metre yükseklikteki falezlerden denize balıklama atlayınca hastanelik oldu.
Konyaaltı sahilinde akşam saatlerinde arkadaşlarıyla yüzen Şamil Tayyar Bayrakçı, ardından varyant altındaki "Kartal Tepesi" olarak bilinen 25 metre yükseklikteki falezlerden denize balıklama atladı.
Profesyonel yüzücü olan Şamil Tayyar Bayrakçı"nın, suya çarpmanın etkisiyle boynu incindi.
Denizde hareket etmekte güçlük çeken Bayrakçı, kendisi gibi yine profesyonel yüzücü olan arkadaşları tarafından kıyıya çıkarıldı.
İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık görevlileri, müdahalenin ardından Şamil Tayyar Bayrakçı'yı ambulansla Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdü.
Tedaviye alınan Bayrakçı'nın hayati tehlikesinin bulunmadığı kaydedildi.
Polise ifade veren Bayrakçı'nın bir arkadaşı, "Kartal Tepesi'nden balıklama atlayınca boynu incindi."
"Böyle olacağını tahmin edemedik" dedi.
25 ölü - Sözcü Gazetesi
Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ndeki Cilvegözü Sınır Kapısı'na yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta bulunan Suriye'nin İdlib iline bağlı Sarmada Kasabası'ndaki yerleşim yerleri rejim uçakları tarafından vuruldu.
Yerel kaynaklar, saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 40 kişinin de yaralandığını bildirdi.
Cilvegözü Sınır Kapısı'nın karşısında bulunan Suriye'nin Bab-Al Hava Sınır Kapısı yakınındaki muhaliflerin kontrolünde olan Sarmada Kasabası'na öğle ve aksam saatlerinde rejim uçakları tarafından 2 ayrı hava saldırısı düzenlendi.
Yerel Kaynaklar, hava saldırısında uçakların yerleşim yerlerini hedef aldığını ve 25 kişinin öldüğünü belirtti.
Patlama seslerinin Reyhanlı'dan da duyulduğu saldırıda 40 kişinin de yaralandığı bildirilirken, ölü sayısının artmasından endişe ediliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, YÖK üyeliğine Kaya'yı seçti!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üyeliğine Maliye Bakanlığı Müsteşarı H. Abdullah Kaya'yı seçti.
Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Sayın Cumhurbaşkanımız, Seyit Ahmet Baş'ın istifası nedeniyle boşalan Yükseköğretim Kurulu Üyeliğine, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 6 ncı maddesinin b/1 bendi uyarınca Maliye Bakanlığı Müsteşarı H. Abdullah Kaya'yı seçmişlerdir" denildi.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6735 sayılı "Uluslararası İşgücü Kanunu"nu onayladı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, "6735 sayılı "Uluslararası İşgücü Kanunu' Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Anayasanın 89'uncu maddesinin birinci fıkrası ile 104'üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir" denildi.
Kahta'da 2 kardeş silahlı saldırıda öldü
ADIYAMAN"ın Kahta İlçesi'nde, otomobilde silahlı saldırıya uğrayan 2 kardeş, hayatını kaybetti.
Olay, akşam saatlerinde Mustafa Kemal Caddesi üzerinde meydana geldi.
İlçe merkezine doğru giden 39 yaşındaki Ramazan Karahan yönetimindeki 02 KH 839 plakalı otomobile, kimliği belirsiz bir kişi tarafından tabancayla ateş açıldı.
ılan ateşle kontrolü kaybeden Karahan yönetimindeki otomobil, bir başka araca çarparak durdu.
Bu sırada, otomobilin yanına gelen kişi, Ramazan Karahan ile yanındaki ağabeyi 50 yaşındaki Ömer Karahan'a peş peşe ateş etti.
Karahan kardeşler, ağır yaralanırken, saldırgan ise olay yerinden motosikletle kaçtı.
İhbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi.
ır yaralanan Karahan kardeşler, ambulansla Kahta Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
Acil serviste tedaviye alınan Ömer ve Ramazan Karahan doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı.
İki kardeşin cesetleri otopsi için morga konulurken, olayın meydana geldiği bölgedeki mobese ve güvenlik kameralarını inceleyen polis, kaçan saldırganın kimliğinin saptanarak yakalanmasına yönelik çalışma başlattı.
Britanya Olimpiyat ruhunu kanalize etmeli ve Heathrow'u genişletmeli
Heathrow yalnızca yerel topluluklarımızda ve Londra'da değil, ülke çapında da yenileme ve refah sunacak.
Bence bu tüm ulus ve bölgelerin Oyunlardan fayda sağlaması için inanılmaz çaba gösterdiğimiz Londra 2012'de olduğu gibi Heathrow'u da oldukça cazip bir hale getirecek.
Olimpiyatlar, Stratford ve East End için büyük avantajlar sağladı.
Ve Heathrow'a yakın yerel halk ve firmalar için fırsatlar oluşturarak bunu tekrar başaracağız.
Yalnızca yerel topluluklarımız için 10.000 yeni staj olanağı, 40.000 yeni iş oluşturacak ve havaalanı çevresinde işsiz genç bırakmayacağız.
Londra 2012 öncesinde olduğu gibi, Heathrow'u genişletme mücadelesinin de fazla zorlu olduğunu düşünenler çıkacak.
Bana Britanya'nın asla Oyunlar'a hazırlanamayacağı ve tüm dünyaya rezil olacağımız söyleniyordu.
Kuşku duyanlar 2012'de yanılıyordu ve Heathrow konusunda da yanıldıkları görülecek.
Her zaman üstesinden gelinmesi gereken engeller olur ancak Heathrow, sorulan tüm soruları yanıtlıyor.
Olimpiyatlar'da olduğu gibi Heathrow da sadece birkaç kişi değil, birçok kişi için bir altyapı projesi.
Genişletme, 180.000 yeni iş ve 211 milyar £ ekonomik büyüme yaratma fırsatı ve hem havaalanı çevresinde hem de Birleşik Krallık genelinde birçok beceri ve iş olanağı bırakıyor.
Heathrow'da T5'ten (arka arkaya beş yıl boyunca dünyanın en iyi havaalanı terminali seçildi) T2'ye kadar, dünyanın en yoğun iki pisti arası için zamanında ve bütçeye uygun 11 milyar £ değerinde bir altyapı yatırımını uygulamaya koyan harika bir ekibimiz var.
Artık, 16 milyar £ değerinde özel yatırım ile desteklenen üçüncü bir pist sunmaya hazırız.
Londra 2012 Oyunları, Birleşik Krallık için büyük bir başarıydı ve Heathrow genişletmesinin de öyle olacağından şüphem yok.
Bu Olimpiyat ruhunu Heathrow'un genişletilmesine kanalize ederek ticari geleceğimizi güvenceye almamızın ve Britanya'nın gurur duyacağı birçok beceri ve iş olanağı oluşturmamızın zamanı geldi.
Lord Paul Deighton, Heathrow Yönetim Kurulu başkanı ve eski Hazine Bakanlığı Ticari Sekreteridir
Adblock Plus, Facebook reklam engelleme konusunda "kedi-fare oyunu gibi"
Çevrimiçi reklamlardan para kazanan şirketler için reklam engelleme yazılımlarını engelleme girişimleri yazılımı yapan şirketlerden birine göre "kedi-fare oyununu" andırıyor.
Perşembe günü, Facebook'un reklam engelleyicileri masaüstü sitesinde engelleyeceğini duyurmasının sadece iki gün sonrasında Adblock Plus, kullanıcılarının sosyal ağda reklamları engellemek için filtrelerini güncelleyebileceğini söyleyen bir blog gönderisi yayınladı.
Salı günü, Facebook, reklam engelleyicilerin sayfanın hangi kısmının reklam olduğunu tespit etmesini zorlaştırmak üzere reklamlar çevresindeki kodları değiştireceğini ifade etti.
Ancak Adblock şimdi de yeni kodları çözdüğünü söylüyor.
Bir blog gönderisinde, Adblock sözcüsü Ben Williams, "açık kaynak reklamlarını engelleme topluluğu ile bunları önlemeye çalışanlar arasındaki bu bir ileri bir geri mücadelenin reklam engellemenin icat edildiği andan beri sürdüğünü" yazdı ve Facebook'un yakın zaman içinde kendi çözümünü üretmesi mümkün.
Dünyanın en büyük sosyal medya şirketinin bu mücadeleye girmesi, reklam engelleyicilerin sektör için ne kadar büyük bir endişe doğurduğunu gösteriyor.
Geçen sene Pagefair ve Adobe'un yaptığı bir çalışmaya göre küresel olarak yaklaşık 200 milyon kişi reklam engelleyici kullanıyor; bu da 2013 yılında bu türden yazılım kullanan kişi sayısının dört katı.
Facebook'a mobil aygıtlarla erişen 1,03 milyar günlük aktif kullanıcı ile mobil reklamlar artık Facebook'un reklam gelirinin yüzde 84'ünü oluşturuyor.
Bir sözcünün söylediğine göre mobil reklam engelleyiciler sosyal ağ için Facebook'un mobil uygulamaları ve Instagram'da etkili olmadığından şirket masaüstündeki reklam engelleyicilerin peşine düşmüş durumda.
Facebook bu tür bir hamleyi yatırıma değer gördüğüne göre masaüstü reklamları halen yeterli gelir sağlayacak durumda olmalı.
Yine Salı günü, Facebook insanların kendilerine sunulan reklamları daha iyi kontrol edebilmeleri için "reklam tercihleri" aracını güncelleyeceğini açıkladı.
Perşembe günü, Facebook, Adblock'un yeni filtrelerinin endişe verici olduğunu, sitedeki reklam dışı içeriğin de bir kısmını engelleyeceğini iddia etti.
Bir Facebook sözcüsü, e-posta ile yapılan bir beyanda "Bu insanlara iyi bir deneyim sunmuyor ve bu sorunla ilgilenmeyi planlıyoruz" dedi.
Reklam engelleyiciler körelmiş bir araç, bu nedenle kontrolü insanlara verebilmek için Reklam Tercihleri gibi araçlar oluşturmaya odaklanmış durumdayız.
Bir kadın koşarak İsviçre otoyoluna girdi; olay intihar gibi görünüyor
Kurban gece yarısı otoyolda yatıyordu.
Polis, intihar gibi görünen olayda, Perşembe günü erken saatlerde kadına otoyolda birkaç aracın çarpmasına şahitlik eden kişileri arıyor.
Olay, Perşembe gece yarısından hemen sonra Vaud kantonunda Morges yakınındaki A1'de meydana geldi.
Vaud polisi, bir beyanında kadının gecenin karanlığında "umutsuz bir şekilde" yere yattığını ve birkaç aracın kendisine çarptığını söyledi.
Kendini öldürme isteğinde olduğu açık olan 49 yaşındaki İsveçli kadına kamyon dahil olmak üzere birkaç araç çarptı.
Kendisi olay yerinde hayatını kaybetti.
Polis, olaya dahil olan sürücülerden birkaçı ile görüşüldüğünü ancak bazılarının tespit edilemediğini ifade etti ve onların ve olaya dahil olan herkesin kendilerine başvurmasını istedi.
Avukat Gilles Hofstetter, Le Tribune de Geneve'ye "Bunun gibi durumlarda atılacak "mantıklı" adım olarak bir ceza kovuşturmasııldı" açıklamasında bulundu.
Ancak olaya dahil olan sürücülerin herhangi bir suçlama ile karşılaşıp karşılaşmayacağı henüz bilinmiyor.
Çarpışmadan kaçınmak mümkün müydü?
Savcının tespit etmesi gereken bu" dedi, Hofstetter.
Geçtiğimiz beş yıl içindeki iki benzer vaka, sürücülerin sorumlu tutulmayacağını gösteriyor.
Gazetede her iki vakada da (her ikisi de karanlıkta otoyola çıkan bir kişiyi içeriyordu), sürücülerin gece yarısında otoyolda bir yayanın karşıdan karşıya geçmesini beklememesinin normal olduğu yönünde hüküm verildi.
Geçen sene, Ağustos 2014'te bir gece A1'de Paynerne yakınında yolda yatan bir adama çarparak ölümüne neden olan bir polis memuru ihmal nedeniyle ölüme sebebiyet verme konusunda suçsuz bulundu.
Mahkemede, 22 yaşındaki kurbanın içkili olduğu ve yolda sızdığı ifade edildi.
Mahkeme, bir acil durum çağrısına yanıt vermekte olan polis memurunun aracı makul bir şekilde kullandığı ve yolda bir adamın bulunmasının "tamamen istisnai ve öngörülemez bir durum" olduğunu ifade etti.
Perşembe günü Morges yakınında gerçekleşen bu olay hakkında bilgisi olanlar, 021 644 83 46 veya 021 644 44 44 numaralı telefonlardan polisi aramalıdır.
NASA iklim modeli: Venüs bir zamanlar yaşamak için uygundu
Yeni NASA iklim modelinin tahminlerine göre, Venüs'te bir zamanlar yaşama uygun koşullar vardı.
NASA Goddard Uzay Çalışmaları Enstitüsü'ndeki bilim insanları, iklim bilimcilerin kullandığına benzer araç ve algoritmalar kullanarak Venüs'ün geçmişini keşfetmek üzere bir model geliştirdi.
Model, Venüs'ün, sıcak, su içermeyen yüzeyi ve CO2 ile dolu atmosferi ile bir zamanlar Dünya'dakine benzer koşullara ev sahipliği yapıp yapmadığını belirlemek üzere tasarlanmıştı.
Bilim insanları, geçmişte Venüs'ün düşük dönüş hızını kalın atmosfer tabakası ile açıklamaktaydı.
Ancak en yeni tahminler, Venüs'ün ince, Dünya benzeri bir atmosfere sahip olmuş olabileceğini ve yine de yavaşça dönebileceğini önermektedir.
Model ayrıca eski Venüs'ün topografisine de baktı.
Gezegeninin Dünya'dan daha fazla kuru bölge mevcut olsa da bir zamanlar yeterli suya ve coğrafi değişkenlik ile hızlı buharlaşmaya karşı korumaya sahip olmuş olabilir.
Eski Venüs, aynı zamanda yüzde 30 oranda daha loş bir güneşten faydalanmaktaydı.
GISS bilim insanı Anthony Del Genio, bir haber bülteninde "GISS modelinin simülasyonunda Venüs'ün yavaş dönüşü her seferinde neredeyse iki ay boyunca gündüz tarafının güneşe dönük olmasını sağlıyordu" dedi.
Bu da yüzeyi ısıtarak yüzeyi güneş kaynaklı ısınmaya karşı koruyan bir şemsiye gibi hareket eden kalın bulut katmanları oluşturan yağmurlara yol açıyordu.
Sonuç olarak, günümüzde Dünya'nın olduğundan sadece birkaç derece daha soğuk ortalama iklim sıcaklıkları ortaya çıkıyordu.
Model, Venüs için daha önce gezegen bilimcilerin hipotez olarak öne sürdüğü evrime benzer bir hikaye oluşturulmasını sağladı.
Her ne kadar bir zamanlar yaşama uygun koşullara sahip olsa da Venüs, birkaç milyar yıllık süreçte çok fazla ısıya ve ultraviyole ışığa maruz kaldı.
Okyanusları buharlaştı ve su buharı ultraviyole ışın ile yanarak yok oldu.
Hidrojen tükendi ve geride sadece ölümcül sera gazı etkisine sahip karbondioksit dolu kalın bir atmosfer kaldı; yani bugün bildiğimiz haliyle Venüs.
Araştırmacılar, yeni Venüs iklim modelinin sonuçlarını Jeofizik Araştırmaları Makalelerinde paylaştı.
Patrick Roy, Avalanche antenörlüğünden istifa etti
Patrick Roy, takımın karar verme sürecinde söz hakkı verilmediğini ifade ederek Perşembe günü Colorado Avalanche antrenörlüğü ve hokey operasyonları başkan yardımcılığı görevinden istifa etti.
Colorado idari başkan yardımcısı/genel müdürü Joe Sakic, bu gelişmeyi onayladı ve kulübün derhal yeni bir antrenör aramaya başlayacağını belirtti.
50 yaşındaki Roy, beyanında "Geçtiğimiz üç yıl boyunca, Colorado Avalanche'taki baş antrenörlük ve hokey operasyonları başkan yardımcılığı görevlerimi enerji, tutku ve kararlılıkla yerine getirdim" dedi.
Yaz boyunca bu takıma ihtiyaç duyduğu derinliği vererek nasıl daha da iyileştirebileceğimi ve nasıl daha yüksek bir düzeye çıkarabileceğimi uzunca düşündüm.
Bunu başarmak için koç ve VP hokey operasyonlarının vizyonunun kuruluşun vizyonu ile kusursuz bir uyum içerisinde olması gerekiyor.
Ayrıca kendisinin ekibin performansını etkileyen kararlarda da söz hakkının olması gerekiyor.
Mevcut durumda bu koşullar henüz karşılanmış değil.
Roy'u 23 Mayıs 2013'te ekibe katan Sakic, Roy'a takıma yaptığı katkılar için teşekkür etti.
Sakic "Patrick bugün beni kararından haberdar etti" dedi.
Kuruluşumuz için yaptığı her şey için ona teşekkür ediyor ve gelecekte de kendisine bol şans diliyoruz.
Roy, Avalanche ile 2013-14'teki ilk sezonunda ligin en iyi koçu olarak Jack Adams Ödülüne layık görüldü.
Kulübe 112 puan kazandırdı ve takımın ligi birinci bitirmesini sağladı ancak Colorado, play-off döneminin ilk turunda Minnesota'ya yenildi ve her iki yılda da sezon sonrası oyunları kaçırdı.
Avalanche, 2015-16'da 39-39-4 hedefini geçti ve Batı Konferansı'nda ikinci joker alanı için gerekenden beş puan az aldı.
Onur Listesindeki kaleci Roy, ikisi Montreal Canadiens ikisi de Avalanche için olmak üzere dört Stanley Kupası kazandı.
Kuzey Denizi petrol çalışanları grevi askıya alarak görüşmelere devam ediyor
Kuzey Denizi petrol işçilerinin ücret nedeniyle grevi askıya alındı ve baş müzakereciler yeni bir görüşme turu için tartışmalara başladı.
Petrol sahası hizmetleri şirketi Wood Group'a karşı grev Royal Dutch Shell tarafından işletilen Kuzey Denizi'ndeki platformlarda kademeli olarak yürütülmektedir.
Ortak bir beyanda "Wood Group ile Unite ve RMT sendikaları olarak mevcut anlaşmazlığın çözümü için süreci yeniden başlamaya karar verdik," ifadesi yer aldı.
Önümüzdeki birkaç hafta içinde, önümüzdeki haftanın başından itibaren sorunlara karşı yeni bir bakış açısı benimsemek için tüm gün sürecek bir dizi toplantı düzenleyeceğiz.
İşçi sendikaları, yüzde 30'a varabilecek ücret kesintilerine karşı bu protestonun 25 yıldan bu yana ilk eylemleri olduğunu ifade etti.
Wood Group, bu sene, pazardaki olumsuz baskılar nedeniyle Kuzey Denizi'ndeki yüklenicilerine yapılan ödemelerde yaklaşık olarak yüzde 9 oranında kesinti yaptı.
Şirketin bu ücret azaltma süreci sonrasında 2014 yılında kıyıdaki yüklenicilerine de yüzde 10 oranında fiyat indirimi uygulandı.
Şirket, ilave kesintilerin, pazardaki sıkıntılı dönemden geçilmesi için şirkete gereken alanı sağlayacağını söyledi.
Shell, İngiliz enerji şirketi BG Group ile birleşme sürecinde operasyonlarını düzene koyarken binlerce kişiyi işten çıkardı ve 10'a kadar ülkede petrol ve gaz operasyonlarını bırakma yönündeki planlarını duyurdu.
Enerji şirketleri, Britanya'nın Haziran'da Avrupa Birliği'nden ayrılma yönündeki kararının doğurduğu bir ekonomik durum olan düşük ham petrol fiyatları nedeniyle baskı altınadır.
İskoçyalı Parlamento üyesi Dave Anderson, bu haftanın başlarında işçi liderleri ile görüşerek Kuzey Denizi'ndeki en büyük işçi ihtilaflarından birini tartışacak.
Kendisinin de dediği gibi, Kuzey Denizi, bölgesel ekonomi için hayati önem taşımaktadır.
Kendisi, bir beyanında "Kuzey Denizi ve ülke genelinde azınlık için değil çoğunluk için etkili bir ekonomiye ihtiyacımız var" dedi.
Geçtiğimiz beş yıldaki ortalama olarak yaklaşık 7 milyar dolarlık yatırıma rağmen, 2016 yılında, Kuzey Denizi'nde yeni projelere 1,4 milyar dolardan daha az yatırım yapılması bekleniyor.
Kepler, Ülker takım yıldızındaki yıldızların dönüş hızını ölçtü
Kepler uzay teleskopu, son görevi ile gökbilimcilerin Ülker takım yıldızındaki yıldızların dönüş hızlarıısından en eksiksiz kataloğu oluşturabilmesine yardımcı oldu.
Yeni veriler, gökbilimcilerin takım yıldızındaki yıldızların neden değişken hızla döndüğünü ve dönüş dönemlerinin gezegen oluşumu ile ilgisini anlayabilmesine yardımcı oluyor.
Caltech'in Pasadena'daki Kızılötesi İşleme ve Analiz Merkezi'nde bir araştırma bilimcisi olan Luisa Rebull, bir haber bülteninde "Sonuçlarımızı yıldız kümeleri ile karşılaştırdığımızda, bir yıldızın kütlesi, yaşı ve hatta güneş sisteminin geçmişi arasındaki ilişki hakkında daha fazla bilgi edinebilmeyi umuyoruz" demiştir.
Ülker takım yıldızı Dünyadan 445 ışık yılı uzaktadır.
Takım yıldızındaki yıldızların çoğu 125 milyon yıl önce oluşmuştur ve yeni yeni erişkinlik seviyesine ulaşmaktadır.
Yaşamları boyunca olabilecek en yüksek hızda dönmektedirler.
Tepe dönüş hızlarında, bu olgunlaşma aşamasındaki yıldızlar büyük miktarda yıldız rüzgarı oluşturmaktadır.
Bu rüzgarlar yıldızların manyetik alanlarında ilerledikçe yıldızlar üzerinde kırılma etkisi oluşturmaktadır.
Bir yıldız yaşlandıkça dönüş hızı düşmeye başlar.
Kepler, her bir yıldızın dönüş hızını güneş lekeleri gibi fark edilebilir yıldız lekelerinin görünümü arasındaki süreyi izleyerek ölçer.
En son dönüş hızları kataloğu, daha büyük yıldızların küçük yıldızlardan daha hızlı döndüğünü öne sürmektedir.
Rebull, yıldızları dansçılara benzeterek büyük olanların tek ayak üzerinde dönüşlerini küçük olanlardan daha yavaş bir şekilde gerçekleştirdiğini ifade etmiştir.
Rebull, "Ülker 'balesinde' yavaş dönenlerin çok daha ağır, hızlı dönenlerin ise çok hafif yıldızlar olduğunu görüyoruz" demiştir."
Ülker takım yıldızı çok yakın olduğundan yıldız özellikleri ile dönüş hızlarının karşılaştırılması için ideal bir kozmik laboratuvar görevi görmektedir.
Rebull "Ülker takım yıldızının genç ve yaşlı olarak her iki yönde de yıldız dönüşleri için teorik modeller sağlamaktadır" demiştir.
Yıldızların dönüş hızlarının nasıl, ne zaman ve neden düştüğü, tabiri caiz ise 'dans ayakkabılarını' neden bir köşeye bıraktıkları hakkında öğrenmek istediğimiz daha çok şey var.
Rebull ve meslektaşları Ülker takım yıldızının dönüş hızları ile ilgili en yeni analizlerini kısa süre içinde Astronomi Dergisi'nde yayınlanacak üç yeni makalede ayrıntılı olarak açıklamıştır.